İSTİKLÂL MAHKEMELERİ
... İstiklal Mahkemeleri ...Salona eli bağlı üç kişi getirildi
Mahkeme başkanı Saruhan Mebusu Mustafa Necati, sanıklardan en yaşlısına, sordu
Efendi Adın ne?
İhtiyar ayağa kalktı
-Hüsnü
-Baba adın ?
-Ramazan
-Nerelisin ?
-İnebolu’nun Çatal bucağından
-Efendi, Sen
Askerden kaçan oğlunu evinde saklamış
bir asker kaçağına yataklık etmişsin
-Tövbe de Reis bey
-Ben tövbe dedim,sen ne dersin ?
İhtiyar köylü başkanın üstelemesinden sıkılmıştı
Elini koynuna sokup yıpranmış, buruşuk iki tomar
kağıt çıkardı kürsüye doğru salladı
-Reis Bey
Reis Bey
Şu kafa kağıtlarının içini okusan bana dediğinden utanırsın
-Neden ?
-Bu kağıtlar Balkan Harbin'de ve Çanakkale'de
şehit düşen oğullarımın nüfus kağıtlarıdır
İki arslanını millet için şehit veren baba,üçüncü
oğlunu bu ölüm dirim savaşında bir kahbe gibi saklamaz
Salonda çıt yoktu
Mahkeme üyeleri birbirlerinin yüzüne baktılar
Şaşkındılar
İhtiyar birden yamalı mintanını yırttı
Çıplak, ak kıllı göğsü dışarı fırladı
-Hele gel Reis Bey,yakın gelde şu kalbura dönmüş göğsüme bak
Bu gördüğün yaraları Makedonya'da Bulgar çeteleri ile
döğüşürken aldım
Sekiz yıl askerliğim var
Ben kurşun yarasına yara demem
Benim yaram Şehit arslanlarımın yarasıdır bağrımı delen
Benim oğlum askerden kaçsa bile ben saklamam
Bunu böyle bilesin
Mustafa Necati Bey sıkıntısını gizleyemeden sordu
-Peki efendi
Oğlunu en son
Ne zaman nerede gördün ?
"En son ilk kar düştüğünde gördüm
Aha şurada, Kastamonu askerlik şubesinin önünde
Ankaraya selametlerken..."
"Sonra hiç haber almadın mı?"
İhtiyar duraladı
Bu soruyu beklemediği belliydi
Kuşkulu gözlerle dinleyicilerden yana baktı
Orada birilerinin
bir şeyler söylemiş olmasından korkuyordu sanki
Kararsızdı
Bir süre sağına soluna baktı
Sonra tükenmiş bir sesle başkana döndü
Diyecem diyecem,emme o itin ipini de ben çekecem
Başkan gün görmüş geçirmiş bir tavırla sordu
Anlat bakalım öyleyse
Askerin bazısı kandırılmış
Muhtar getirdi
Hah dedim, oğlan askerden kaçtı para ister
Benim okumam yazmam yok
Utancımdan kimseye okutamadım
Muhtar her önüne gelene
bana mektup geldiğini demiş
Ele güne bakamaz oldum
Dünyaya kahrettim eve kapandım
İhtiyar eğildi, bağlı elleriyle yün çorabının arasından
katlanmış bir kağıt çıkardı
Aha mektup bu!.. Alın okuyun
Nerdeyim diyorsa gidin yakalayın
Asarken de ipini bana çektirin
Mahkeme başkanı Mustafa Necati kağıdı açtı,okudu
Birden yerinden fırladı, ağlayarak kürsüden indi İhtiyarın önüne geldi
Boğuk sesiyle hıçkırdı
Efendi bizi bağışla
Küçük oğlun da Şehit düşmüş
Sana gelen mektup askerlik şubesinin şehitlik ilmuhaberiymiş
İhtiyar elini öpmek isteyen Mustafa Necati Beyi durdurdu
-VATAN SAĞ OLSUN
SİZ ASLANLARIM SAĞ OLUN
İhtiyar sessizce ağlamaya başladı
Çıplak ak kıllı göğsü körük gibi
inip kalkıyor,kırışık yanaklarından süzülen gözyaşları sakallarının içinde kayboluyordu
Vatan hainliği suçlamasından kurtulduğuna mı ağlıyordu,son oğlunu da yitirdiğine mi?
Kimse anlayamadı...
Derleyen: Hüseyin Yılmaz