Sen
SEN
Bazen sadece olur.
Ne olduğunu bile anlamadan yol
Ol emri ile ikiye ayrılır.
İşte o an :
Sen
Çıkan rüzgarın önünde savrulan bir yaprak!
Sen
Yaprak değilsen bir dal!
Sen
Dal değilsen bir kum tanesi!
Sen
Yağmurdan arta kalan bir damla!
Sen
Damla değilsen bir çamur!
Sen
Bir o yana bir bu yana savrulan yemin!
Sen
Dönülmez akşamın bir ufku!
Sen
Bunca yalan içinde kalan son doğru!
Sen
Elde var sıfır!
Sen
Dört bilinmeyenli denklemin gizemi!
Sen
Çarmıha gerilmiş düşünceler!
Sen
Kötülük gülerken sinen vicdanın sesi!
Sen
Azmettirici emir eri!
Sen
Mucize bekleyen lakin son hateme kör!
Sen
Üflenirken sur kulakları sağır!
Sen
Hak batıl ayrılırken zanda, arada kalan!
Sen
Yürekler çığlık çığlığa sözler süt liman!
Sen
Eğri belasını bulur umudunu kalemle kıran!
Sen
Eksi hal içinde bir evsize lal olan!
Unutma!
Sen:
Bu dünyada kötülüğü yapan kadar
Kötülüğü yayan da en az onun kadar suçludur…
Hadi durma!
Usulca sır olup kırklara karış.
Dokuzuncu köyün son kapısından,
Onuncu köye kendi hür iradenle git.
Duyanlar tüm bunlar deli saçmasıdır.
Desinler.
Olsa olsa ses rüzgarıdır.
Desinler.
Oysa sen:
Yağmurdan sonra açan bir gökkuşağıydın.
Sis bulutu içinde sus oldun.
Bilsinler!
Şifanur Özçelik Şirin