Adana Müzesinde Dilek Havuzu

Sedat Memili

ADANA MÜZESİNDE DİLEK HAVUZU

Akıl azaldıkça, beklenti ve ümit ticareti iyi iş yapar.

Amerikalılar Dilek Havuzuna Cent'mi atıyordu yoksa lira mı? Eğer Cent atıyorlarsa bu parayı toplayan döviz kaçakçısı sayılmaz mıydı? Ya da Cent uhrevi bir amaca hizmet ettiği zaman, gavur olmaktan çıkıp dini bütün mü oluyordu?

Haydi bu ikisinden vaz geçtik; havuza atılan bu paraları kim topluyordu?

Neden yaşadığını bilmeyen, nasıl yaşayacağını da bilmez. "Bir dilek tutma hakkınız var. Yerine getireceğiz" derseniz, herkes şaşırır. Çünkü insan hayatında neyin eksik olduğunu bilmesi de aklıselim bir bilincin ürünüdür.

Issız adaya düşmüş, Adanalı, İzmirli ve Trabzonlu üç kişi. Bir gün iyilik perisi gelir ve: "bir dilek hakkınız var. Dileyin ne dilerseniz..." Adanalı bu ıssız adadan kurtulup evine gitmeyi dilemiş. Peki, bir işaret Adanalı evinde… Aynısı İzmirli için geçerli olmuş. O da evinde. Geride kalan Trabzonluya sıra gelmiş. O da:

"Arkadaşlarım gitti ben bu adada sıkılırım. Onlar geri gelsin..."

İşte ne dileyeceğinizi bilmek böyle bir şey…

 

BAHÇEDE KALAN MEZAR

Şu an Merkez Camii'nin hemen arkasında bulunan bir kavşakta Müze vardı, hatırlayınız. O müze yeni yapılan yere taşındı. Şimdi artık o eskiyen müzenin yeri nikâh salonu olarak kullanılıyor.

1972 yılında o müzenin bahçesinde bir havuz inşa edilmiş. Adı da konmuş: Dilek Havuzu.

Bu havuza para atanın dilekleri gerçekleşiyormuş.

Bu havuza bir de bir hikâye uydurulmuş. Gazetenin yazdığı kadarı ile anlatalım efendim.

"Yüzyıllar önce Çukurova'ya adını gizli tutan bir derviş gelmiş... ( Belli ki bu hikayede ona bir isim uyduramamışlar )  Bu derviş herkesin dileğini gerçekleştiriyormuş. Ermiş olarak bilinen bu derviş ölünce Seyhan kıyılarında olan mezarlığa gömülmüş. Seyhan kıyısında bulunan mezarı pek çok kişi ziyaret edip, dilekte bulunmaya devam etmiş.  

Gelinlerin dileği ile kaynanaların dili tutulmuş,

kaynanaların dileğiyle gelinler yemek yapmayı unutmuş,

Karısını aldatan kocalar, suç üstü yakalanmış,

Nişanlılar bir an evvel muradına ermiş...

Eltiler barışmış, görümceler karışmış vs... vs...

Zamanla Seyhan nehri çekilmiş ve mezar yeri geniş bir alan olmuş, işte bu alana müze inşa edilince mezarlık ta müzenin bahçesinde kalmış.

Uyanığın biri (Kim olduğunu bilmiyorum) mezarın yerine havuz yapıp adını da "Dilek Havuzu" koymuş.

Böyle bedavadan dilek olmaz.

Dileği isteyen havuza bozuk para atacak. Yoksa dileğinin kabul edilmeme riski var.

Elbette suya kağıt para atılacak hali yok.

 

ABD İLE BOZUK PARA SORUNU

Havuza ilgi öylesine yoğunlaşmış ki – vebali günahı haberi yazanın boynuna, İncirlik Üssü'nde bulunan Amerikalılar bile havuza gelip para atıyorlarmış...

Sadece şunu anlamadım, Amerikalılar dileklerini Türkçe mi yapıyorlardı İngilizce mi yoksa Arapça mı?

Öyle ya Merhum en az günümüzden iki yüz yıl önce hakkın rahmetine kavuşmuşsa, İngilizce bilmesi mümkün değil... İşin içinde dua faslı varsa bunlar da Arapça olur... Merhumun Türkçeyi bile bildiğinden şüpheliyim, kaldı ki İngilizce'yi nereden bilecek.

Ayrıca Amerikalı dilek sahipleri  Cent' mi atıyordu yoksa lira mı? Eğer Cent atıyorlarsa bu parayı toplayan döviz kaçakçısı sayılmaz mıydı? Ya da Cent uhrevi bir amaca hizmet ettiği zaman, gavur olmaktan çıkıp dini bütün mü oluyordu?

Haydi, bu ikisinden vaz geçtik; havuza atılan bu paraları kim topluyordu?

Yani geçmişte, fak-fuk-fon olarak bilinen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu, Deprem Fonu, İşsizlik Fonu gibi fonlardan haberimiz yok ya... İşte bu da öyle bir şey olmalı...

Gazete haberini görseniz, su berrak ve içinde bozuk paralar güneş gibi parlıyor. Karanlık gökyüzünde Samanyolu oluşturan sayısız yıldızlar gibi...

İnsanların dileği yerine gelmiş midir? Onu bilmiyorum ancak akıl azaldıkça, beklenti ticaretinin iyi iş yaptığını biliyorum.

(*) Yeni Adana Gazetesi 03.02.1972 ve 12.02.1972 tarihli nüshalar