Sabancı Camisine Yakışmıyor
AHMET TAŞ
Camilerimiz biz Müslümanların birlik (Cem) olarak ibadet etme yeridir. Daha da ilerisi camilerimiz kuruluş döneminden beri alırsak (Mescid-i Nebevi) toplanma merkezi, nikah kıyma merkezi, yönetim merkezi, konferans, vaaz ve irşat merkezidir.
Peygamberimizden bu yana Müslüman toplumlar hayırsever Müslümanlar, Müslüman devletler cami yaptırmayı, yaşatmayı önemsemişlerdir. Şehir merkezlerinden köylere ve yol güzergahlarına Müslümanlar ibadet etsin diye birbirinden güzel camiler, mescitler inşa etmişlerdir.
Ortadoğu, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Afrika ve Müslümanların yaşadığı dünyanın dört bir yanı bugün camilerle süslenmiş bulunmaktadır. Ülkemizde ilk dönemden başlayarak her şehrin merkezinde kurulan ulu camiler (Camiikebir) Bursa, Edirne, İstanbul'daki camiler Ankara, Adana ve benzer illerimizde son zamanlarda yapılan, on binlerce insanın aynı anda namaz kılabildiği büyük camilerimiz tüm ülkemizi gerdanlık gibi süslemektedir.
Camilerimizi yaptırmak kadar içini doldurmak ve bakımını yaparak yaşatmak da bir o kadar önemlidir. Zira camiler, içinde ibadet eden (Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk) Müslümanlarla anlam kazanır.
Ne diyordu şair Karacaoğlan
Neyleyim sarayı, neyleyim köşkü
İçinde salınan yar olmayınca
Gerçekten de içi cemaatsiz ve bakım yapılmayan sahipsiz camilerin kimseye hayır ve faydası yoktur. Camileri yaptırmak kadar içini doldurmak, bakımını yaparak yaşatmak da çok çok önemlidir.
Dün bir hasta ziyareti için geldiğim Adana ilimizde akşam namazı öncesi Sabancı Merkez Caminin çevresini bir gezeyim dedim. Daha önce defalarca ziyaret edip namaz kıldığım 20.000 cemaat kapasiteli, Sabancı ailesinin yaptırdığı cami son 20 yılda ülkemize kazandırılan büyük ve güzel bir ibadet ve kültür merkezi. Yapanların, yaptıranların sevabı bol olsun.
Caminin ana caddeye ve önündeki parka bakan kısmı güzel, bakımlı hatta bir de güvenlik görevlisi var, bunlar güzel hizmetler. Cami etrafını tavaf edercesine merakla gezerken bir de kıble ve doğu tarafına Seyhan ırmağı tarafına bakayım dedim. Aman Allah'ım neler gördüm neler. Şadırvanlar sökülmüş, gölgelik şemsiyeler yırtılmış harap, tuvaletler bakımsızlık ve ilgisizlikten harabe, kamelyalar bakımsızlık ve ilgisizlikten boynunu bükmüş. Koskoca 20.000 kişilik caminin insanların çok dikkat edip bakmadığı Doğu (Irmak) tarafının bahçesi ve müştemilatı sanki mezbelelik, terk edilmiş harabe bir vaziyete gelmiş.
Üzüldüm, çok üzüldüm diyanet teşkilatı adına üzüldüm, Adana Müftülüğü adına üzüldüm, Seyhan Müftülüğü adına üzüldüm, camiyi yaptıran, banisi Sabancı ailesi adına üzüldüm, Adana Valiliği adına üzüldüm, Diyanet Sen Adana Şubesi adına üzüldüm, Adana sivil toplum kurumları adına, Adanalılar adına üzüldüm.
Halbuki burası neler olmaz neler. Müftülük, belediyeler, valilik, sivil toplum, Kültür Bakanlığı ortak projeyle buraya caminin dört tarafının şenlendirildiği, dışının ve içinin doldurulduğu kültür, eğitim, festival, sergi ve toplantılar, düğün, nişan, nikah merkezi haline getiremezler mi, elbette getirebilirler. Yeter ki ortak akılla, bürokratik komplekslerden sıyrılarak bir araya gelinebilsin. Unutmayalım kültür ve inanç mekanlarını yapmak kadar içini doldurarak etrafı ile birlikte yaşatmak da biz Müslümanlara sorumluluktur.
Umuyorum Diyanet İşleri Başkanlığı Adana Sabancı Camisi gibi yaşıyorken garip, hasta bırakılmış tüm mabetlerimize sahip çıkmak için hemen bir denetim seferberliği başlatır.
Adana'yı seven tüm yönetici, bürokrat, sivil toplum esnaf ve gönlü geniş insanımıza selam ve duacıyım.