Ben Seninleydim, Sen Kiminleydin?

Turgay BAŞBOĞA

BEN SENİNLEYDİM, SEN KİMİNLEYDİN?

Hepimiz denk gelmişizdir, polisiye sinema filmlerinde ve dizilerde sık sık sorulan, bir acar dedektif ve polis memuru sorusu vardır; Olay saatinde(cinayet, hırsızlık vs) nerede ve kiminle/kimlerleydin. Bu sorunun muhatapları suçlu/lar haricindeki herkes nerede olduklarını dakikası dakikasına hatırlarlar. Yine de suçsuz/masum olduğunuzu kanıtlamak için nerede ve kiminle olduğunuzu, ne yaptığınızı ispatlamak zorundasınızdır. Ki nerede ve kiminle olduğunuz kayıt altına da alınmışsa artık durumunuz kesinleşecektir. Suçlu musunuz-masum mu, günahkar mısınız-tövbekâr mı, mü’min misiniz-münafık mı?. . .

Bir de İmam Şibli (RA) dilinden Allah(cc)nun bir sorusunu soralım.

İmam Şibli (RA) derki ;Allah(cc) ahrette bize öyle çok soru sormayacak. Tek bir soru;’’Ben seninleydim sen kiminleydin?’’

‘’ Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz.  Biz ona şahdamarından daha yakınız. ’’(Kaf Suresi 16. Ayet)

İnsana şahdamarından daha yakın olan Allah(cc)şüphesiz ki hayatımızın her anında bizimle birlikte ve her sözümüz, her hareketimiz, her düşüncemiz, her niyetimiz vs an be an kayıt altına alınıyor…

‘’Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. ’’(Kaf Suresi 17. Ayet)

Yani; İnsanın sağında ve solunda oturan iki alıcı melek, bütün yaptıklarını anında ve sürekli olarak kayıt altına almakta/ yazmaktadırlar.  Bu işe memur kılınmış melekler onun her söz ve davranışını Manevi/İlahi kamerayla kayıt yapmaktadırlar.

Sadece bu kadar mı?

'’Rabbin, onların, sînelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. ’’(Kasas Suresi 69. Ayet)

 ‘’Göklerde olanları da, yerde olanları da Allah'ın bildiğini bilmez misin? Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlaka O'dur; beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncıları mutlaka O'dur; bunlardan az veya çok, ne olursa olsunlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlak onlarla beraberdir.  Sonra, kıyamet günü, işlediklerini onlara haber verir.  Doğrusu Allah her şeyi bilendir. ’’(Mücadele suresi 7. Ayet)

‘’kim olursan ol diyorlardı uygunsuz vaziyette / yakalanmadıysan marifet sende’’ (İ. ÖZEL)

İsmet Özel’in bahsettiği kişiler(ki modernizm insana böyle düşünmeyi öğretir) fena halde yanılıyorlar. Uygunsuz vaziyette yakalansak ta yakalanmasak ta, yaptığımız her şeyi, söylediklerimizi, izlediklerimizi, içimizde tutup gizlediklerimizi ve hatta aklımızdan geçirdiklerimizi bilen ve günü geldiğinde(hesap saatinde) aleyhimizde veya lehimizde ortaya koyacak birisi var ve üstelikte her şey kayıt altına alınmış, ispatlı delilli…

Hal böyleyken; ‘’İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler.  Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz.  Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler. ’’(Bakara Suresi 14. Ayet)

Dur nefsim hemen kabar ma öyle! Sen değil misin insanlarla beraberken namazlarını aksatmayan, dünyanın en takvalı, en cömert, en iyi insanı. Peki ya yalnız kaldığında.  Kendini aklamaya, temize çıkarmaya kalkışma. Ama, fakat diye başlayan mazeretleri sıralama…

 ‘’Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun.  Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez. ”(Kasas Suresi 77. Ayet)

Elbette ki dünya için de çalışıp gayret edeceksin. Ama bunu yaparken Ahireti tamamen unuttuğunun farkında mısın?. . . Bak ezan okunuyor duyuyor musun, mazlum  ve mağdur insanlar seni bekliyor görüyor musun? Dünya malı için ne kadar çok kötülüğe, çirkefliğe, harama, haksızlığa bulaştığının farkında mısın?Daha çok kazanmanın, hep kazanmanın, mal biriktirmenin, malınla övünmenin, kibir ve müstağniliğin seni ne hale getirdiğini fark edebiliyor musun? Çocuklarının doktor, mühendis, öğretmen vs olması için çırpınıyor, yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyor, özel dersler aldırıyor, dershanelere yolluyorsun. İyi bir insan, Salih bir kul, takvalı bir Mü’min olması için hiçbir çaban yok. Zihninden, kalbinden ve dilinden Allah(cc)’ın zikri yerine Hübel, Lat, Menat, Uzza (para, makam, güç, parti, cemaat) zikirleri dökülüyor. Başarıya götüren yol nasıl olursa olsun önemsemiyorsun. Bu ne gaflettir…

‘’Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel’’(İnşirah Suresi 7-8. Ayetler)

Kendinin ve çocuklarının boş bırakılmış zamanlarda ya da Salih Amellerle doldurulması gereken zamanlarda nelerle meşgul olduğunu fark etmez misin?Ekranların, tabletlerin ve telefonların karşısında boşa harcanan günah zamanlarının hesabını nasıl vereceksin?

 ‘’Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır.  Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir.  Şüphesiz rabbinin bağışlaması çok geniştir.  Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur.  Şu halde kendinizi/nefsinizi (överek)temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur. ’’(Necm Suresi , 32. Ayet)

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.  Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. (Yusuf Suresi 53. Ayet)

 “Nefsinizi temize çıkarmayın!”. . Çünkü kimin günahtan sakındığını, kimin nefsinin ne hâl üzere olduğunu, yarın ne işler yapacağını hakkıyla bilen Cenabı Allah’tır…

Hâl böyleyken, insan nefsini temize çıkarmak konusunda oldukça hevesli ve gayretkârdır.  Kendi hakkında hüküm verirken yanlı ve hüsn-ü zanlıdır. .  Başka bir nefsi takdir ederken olabildiğince cimri olmasına karşın, kendini methederken/takdir ederken alabildiğine cömerttir…Dahası, nefsini temize çıkarma girişimi/eylemi kişiyi gurura, ucuba, kibre götüren en büyük sebeplerdendir.   Nefsinin temiz ve hatalardan beri olduğuna kanaat getiren insan, nefsinin temizlenmeye/tezkiyeye ihtiyacı olmadığı yanılgısına kapılır.  Haliyle de, tezkiye noktasında ellerini  bağlamışken, nefsini takdir etmede elleri daima alkıştadır.  Bu konuda kendi takdirine  ve insanların takdirine odaklanıp, Rabbinin takdirini bir tarafa bırakır.  Adeta nefsinin ve hevâsının esiri olur.  Ta ki, Allah muhafaza nefsini/hevâsını ilah edinir!. .

‘’Gördün mü hevâsını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?” (Furkan Suresi 43. Ayet)

Hevâsını ilah edinen, arzu ve tutkularının kölesi olandır.  İlahına ibadet eden biri gibi o da tutkularına ibadet etmektedir. Bilmez misin, anlamaz mısın, düşünmez misin?. .

Gelin yazımızı Musa(As) ve Yunus(AS)’ın duaları ile bitirelim…

‘’Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim.  Beni affet” dedi.  Allah da onu affetti.  Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Kasas Suresi 16.  Ayet)

‘’Zünnûn’u da (Yûnus) zikret! Hani öfkeli bir halde geçip gitmiş, bizim kudretimizin kendisine yetmeyeceğini zannetmişti.  Sonunda karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir tanrı yoktur.  Seni tenzih ederim.  Gerçekten ben kötü işler yapmışım!” diyerek yalvardı. Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu sıkıntıdan kurtardık.  İşte biz iman etmiş olanları böyle kurtarırız. ’’(Enbiya Suresi  87-88. Ayet)

Selametle Kalın!

Aklı Selim, Kalbi Selim, Hissi Selim, Zevki Selim, Nefsi Selim…