Sen

Şifanur Özçelik ŞİRİN



SEN
Bazen sadece olur.
Ne olduğunu bile anlamadan yol 
Ol emri ile ikiye ayrılır.

İşte o an :

Sen 
Çıkan rüzgarın önünde savrulan bir yaprak! 
Sen 
Yaprak değilsen bir dal!
Sen 
Dal değilsen bir kum tanesi!
Sen 
Yağmurdan arta kalan bir damla!
Sen 
Damla değilsen bir çamur!
Sen 
Bir o yana bir bu yana savrulan yemin!
Sen 
Dönülmez akşamın bir ufku!
Sen 
Bunca yalan içinde kalan son doğru! 
Sen 
Elde var sıfır!
Sen 
Dört bilinmeyenli denklemin gizemi!
Sen 
Çarmıha gerilmiş düşünceler!
Sen 
Kötülük gülerken sinen vicdanın sesi!
Sen 
Azmettirici emir eri!
Sen 
Mucize bekleyen lakin son hateme kör!
Sen 
Üflenirken sur kulakları sağır!
Sen 
Hak batıl ayrılırken zanda, arada kalan!
Sen 
Yürekler çığlık çığlığa sözler süt liman!
Sen 
Eğri belasını bulur umudunu kalemle kıran!
Sen 
Eksi hal içinde bir evsize lal olan!

Unutma!

Sen:

Bu dünyada kötülüğü yapan kadar 
Kötülüğü yayan da en az onun kadar suçludur…

Hadi durma!

Usulca sır olup kırklara karış.
Dokuzuncu köyün son kapısından, 
Onuncu köye kendi hür iradenle git. 

Duyanlar tüm bunlar deli saçmasıdır.
Desinler.
Olsa olsa ses rüzgarıdır.
Desinler.

Oysa sen:
Yağmurdan sonra açan bir gökkuşağıydın.
Sis bulutu içinde sus oldun.
Bilsinler!

Şifanur Özçelik Şirin