Tarih ve Millet
-Haziran 2010 Tarihinde kaleme alınmıştır-
Tarih ve Millet
Öyle günler var ki bunları Milletten uzak tutmak geçmişin delillerini karartmak gibi kamu vicdanında sinsi yaralar açmakta ve hiç yaşanmamış bir mitoloji gibi arz edilmektedir. Gençliğin en çok nazarına arz edilen tarihi vakalar ne ise tarih deyince gündemlerinde de o olmaktadır. Örneğin bir zamanlar Amerikan filmlerinde işlenen Japonların, ABD üssü, Pearl Horbour baskını, Normandiya çıkartması gibi filmlerinde sık sık işlenen tarihi olaylar hakkında bilgi sahibi olunmuş ve gerçekliği ve dramatik konusu çok insanımızın kafasına yerleşmiş aynı zamanda da “Fahri Amerikalı” olmuştur. Neredeyse New York sokaklarını ve 5. Caddesi ve Özgürlük heykeli, Washington’un caddeleri… Kral Artur’un hikâyeleri… Her neyse örnekleri herkes kendi dağarcığındaki kadar çoğaltabilir. Ama kendi tarihimizle bir türlü barışamadık doğrusu. Kars Sarıkamış faciasının bir filmini hatırlamıyorum, basit değil; bir devir açıp bir devir kapatan İstanbul’un fethi hakkında kaç tane film biliyorsunuz? Yâda Adana da STK lar dışında resmi kutlamalar ne ölçüde yapılıyor? Sıradan bir şey mi bu? Sağ olsunlar ulusal medyaya göre Türkiye sadece İstanbul ve Ankara’dan ibaret!
Aynı mantık, üzgünüm yüksek bürokratlara da yerleşmiş bir türlü aşılamıyor.
Neden Adana gibi büyük şehirler de Fetih Şölenleri yapılmaz? Neden
İstanbul’daki gibi büyük coşkuyu bizlere yaşatmazlar? Günün birinde oğluma dedim ki; Oğlum biz sizin yaşınızda iken ya sağcı ya da solcu idik, yani ülke meselerine duyarlıydık. Mehteri sesini duysak tüylerimiz diken diken olurdu da birden ecdat tüllenirdi gözümüzün önünde. Bak Sultan Murat Hüdavendigar’ın kabrini ziyaret ettiğimde de kendimi dizlerimin üstüne çökmüş, zat-ı âlilerinin karşısında hissettim! Sizin kuşak neden bu kıvamda duyarlı olamıyor? Neden yabancı müzik hayranı da kendi müziğine yabancı? Neden Counter Strike veya Call Of Duty oyunları hastası oluyorsunuz? Sustu ve Ama baba dedi senin anlattıklarını okulda zorla öğretmeye kalkıyorlar biz de sadece ders geçmek için öğrenip gerekmediği için unutuyoruz. Heyecan duyamıyoruz. Anlaşılıyor ki neslimizin heyecanı muazzam enerjisi boş şeylere kanalize ediliyor. Bir veli olarak benim yapabileceklerim elbette sınırlı. Benden sadece yalan söylememeyi, doğru olmayı, iyi bir insan olmak gerektiği gibi temel konuları edinebilir çocuklarım. Ama genel olarak beynine, düşünce ve heyecan dünyasına şekil vermek elinde büyük imkânlar tutanların elinde. Bu bağlamda şunu arz etmek isterim, Türk dünyasına ve İslam Âlemine mal olmuş bir Fethin yerel bir konu gibi takdimi de sanırım sorumluluk duygusu taşıyanlarda da bir vebal ve görev hatırlatmalıdır.