Müzik Yasak, Klakson Serbest!
Müzik Yasak Klakson Serbest
Fransız İşgaline yenilmeyen Adana, klakson ve egzoz işgaline yenilmiştirGeçtiğimiz günlerde Ramazan Can Ayvaz adlı okurumdan bir mesaj aldım, olduğu gibi yayınlıyorum.
SEDAT BEY SİZDEN BİR İSTİRHAMIM OLACAK BİLMEM KÖŞENİZDE DİLE GETİRİRMİSİNİZ. Adana’mızda artık gürültü kirliliği hat safhalarda geceleri otomobillerin bozuk ekzoz sesinden(bence bilerek yapıyorlar)motosikletlerin göğü yırtarcasına çeşit çeşit hani şu pahalı olanların sesi de var ya; Asayış demek ki yok seviyesinde veya baş gelemiyorlar. Gündüz eskicilerin megafonu bunlar mahalleleri paylaşmışlar günde belki 5-6 defa aynı yerde dönüp duruyorlar. Vardiyeli çalışan mı var uyuyan bebek mi var diyen yok yok da bunları hizaya getirecek güçte mi yok Allah aşkına? Ben belediyeye telefon etmekten bıktım hemen “Ramazan Beyle mi görüşüyorum?” diyorlar, artık telefonu ezberlemişler, Sedat bey ben derdimi yazdım gerisi sizin elinizde köşenize taşırsanız bizi takan yok sizin kalem onları belki uyarır…
Belki Ramazan Bey kardeşim…
Düşünün, bu beyefendi, gürültüden ne denli çıldırmış ki, başvurmadığı makam kalmamış… Benim gibi kendi halinde bir köşe yazarından medet bekliyor.
Bundan gurur değil, belediyem ve kenti yönetenler adına utanç duydum.
VALİNİN EMRİ: GÜRÜLTÜYÜ DURDURUN
Sizi 1946 yılına götüreyim
Vali Akif Eyidoğan , İl Meclisi Kararını belediyeye tebliğ eder:
“Şehrin gürültüsü önlensin!”
*
Bu toprakların yetiştirdiği Aşık Karacaoğlan, sazını gönlünün teline uygun olarak tıngırdatıp:
“Karacoğlan der ki kondum göçülmez / Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez / Bir ayrılık, bir yoksulluk bir ölüm…”
Dediği zaman henüz motorlu taşıtlar keşfedilmemişti…
Susturucusu sökülmüş bir motosiklet, üzerinde zıpır bir genç, küffar kalesine girmiş Malkoçoğlu gibi gürültü yapa yapa uyuyanların uykusunu, uyumayanların huzurunu öldürüyor.
Sustrucu sökmek… Neyin aklı?
Hele dolmuş ve halk otobüsleri… Sanki klakson çalmaya mecburlarmış gibi.:
“Dat… Dat… Daaaaaaat!”
İki dolmuş sürücüsü araçları ile yan yana geliyor; klakson ile selamlaşıp, klakson ile kavga ediyorlar… Adamlara Mors Alfabesini versen ezberleyemezler ama onlar klakson ile birbirine küfredip, klakson ile saygılarını sunacak yöntemler bulmuşlar.
Saygıyla selam vereceklerse; kısaca “Dat. Dat.”
Küfür edeceklerse: “Daaaat… Dat. Daaaaaaaat.”
Vay datınız dadlansın e mi?
Karacaoğlan, motorlu taşıtlar keşfedildikten sonra bu dörtlüğü yazsaydı mutlaka, “Çaresi bulunmayan dertlere bir de motor ve klakson gürültüsünü eklerdi…”
İlk çağlarda veba bu memleketi neredeyse insansız bıraktı. Ardından, Kolera, daha düne kadar, memleket insanını hizaya getiriyor, çareyi tezekte aratıyordu… Ve verem... Sıtma… Ve su taşkınları…
Bütün bunlara çözüm bulundu… Ama gürültü? Ahir ömrüm, bu memleketin klakson sesinden arınmış huzurlu günlerini bana göstermeyecek…
Bu da bir kader midir?
*
SADECE GECELERİ YASAK
Valinin emri: “Gürültüyü Önleyin!” (1)
Kim önleyecek? Belediye…
Zaten, gürültünün yasak olduğuna dair onlarca kanun maddesi yürürlükteydi. Yeni emir, gürültüyü saatlerle sınırladı: Yazın gece yarısından sabah yediye, kışında yine gece yarısından saat sekize kadar gürültü yapmak yasaklanmıştır…”
Gerekçe: Bu saatler insanların dinlenme zamanlarıdır, bu süre içinde halkın rahatını kaçıran genel gürültüler, belediye zabıtalarınca önlenecek ve takibi yapılacaktır…
Anlaşılıyor ki, gürültüsüz bir şehrin, o kentte yaşayanlar için bir hak olduğu henüz kavranmamıştır. Dinlenme zamanlarında gürültü yasak! Oysa, kent sadece binalardan değil bir de huzurlu ortamlardan oluşur. Sessiz ve sakin bir kent, kaliteli bir yaşamın olmazsa olmazıdır
Sayın Valim Yavuz Selim Köşger
Lütfen! Rica ediyorum… Yalnız ben değil yüz binlerce Adanalı bu konudan mustarip…
Bir emrinizle bu sorunun çözüleceğine inanıyorum…
Adanalı sizin yönetiminizde gürültüsüz sakin ve huzurlu bir şehirde yaşamayı hak eder…