Bismillah
Bismillah
Ya Rahman, Ya Rahîm,
Bunca günah ve hatalara batmama rağmen, takdir-i İlâhin ölçüsünde nimetlerini eksik etmedin, esmâyı mübarekenden olan, İsm-i Rahman’la şu yaşıma kadar tecelli buyurdun. Her defasın da El Hâlim sıfatınla tecelli eyleyip mühlet verdin. Aklım erdiğinden beridir ki, idrakim nispetinde sana kul, Kulun, Habibin Hz. Muhammed Aleyhisselam’a lâyık ümmet, getirdiği son din İslâm’ın müntesibi olmaya çalıştım. Yer yer nefsime uydumsa da, senin müjdene sığınıp affının gazabını geçtiği haberi, düştüğüm yerden kalkma da azmime vesile oldu.
Ya Rahîm,
Her lokma ve işin başında zikrettiğim Besmele de, dünya ve ahireti kucaklayan, ihata eden Rahman ve Rahim ismine ümitle sarılıp, “yevmiddin’de” affına mazhar olabileceğim umudu andıkça içime ferahlık verdi. Ya Bâsıt, yoktan var ettiğin gibi, toz toprak olduktan sonra, tekrar dirilteceğine, huzuruna lutfedip aldığında hayatımızın her anından hesaba çekeceğinden zerre şüphem yok. Muhtemel ki huzurun da, kalbim de, dilim de senden af dileyecek, dileyeceğim. Kimsenin kimseye fayda etmediği bir zaman da senin Rahimiyyetinin tecellilerine kulak kesilip, duymaya çalışacağım. Hiçbir an aklımdan çıkmayan, sana eksik ve yetersiz olan muhabbetimi arz-ı şefaatçi edip gazabından rahmetine sığınacağım.
Ey benim tek sığınağım! Miraçta “istersen burada kal” davetini senden işittiği halde “Ümmetî, ümmetî” diye senden biz biçarelere yol göstermek üzere dünyayı tekrar şereflendiren Resulün, Hazreti Muhammed’e şükranlarımı bizzat arz etmek isterim. Felsefenin çamurlu yollarına batanlara inat, vicdanımı pusula yapıp, sana ait izleri mahlûkatın üzerinde keşfetmeye çalışarak, varlığının kuşatıcılığı ile sana hamd ve şükür vesileleri aradım, buldum, bulduklarımla huzur ve mesrur oldum.
“Dünya kavga etmeye değecek bir meta değil” sözü, dünya ve dünyalık hedefli nizaya girmedim, girmemeye gayret ettim. Neticesi sana çıkmayan, rızanı tahsile dönük olmayan hiçbir gayreti değerli bulmadım. Zaten boş amel olurdu.
Ağarmış saçlarım, kesilmeye başlamış mecalim, beni dünyaya dalmaktan alıkoyuyor. Bunları nimet biliyor, sonsuz hamd-ü senâ ediyorum.
Yunus, yüzyıllar öncesinden seslendi;
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni
Aşkın aşıkları öldürür, aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler, külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni
Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni
Yunus'dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni