Gereği Düşünüldü: "Ey Çekirge! Tahılları Yeme!"

Sedat Memili

ADANA’DA MAHKEME KARARLARI
Gereği Düşünüldü: “Ey Çekirge! Tahılları Yeme!”
 “Ey çekirge! Seni Allahın kullarına zarar ziyan vermekten
kanun namına men ederim!”
Herkesin memleketi dünyanın en güzel memleketidir. Ben de herkesin bir parçası olarak Adana’nın dünyanın en güzel memleketi olduğunu iddia ederim.
Bu güzel ve canım memleketimin insanı, İstanbul’da martı sayar, Adana’da güneşe kurşun sıkar.

ÜLKESİ İÇİN DEĞİL; KOYUNLARI İÇİN
Canım Adana’m; kendisine yol soran taburu peşine sürükleyerek silahsız köylülere teslim aldıran bir memleket insanı yetiştirir. .
Koyunları rahatsız ettiği için Fransız İşgalci uçağını düşürür, korkusundan saklanır.
Ama yine de Adana çobansız kalmaz… Birileri çıkar Çörçil’in koyunlarını ben otlatıyorum deyip, işini hava parasına devreder.
Canım memleketimin Dinler Tarihine de büyük katkısı vardır: Eğer Vali Bahri Paşa izin verseydi Hz. İsa, Karaisalı’dan kalkıp Adana’ya gelecekti.

FAKİRLER VE KÖPEKLER KALIR
Bir gezgin Adana’ya gelir ve ardından şöyle kayıt tutar: “Adına Adana denilen bu memleket çok garip. Kışın herkes işinde gücünde, yazın ise zenginler yaylaya çıkar; koca şehirde sadece fakirler ve köpekler kalır…”
Bu konuları tek tek sırası geldikçe sizinle paylaşacağım.

KONUŞMAZ HAYVAN;  ÇEKİRGELER
Şimdiki konumuz, Adana’ya musallat olan çekirgelere karşı mahkeme kararı…
Adana’da uzun yıllar Müze Müdürlüğü yapmış olan Naci Kum’un ( mekânı cennet olsun) araştırmalarından aldım konuyu ve sadeleştirerek anlatacağım.
Adana Kadısının Çekirgelere Müraselesi
Defter:48 ve 53 Tarihi 1738 – 1730 Miladi (1164, 1165 Hc.)

1751 yılının Nisan ayında (günümüzden 272 yıl önce) Adana ovaları çekirge baskınına uğramışlardır.
Halk perişan…
Bir tufan gibi çöken çekirgelere karşı önlem almaya çalışsa da etkisiz kalır. Sonunda kadıya başvurmaya karar verirler. Öyle ya kadı? Mademki padişahın temsilcisidir, mübarek padişahın temsilcisi bu sorunu çözer…
Bir araya gelip Kadı’nın makamına çıkıp dertlerini anlatırlar.
Dönemin Adana Kadısı Efendi (Çevkâni zade Hacı İbrahim zade) düşünür taşınır ve çekirgelerin haksız olduğuna hükmeder.
Kararını yazar, tasdik amacıyla sicile gönderir ve ardından mübaşirine emreder;
“Çekirgelerin yoğun olduğu bir tepeye çık ve bu kararı çekirgelerin yüzüne karşı oku”
Mübaşir, çekirge istilası altında, şikâyetçi olan halkın önünde Kadı’nın hükmünü, çekirgelerin yüzüne karşı okur. Karar şu. (sadeleştirerek yazıyorum)

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
“EY ÇEKİRGE! TAHILLARI YEME!”

“ Hükümetimizin şehri olan Edene Kazası ve civarındaki Dündarlı, Karaisalı,  Canibişehir ve Yüreğir kazaları ve Edene’nin diğer havalilerinde, Tarsus Kazası dahilinde bu esnada ortaya çıkan “konuşmaz hayvan” türünden olan çekirgeler size bildirilir ki;
(Yani fark ettiğiniz gibi karar “Ey Çekirgeler!” diye başlamış.)
Geçen senelerde yağmursuzluk nedeniyle zahire cinslerinin azlığından dolayı Allahın Kulları son derece ıstırap üzere iken bu ortamda sizlerin de Ümmeti Muhammet’in sözlerine inanılır kimseleri şeriat mahkememiz meclisinde şahitlik yoluyla haber verdiler.
Sizler ki çekirge adlı hayvanlarsınız. Benzeri ve eşi olmayan ulu Tanrının kullarına bu mübarek senede hakkın güzel nimeti ve vergisi olan zahire ve hububatın yetişmek üzere olduğu şu sırada hâsıl olacak ekinleri sizin yiyip, telef etmek üzere olacağınızı düşünerek adı geçen kazalara ve hükmümüz altında bulunan mahallelere girip yayılmamanız için, kıyamet eteğine değin mucizeleri belli, beyan olan Peygamberimiz, Kâinatın övüncü Muhammet Mustafa Hazretlerinin tertemiz şeriatları yüce ödevinde olduğumuz hasebiyle bu şeriat mahkemesi tarafından sizlere iş bu müraseleyi (Bildirim, karar, mektub) okumak için tarafınıza irsal olunmuştur…
Gerektir ki, bu bildirim size okunduktan sonra bu karara itaat ve boyun eğip hükümlerimizin altında olan yerlerde girip sarkıntılık yapmamanız için gereği gibi sizlere tekrar tembih olunmuştur.
İnsan, cin, vahşi hayvanlar, kuşlar gibi cümleye Tanrı tarafından elçi olarak gönderilen Allahın Sevgilisi Muhammet Mustafa Hazretlerinin temiz şeriatları hörmetine bu yerlerde halkımızın bir ferdinin günlük nafakası olacak ekinlere zarar niyetinde olmayın.
Ve illâ eğer bu defa Şari şerife itaat etmediğiniz takdirde  “Küllü Muzırrın Yuktel” ayeti hükmünce, Allah tealâ tarafından sizlere başka hayvan cinsinden Tanrı musallatı tayin olunacağını yakından bilip, deniz kıyılarında haliyetülhaliye mahallerde perişan olub iş bu şeriat mahkemesi buyruğu ile âmil olasınız.” Cemaziyeevvel 1164 Hicri.  (Miladi Nisan 1751) Nisan 1751
Kadı efendi, zarar veren çekirgelere “Ey çekirgeler!” diye başlayıp, haklarındaki hükmü bildirdi.
EY ÇEKİRGE, HADİ YİYORSUN NEDEN DAĞITIYORSUN?
Ayrıca bir yıl sonra hükmedilen ikinci bir karar da şöyleydi:
“Haşeratı arzdan ‘Çekirge’ tabir olunur hayvanlardır, cümlenize bildiriyorum ki, Tanrı, kullarının kendi nefisleri ve aile efratlarının geçimleri için ektikleri hububat ve pembe-pamuk tarlalarına sui kasd edip yediklerinden başka her türlü döküp saçıp, israf ettikleri mahkememize şikâyet edilmiştir.
Bu konuda bizden, size iletilmek üzere bir karar istenmiştir. Karar verildi ve yüzünüze karşı okunacak karar size ulaştığında:
Allah Tealânın emri şerifine ve Resulu hazreti Muhammet Mustafa’nın sağlam şeriatına itaat, inanç ve boyun eğmeniz varsa musallat olduğunuz tarlaları bırakıp size ayrılan rızıklarınızı Rezzak-ı Alemden talep eyleyin..”

Adana ovalarından çekirgeler gitti mi? Bu konulardan belgeler bize bir bilgi sunmuyor.
O zaman Avrupa İnsan hakları mahkemeleri de keşfedilmediği için, çekirgelerin hakkını koruyan bir merci olmamıştır.
Gelin görün ki, Adana’da açlığa mahkûm edilen çekirgeler, Uzak Doğu kökenli “Kung Fu” felsefelerinin baş aktörü olmuştur:
“Dinle çekirge…”