Anla(şıla)mamak

Prof. Dr. İsmail GÜVENÇ

İnsanın temel görevlerinden biri de “anlamak” olmalıdır: Hayatı, doğayı, insanı… Söylediğiniz/yazdığınız şeylerin karşınızdaki veya toplum tarafından anlaşılmaması nadir rastlanan bir olgu değildir.   Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun (1870-1927) "Bu cümlelerin manaları yarım, bir asır sonra anlaşılacaktır" şeklinde bir sözü var. Zamanla anlaşılıyor bazı şeylerin değeri…   Doğu ve Batıda o kadar döneminde veya sonra yeterince anlaşılmayan bilge insan var ki! Bu yazımda Batıda iz bırakan fakat düşünceleri ile tartışmalara neden olan üç isme dikkat çekmek istiyorum.   Bir akademisyen olarak çalışma alanımıza önemli katkı veren Mendel döneminde anlaşılamayan biridir.   Mendel   Gregor J. Mendel (1822–884), genetik biliminin öncüsü Avusturyalı bilim insanı ve rahiptir. Mendel, bezelye bitkisi üzerinde çalışarak genetiğin temel yasalarını keşfetti ve araştırmalarını 1866'da yayımladı. Mendel'in çalışmalarının derin önemi, kalıtımın yasalarının keşfedildiği 20. yüzyılın başına kadar (otuz yıldan fazla bir süre sonra) tanınmadı. Daha sonra Mendel'in deneysel bulgularının birçoğu bilim insanlarınca doğruladı ve modern genetik çağı başladı. Mendel'in öne sürdüğü ilkeler, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptanarak, biyolojinin temel ilkelerinden biri haline geldi.   Mendel hayatında yaptıkları anlaşılmasa da çok derin bir mağduriyet yaşamadı ve yaptıkları takdirle anıldı. Belki de bunun nedeni fen bilimlerinde çalışmasıydı. Ama Spinoza o kadar şanlı değildi.   Spinoza   Baruch Spinoza (1632-1677), Sefarad Yahudisi Hollandalı bir filozoftur. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve kişi hakkında modern görüşler ortaya sürerek öncü ahit eleştirileri yapmıştır. Döneminde (1660'ta) Amsterdam Sinagog'u yerel yetkililere Spinoza için "her türlü din ve ahlak için bir tehdit" diyerek şikâyette bulunmuştur. Zamanında anlaşılamayan Spinoza yanlış anlaşılmanın veya doğru anlaşılmamanın muhatabı olmuştur. Spinoza, zamanla 17. yüzyıl felsefesinin (Hollanda Altın Çağının) en önde gelen bir filozofu kabul edilmiştir.   Spinoza tuhaf bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış, hem de eserinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu söylenmiştir. Çağdaşları tarafından sıkça ateist olmakla itham edilse de yapıtlarının hiçbirinde Tanrının varlığını reddetmemiştir. Kendine özgü bir Tanrı düşüncesi olduğu söylenebilir.   Spinoza etkisi geç anlaşılmış ve anlaşıldığı andan itibaren sürekli yeniden değerlendirilen bir filozof olmuştur.   İnsanın özgürlüğü ile ilgili şu düşünceleri ilginçtir: Eylemleri yalnızca kendisi tarafından belirlenen şey özgürdür ve bu insan olamaz, olsa olsa Tanrı olabilir. İnsan eylemliliği ise zorunlu olarak belirlenmiştir. Spinoza'ya göre özgür insan, içinde bulunduğu ve kendisini belirleyen zorunlulukların farkında olan, bunların bilgisine sahip olan insandır. Spinoza, daha yüksek bir algı düzeyine çıkmış, duygularını denetim altına alabilen, kendisinin ve dünyanın kavrayışına sahip olmayı özgür insan olarak tanımlar.   Descartes   René Descartes (1596–650), Fransız filozof, matematikçi ve yazardır. Rasyonalist, idealist ve metodik şüphecidir. Ancak, Descartes, kendi döneminde gizli deist veya ateist olmakla suçlandı. Onun çağdaşı olan Blaise Pascal onun hakkında şöyle demiştir: “Descartes’i affedemem, bütün o felsefesinde, tanrıyı dağıtmak için elinden geleni yaptı; sonunda da hiçbir faydası kalmadı tanrı için.” Stephen Gaukroger ise hazırladığı Descartes’ın biyografisinde şunları yazmakta: “Onun derin bir Katolik inancı vardı. Gerçeği keşfetmeye olan arzusunu öldüğü günün sonuna kadar korudu”. Descartes’in Katolik savunucusu mu yoksa bir ateist mi olduğu tartışması hala sonlanmış değil.   Ya Doğu da bu konuda durum nedir! Çok tanınan Gazali, İbn-i Sina, Farabi, İbn-i Rüşd, İbn-i Haldun, Heyzem vd büyük isimler yeterince anlaşıldı mı?   Son söz: Anlamadığın/Anlaşılmayan her şey kötü değildir.