Filistin Meselesine Bakış -Ortadoğu'da İsrail diye bir devlete yer yoktur!-

Serbest Kürsü

Filistin Meselesine Bakış
Ortadoğu’da İsrail diye bir devlete yer yoktur!-

Abdullah KOÇ
İletişim Uzmanı
Mimar ve Mühendisler Grubu
Genel Sekreteri
www.mmg.org.tr
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle Müslümanlar 5 asırdır uyuyor. Fakat şimdi farklı bir şeyler oldu. Küfrün kemali zevaline alamettir derler ya… Artık mevzu son noktasına gelmiş vaziyette. Bardaktaki su taştı. İnsanlık zulüm açısından işba noktasına geldi. İslam’ın dünya çapında zuhuruna şahit olabiliriz. Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı işte bu yüzden tam zamanında, global seküler düzene karşı isyan hissinde olan fakat bunu ortaya koyamayan insanlığa nereye sığınması gerektiğini ve nasıl hareket etmesi gerektiğini gösteren tarihî bir hamle oldu. 7 Ekim 2023 günü Aksa Tufanı ile Gazzeli kahramanlar Batı’nın şeytanî dünya düzenine karşı tarihi bir darbe vurdular. Kuduz köpek gibi her yeri bombalamaktan başka bir şey bilmeyen ABD ve İsrail gene bildiğini okudu ama daha önce işe yaramamış olan bu saldırganlık, bütün insanlığın Hamas önderliğinde sarsıntı geçirmesine sebep oldu. Amerika’nın Ortadoğu’da beslediği kuduz köpeği kendini korumaktan aciz duruma düştü. İsrail, Batılılar ve içimizdeki hainler bu şoku atlatabilmiş değil. Bir de bu şok dalgasından etkilenen bizim imanı zayıflar var. Onlara göre Hamas’ın bu saldırısı sayesinde İsrail Gazze’yi yakıp yıkacak ve oradaki Müslüman nüfus perişan olup kaçıp gidecek. Hamas’ın bu saldırısı da İsrail’in amaçlarına hizmet ediyormuş. Böyle bir şey gerçekleşsin diye Hamas İsrail’e saldırmış olamaz. Tam tersine Hamas’ın terörist İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği Aksa Tufanı, netice olarak Gazze’nin yıkılmasına sebep olsa dahi İsrail’in yıkılışını başlatan darbe olarak tarihe geçecek. İsrail’in Hamas karşısında bu kadar zavallı hale düşüp intikam için Gazze’ye bomba atması bile tek başına bir yenilgidir. Yenilmezlik imajıyla pohpohlanan İsrail askerlerinin Hamas askerleri elinde rezil olmuş görüntülerinin sebep olduğu psikolojik yıkımı, Filistin’in haritadan silinmesi bile geriye döndüremez. Ne İsrail ne de herhangi bir devlet bu derece rezil edilmeyi kabullenebilir. İsrail’in yaklaşan sonunu ifşa eden bu hadise bile işin aslını anlamamıza yardım eder. Bazılarının oryantalist kafayla aşağıladığı Araplardan bir avuç kahraman çıkıp İsrail’in, Yahudi dostlarının, münafık Arap rejimlerinin ve uzaktan seyreden dünyanın geri kalanının dengesini alt üst etti. İsrail için kurulmak istenen sahte cenneti ateşe veren Hamas’ın Aksa Tufanı’ndan sonra İsrail’in katliama başvurması, tüm projelerini tarihe gömdü. Hamas, İsrail’e bu aşağılanmayı tattırdıktan sonra Gazze halkının çok büyük kayıp vereceğini bilerek ne elde edecek, sonuçta Gazze halkı yerinden edilmiş olur diye itiraz edenler olabilir. Gazze halkı, sürgün edilmek yerine şerefleriyle ölmeye, geride kalan katillerine ve dünyaya da yıkıcı bir tufan hediye etmeye karar vermişlerdir. Hadise bundan ibarettir. Allah yolunda hayatlarını tehlikeye atan mücahitlere aptal gözüyle bakıp, çok sevdikleri dünyadan sadece bir avuç toprak götürebileceğini unutanlar da mücahitleri aşağılayacağına onların dik duruşlarından ibret alıp kendilerine pay çıkarmaya baksalar daha doğru olur. DİNSİZ HÜMANİZM İsrail’in artarak yükselen katliamlarından sonra başta İslam ülkeleri olmak üzere pek çok devletten ardı ardına açıklamalar geldi. Bundan fazla bir şey beklememek lazım. Birtakım kınamalar, resmî kınamalar, âdet yerini bulsun hesabı lâftan ibaret kınamalar… Bundan öteye 50 yıldır atılan bir adım yok. Batılı devletlerin Filistin sahillerine uçaklarla bıraktıkları yardımlara gelecek olursak; dinsiz hümanizm yıkıcı olur çünkü tahrip ettiği değerlerin yerine koyacak yeni bir sistem kurulamamıştır! Bu türlü hümanizme misâl de şu homolara bakış şekli… Hani şimdilerde moda olan, onlara bir insanca(!) yaklaşım var ya; şefkatli! Niçin bu bahse temas ettiğim meselesine gelince: Biliyorsunuz ki, bugün dünyanın çeşitli yerlerinde, Filistin’de meydana gelen hâdiselerden dolayı birtakım kınama sesleri geliyor… Afrika’yı mahveden Batı, şimdi oraya dört kamyon yiyecek gönderince iyilik de kendine kalıyor yâ, o hesab… Fakat aslı şu: Benim evimdeki aşı kazanla götürüyor, arkasından bana kaşıkla veriyor… Oldu Afrika’ya yardım, Filistin’e arka çıkma, destek. Bu bakımdan, hümanistlik numaraları bir yana, işin aslında, Filistinlilerin cesetleri üzerindeki parmak izlerinde Batı’yı, Batı’nın suçunu görmemek ne mümkün…
   İSLAM İNSAN BAKİYESİNİ DEĞİŞTİRİYOR 7 Ekim’de başlayan süreçle ilgili pek çok analiz ve yorumla karşılaştım. Burada bana göre en doğru değerlendirmeyi yapan Ayçin Kantoğlu’nu da anmadan geçemeyeceğim. Ne demişti: “Bereket hala acıyı hissedebilecek yüreklerimiz var. Buna sahip olmayanlar da var. Üstelik kendi aramızda da var. Bugün dünyanın her bir yerinde bu çocuklar için insanlar ayağa kalkıyorlar. Tabii alıştığımız usulde İsrail-Filistin savaşı adını koyuyoruz ama bana sorarsanız bu insan haysiyetinin yeryüzüne açtığı bir savaştır. Çünkü haysiyetin ineceği bir yer kalmadı yeryüzünde. Mutlak surette bir yere inecek. Biz orada olacak mıyız olmayacak mıyız? Aslında biraz meselemiz böyle. Çünkü görünen o ki Gazze dışında dünyada her yer işgal altında. Hepimiz işgal edildik… İslam doğduğu, ait olduğu topraklardan havaya yükselmiş durumda. Globalleşiyor, küreselleşiyor. Demek ki İslam mevcut insan bakiyesinden memnun değil. Kendisine yeni bir insan bakiyesi devşiriyor.” Evet! İslam insan bakiyesini değiştiriyor. Allah için ceketinden vazgeçemeyen Müslümanlar, Allah için canları, malları ve ailelerinden geçmiş olan Müslümanlar hakkında eleştiride bulunuyorlar. Sıcak koltuklarında oturarak, ortaya can koymuş insanların doğru veya yanlışları noktasında hüküm koyuyorlar. Trajikomik! 7 Ekim’den sonra sözde İslam ülkelerinde eğlence ve konfor hayatından zerre ödün verilmezken, Batı halkları hâlâ sokakları terk etmiş değil. Burada Batı’nın özgür düşünce ve düşüncenin ifadesi haklarının bu neticeyi doğurduğunu söyleyebilirim. Kamuoyunda yer alan haberlere göre de çok sayıda gayrimüslimin İslam ile şereflendiğini görüyoruz, duyuyoruz. Burada Kur’an’ın bir mucizesini de ifade etmeden geçemeyeceğim. Kur’an okuyanlar bilirler, ikinci sure olan Bakara suresi tam da İsrailoğullarının tarihteki meselelerini ele alır. İslam’ı öğrenmek üzere Kur’an’a muhatap olan bir gayrimüslimin de ilk olarak bu meselelerle karşılaşmasının onlar için etkileyici bir şey olduğunu düşünüyorum.
  BİR MÜJDE; ULVÎ HİKMET Fusus'ül Hikem'de geçen bahiste; Firavun, bir rivayete göre 70.000 erkek çocuğunu, kâhinleri tarafından doğacağı söylenen Mûsâ Aleyhisselâm niyetine öldürttü… Rivayet, öldürülen çocuklar hakkında değil, adet bahsinde… Mûsâ yüzünden öldürülen erkek çocukların katledilmesindeki hikmet, çocuklardan her birinin hayatının, ona yardım için avdet etmesidir; çünkü bunlardan her biri Mûsâ’dır diye katledildi… Şu hâlde Hazret-i Mûsâ, kendisi olduğu zannı ile öldürülenlerin hayatının cemi’ sayılır… Mûsâ Aleyhisselâm, faal kuvvetleri nefsinde toplamış olmakla, çok ve çeşitli ruhların toplamı olduğu hâlde doğdu; çünkü Firavun gibi büyük bir düşmanla mücadele etmesi gerekiyordu. 70.000 çocuğun şehadeti Hazreti Musa’da tecelli etti. Şimdi de dünyayı yönetmek için ittifak etmiş olan Anglosaksonlar, Yahudi sermayedarlar ve masonlarla mücadele edilmesi için bir bedel ödeniyor. Bunca şehit ve kanın bedeli kim veya kimlerde tecelli edecek, Allahualem!