Herkesin Bekir Amcası
Herkesin Bekir Amcası
Bir Kanaat Önderi Olarak Bekir Sıtkı Küçükoğlu
1989 yılında Erzurum’da üniversite öğrencilerinin kalabileceği büyük bir öğrenci yurdu açtık. Rahmetli Ruhi Özcan Hoca’nın ismini verdiğimiz bu yurdun müdürlüğünü ben üstlendim. Yurda memleketin her tarafından öğrenciler bir referansla geliyordu. Adana’dan gelenler farklı referanslarla gelseler de herkesin özellikle bahsettiği ortak bir isim vardı: Bekir Amca. O zamana kadar Bekir Amca’nın konumunu ve önemini bilmiyordum. Fakat herkes Bekir Amca’dan bahsedince Adana ve Çukurova bölgesinin en önemli manevi dinamiklerinden ve rol modellerinden birisi olan Hacı Bekir Küçükoğlu’nu uzaktan da olsa tanıyarak hizmetlerinden haberdar olmak nasip oldu.
Batının kültürel etkisi ülkemizi alt üst ettiği yıllarda Bekir Amca, Çukurova bölgesindeki herkes için sığınacak kale, gidilecek kapı olmuş. İdealist insanlar ve fikirler için güvenli bir liman olarak her kuşaktan temiz, zeki ve yetenekli gençleri bağrına basarak herkeste unutulmaz hatıralar bırakmış;
Bölgedeki herkes mücadelesine yakından tanıklık ederken nasibi olanlar da onun vasıtasıyla hem siyasette doğrularla beraber olmaya çalışmış hem de tasavvufun asli kaynaklarıyla tanışmışlar. Bekir Amca, ne tasavvufî faaliyetleri ihmal etmiş ne de memleket meselelerine bigâne kalmayarak ikisini birlikte yürütmüş. “Bizim derdimiz yalnız Türkiye olmamalı, tüm Müslümanlar hatta tüm insanlar için ilmiyle âmil âlimlerin bir araya gelmeleri, bir şûra oluşturmaları gerekir. Bunu yapmayan tüm âlimler sorumludur. Allah rızası olmayan hiçbir işten tek bir hayır çıkmaz.” diyerek etrafındakilere bir deniz feneri gibi kılavuzluk yapmış.
İktisat tahsili gören Bekir Sıtkı Küçükoğlu, demir ticareti ile uğraşmasının yanında, Adana ve çevresinde hizmet faaliyetlerinin de önemli isimlerinden birisi olarak birçok cami, Kur’an Kursu ve imam hatip lisesinin yapılması için gayretlerini esirgemeyip hem madden hem de fiilen işin içinde bulunarak unutulmaz çalışmalara öncü olmuş.
Yıllar sonra, 2018 yılında Adana’da kısa süreli Millî Eğitim Müdürü olarak görev yapmak nasip oldu. Burada onun çalışmalarına, hizmetine, ahlakına bilfiil şahit olmuş birçok insanla da tanıştım. Gücü yettiğince ulaşabildiği her insana dokunmuş, herkese yardımcı olmuş, her tarafta yetiştirdiği inançlı insanların olduğuna şahit oldum. Herkesin onunla ilgili ya bizzat hatırası ya da duyduğu bir sözü vardı. Onu Adana’da yakından tanıyanlardan bir dostumuz, ondan özlemle bahsederek aşağıdaki ifadeleri kullandı. “Taşköprü Kale Kapısı girişinde işyeri vardı. Onun tam Karşısında Cuma Fakih Mescidinde her cuma akşamları Râmûzü’l-Ehâdîs kitabı okunur, tesbihat, zikir ve dualar yapılırdı. Kandil günlerinde daha fazla katılan olurdu. Çok kibar ve orta yol sahibi olduğu için “Kuzu Bekir” diye anılırdı. Genelde uzlaşmacı, birleştirici rolü çok büyüktü, hep “Orta Yolu” tavsiye ederdi.
Adana da oğlu Ömer Faruk Bey ile de tanıştık. Kendi kaleminden babasını anlattığı bir yazı vardı, onu da bize takdim ettiler. Bir berekete vesile olur ümidiyle bu yazıyı burada takdim ediyorum
Oğlu Ömer Faruk Küçükoğlu’nun Kaleminden Bekir Amca
Muhterem babam, 1927 yılında Tarsus'un Makam Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Aile efradının; yedi kız ve bir oğlu olmuştur. Kendisi Adana Erkek Lisesi’ni iftihar derecesi ile bitirmiştir. Yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü’nde tamamlamıştır.
Kendileri edep, irfan ve güzel ahlak temsiliydi. Bir sünnet-i seniyyeyi daha fazla işlemek için elinden gelen gayreti ve çabayı gösterirdi. Tahsilinden sonra Adana’ya döndüklerinde İmam Hatip Lisesi’nde ücretsiz olarak matematik, fizik ve kimya dersleri vermiştir. Terazi hakkına çok riayet ettiği için “Adana’da Hacı Bekir Efendi’den demir aldıysan aldanmamışsındır.” sözü müşteriler arasında meşhurdur.
Bekir Sıtkı Küçükoğlu’nun Fikri Dünyası
27 Temmuz 2003 günü yani bundan 20 yıl önce vefat eden Bekir amca ile ilgili bu güne kadar çeşitli yazılar kaleme alındı. Bu yazılardan birini kalem alan Eğitimci, yazar Yıldırım Alkış’ın “Hacı Bekir Sıtkı Küçükoğlu ve Türkiye’nin Zor Günleri” yazısından devam edelim.
“Hacı Bekir Sıtkı Küçükoğlu’nu ilk defa 1985’te tanıdım. 1985-92 arası birçok defa ziyaret etme ve sohbet etme imkânımız oldu. Tanıdığım nadir güzel insanlardan biriydi. Konuşmadan sadece yanında bulunmak dahi ruhumuza haz verirdi. Güzel ahlak nedir, diyene cevap olarak; “Bekir amca” demek, doğru olur. Onun kadar mütebessim olan başka bir insan tanımadım. En zor zamanlarda bile tebessümü eksik olmazdı. Güzel ahlakın, edep ve hayânın yaşayan bir numunesi olarak görenlere Allah’ı hatırlatırdı. Birçok defa elini öpmeye teşebbüs etmeme rağmen fırsat vermedi. Misafirlerini kapıda karşılar, kapının dışına kadar uğurlardı; günde yüz kişi gelse yüzüne de aynı muameleyi yapmaktan usanmazdı.
Hayatının ilk, orta ve lise yıllarından bahsederken şöyle söylemişti: “Beş yıllık ilkokul hayatımda hiçbir öğretmenimden ‘Allah’ kelamı duymadım. Bazı evlerin kuytu köşelerinde Kur’an öğretildiği olurdu ancak kapı vurulduğu zaman hemen cüzler saklanır, misafirlik havası verilirdi. Camilerde ise vaizler sadece abdest ve namazı tarif ederlerdi. Hatırladığım, 1940’lı yıllardan 1950’ye kadar hep böyle devam etti. Lise son sınıfta bir tarihçimiz vardı, ondan ilk kez ‘Allah’ dediğini duydum. Arif Nihat Asya bizim edebiyat öğretmenimizdi. Şiirleri yorumlarken âdeta bize bazı mesajlar vermeye çalışır ve imanını hissettirirdi. 1943 yılında Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi çıkmaya başladı. Biz İslam’ın sadece abdest ve namazdan ibaret olmadığını açıktan o zaman anladık.”
“Liseden sonra İstanbul’da maliye okumaya başladım. İşte o zaman Abdülaziz Bekkine’yi (1895-1952) tanıdım. Hadis sohbetleri yapardı, ben de katılmaya başladım. O günlerde ‘olgun adam’ olmanın şartı sayılan ‘Cumhuriyet’ gazetesi okumayı da sohbetlere devam etmeye başlayınca bıraktım. Zaten azıcık dinî bilgilerimizle bile çelişen bir gazete idi.1950’de DP seçimi kazanınca İbrahim Kirazoğlu milletvekili oldu. Ondan aldığı cesaretle kardeşi Ömer Kirazoğlu ‘İslam’ dergisini çıkartmaya başladı. Çok güzel bir dergiydi. Yirmi sayı kadar çıktı, sonra kapattılar. Arkasından altmış ihtilali oldu.”
Bekir Sıtkı Küçükoğlu’nun Manevi Dünyası
Bekir amca, Gümüşhane’li Ahmed Ziyaeddin (KS) hazretlerinin yetiştirdiği halifelerden Tarsus’lu Hacı Hamza Ramazanoğlu (KS) hazretlerinin talebesi olarak manevî dünyaya açılan kapıdan girmiş. Tahsil için gittiği İstanbul’da aynı silsilenin şeyhi Abdülaziz Bekkine (KS) hazretlerine intisap etmiş.
(.....) Bekir Amca, o günleri şöyle anlatıyor: Abdülaziz Efendi’nin vefatından sonra hadis sohbetlerini Mehmed Zahid Kotku (1897-1980) devam ettirdi. Ben de ara vermeden devam etmeye gayret ettim.”
Daha sonra da Mehmed Zahid Kotku (K.S.) ve ondan sonra da Mahmud Esad Coşan Hoca Efendilerin Adana'da halifeleri olmuştur. Mehmed Zahid Kotku’nun (rh.a) onun için, “Benim gökte bir yıldızım var, o da Bekir’dir.”(2) diyerek Adana bölgesinde irşat faaliyetleri için görevlendirmiş.
(…..) Necmeddin Bey Almanya’dan yeni gelmişti, yanında Prof. Dr. Osman Çataklı da vardı. Zahid Hocamız onlara hitaben biraz da sitemle; “Siz nasıl insansınız, bir de profesör olacaksınız; bir çalışmanız yok! Atılım yapın, motor fabrikası kurun, siz makine mühendisi değil misiniz?” dedi. Bu sitem etkisini gösterdi. Paralar toplandı, ben de çorbada tuzumuz olsun diye 1000 TL ile katıldım. Mart 1960, ihtilalden hemen önce, Rami’de % 80 Türk katkısıyla Gümüş Motor’un temeli atılarak ilk motor üretildi.” (1)
Bekir Sıtkı Küçükoğlu’nun tavsiyeleri
Nisan 1996’da kendi el yazısıyla, daha önceki tasavvuf büyüklerinin nasihatlerinden derlediği nasihat ve tavsiyelerine birlikte göz atalım:
1) Her şeye başlarken Besmele’yi ve Cenab-ı Hakk’a hamdüsenayı ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) salat ü selamı katiyen dilinden bırakma ve gönülden çıkarma.
2) Cemaate, Cuma namazına, bayramlara, derslere devam edin. Evrad ve ahdinize vaadinize daimi vefa üzere olun.
3) Kur’an okumasını muhakkak öğrenip, daima okuyun ve evlatlarınıza mutlaka okutunuz. Cahillik çok fenadır.
4) Birbirinize katiyen buğuz ve haset etmeyiniz ve arka çevirmeyiniz. Daima ihvan olarak kardeşçe yaşayın.
5) Faizden, haram yemekten yetim malı yemekten, çalma ve zulüm ile alınan malları yemekten sakınınız.
6) Sünnet-i seniyyeye ehemmiyetle son derece riayet ediniz. Kılık ve kıyafette hiçbir veçhile ecnebi adetlere kendinizi kaptırmayınız.
7) Büyük ve küçük bilumum günahlardan son derece sakınınız ve sakınmayanlardan uzak olunuz.
8) İçki içenlerden ve müskirat kullananlardan olmayınız ve onlardan uzak olunuz.
9) Ecnebi hatunlardan ve eğlence yerlerinden korkup kaçınız.
10) Sahabe-i Kirama ve evliya-yı izama sövenlerden ve müçtehidini kınama, sâdât ve selefe taan edenlerden uzak olunuz.
11) Ayakta bevletmekten, yolları kapamaktan ve pislikten sakınınız.
12) Camilerde son derece edebe riayet edip ses çıkarmayınız.
13) Mecbur olmadıkça el ve baş ile selam vermeyiniz. Âlimden gayri kimsenin elini öpmeyiniz.
14) Evde köpek saklamayınız ve koyunun küçük yavrusunu kesmeyiniz.
15) Hırsızlardan, hainlerden, müflislerden, haktan meyleden ulema müftülerden ve cahil tabiplerden olmayınız.
16) Bilumum ecnebi adet ve ananelerinden ve göreneklerinden ve lüzumsuz yere baston bile kullanmaktan çekininiz.
17) Hiçbir zaman zulüm işlemeyiniz ve mazluma daima yardımcı olmayı borç ve vazife biliniz.
Rahmetli Bekir Amca, Tarsus’un Çamlıyayla (Namrun) yaylasındaki evinde 27 Temmuz 2003 Pazar günü sabah namazını eda ettikten sonra vefat etmiş. Aynı gün Kabasakal Mezarlığı Camiinde, Adana ve çevresinden oldukça büyük ve seçkin bir vatandaşın iştirakiyle kılınan cenaze namazı sonrası aynı yere defnedilmiş. Cenaze namazını Lütfi Doğan Hoca kıldırmış. Rabbim hepimizi şefaatine nail eylesin.
1. Bu sözün ravisi M.Es’ad Coşan (rh.a.) Hoca efendinin muhterem pederleri Halil Necati Hoca efendidir.