Lisan-ı Kibardan Mayın Yazıları -1 | Hüseyin Acarlar
Lisan-ı Kibardan Mayın Yazıları -1--Okur Yazar Cehaleti Bulaşıcı Hastalıktır-İnancınızı kurtarmak ve korumak veya savunmaktan çok def’i hacetinizle, akla kıç attıran mantığınızla ve şeytanlarınızla boğuşmaktan abdeste fırsat bırakmayan malumatfuruşunuzla meşgul oldum.
Gayrı yeterin da! Baba yorgun.
“Üzerime yüreğimden başka muska takmadan” tınmadan halef ve selefinizi, atınızın önüne et, itinizin önüne ot koymadan öyle dümdük giden satırlarla bezeli yazılara da tahammülünüz olsun gayrı. Sürpriz!
2025te sizi çok seveceğim günler olabilir(!). Gayrı isterseniz olmasın la! Zaten ayrı ve gayrıyız. Ben ilahlarınızı sifonda boğmaya siz kelleme talipsiniz. Hüseyni gelenekten korkan sizin gibi olsun!
Orhan Kemal ya da Kemal Tahir romanlarından fırlayıp paracıkların yağdığı yere tarlasını taşıyıp her tarlayı daa hıyar ekmek için süren Chevroletli papyon kravatlı dombili fellahlarsınız. Fikrin izzetini, düşüncenin zarafetini Halit Refik’in “ Yatık Emine”sine çevirip Chevrletinizle gittiğiniz gazinoda harcayan fikrimin ince gülleri dombliler sizi!
Ula bir düşün yakadan gayrı.
Hande-i hürreminizden giryan ola ola gözlerden akacak yaş, uykusuz kala kala üstünde müjgan-ı çapak kalmadı. Maske ruhlarınızdan mülhem bana kala kala bir yılmaz Odabaşı şiiri kaldı gayrı.
Yanıldım ve yoruldum vuslatların izinde;
beyhude kederlerde sözüm kalacak.
Ölüp gitmek belki hiçbir şey ama;
günlerin yakasında elim kalacak.
Mirim Üstadım Neyzen ney üflerken ruhuma;
Istırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyleyemez hande-i hürrem de geçer,
Devr-i şâdi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer,
Dese de mazur görsün o sizi görmedi. Görse;
“Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!” diyeceğini bildiğimden eminim.
Neyzen üstadım mazur görsün size Devr-i şadi bana gussa-i matem kaldı gayrı!
Sene arz edeceğim ahval ile geçtiyse
Düşünme ihsan eylenirken, göbek taşında yağ yakıldıysa
Saz-u sözü ayrı ayrı ahenkte politik çengiler raks ettiyse medyada. Sosyal medyada kopyala yapıştır paylaş entelektüel olarak çok böyük kanaat önderi sayılıp ihtimam gördüyse, bildiği yanıldığına yetmeyen cehaletin şahane tuğrası dilinden dökülenden varitler başköşelerde ağırlanıyorsa, tilki vaaz verip kurt zikir çekiyor, kedilere aslan boğdurtan zalım adalet dağıtıyorsa, siz belanızı dokuz taksite bonus faizle bulmuşsunuz koçlar!
Başı ayrı yönde gövdesi başka yere çeken erbabı fikir(!) yüz kırk karakter embesili, bir yıl boyunca
tweeter da falcı kesilmişse;
Facebooktaki Cuma günü Mücahidi, cumartesi cihat köfte salonundan nefsi suretteyse;
Görmemişin bir facebook’u olmuş, facebookunda nohut aklamış misali,
Ehl-i Hımara hürmet ettiren namzetten gına gelmişse;
Enerji siyasetinin derin uleması, Ortadoğu deyince gözleri İs/t/rail çıkışlı dolar, yanakları Euro gıcırında mabadından gelen sesle çıkan gaza tepik sallayarak gazel makamında meseleye hayli derin buğulu bir havayla “haydi çiftetelliye” modundaysa, kırk beş derece açıyla cillop suratına şamarı şşrrrakkkkkk! diye yapıştırmak adab-ı insaniyetten sayılmalı.
Her iki kişiden birinin karın gurultularından şiirler döşeyip, kartvizitten şairler pare pare diziliyorsa güzelim memleketimde şiirde yazılmaz gayrı!
Ey benim güzel memleketim;
Çürüklerin hep sağ olur
“Mal-ı kamu” bal yağ olur
Hırsız sofrası yemişli bağ olur
Cümle cihan bostan sana
Bana da re’yi hak farz olur.
Sene bitiyor, âlem bir seyrüsefer hazırlığında…
Sene giderken “Fe eyne tezhebuun?”
Nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilemeden.
Cinsine cibilliyetine kanun kaçaklarının lisanıyla rahmet okutan Firavun Fareleriyle dolu geçen bir
sene…
Sizin özendiğiniz gavur adetindendir yeni seneye dilekler tutulup, hava-i fişeklerle gidilir. Dileğim o ki talih kuşu üç kilo üstüne içindekinden başınıza bıraksın! Senenin ömür hanesinden düştüğünü görmeyen fırıldak mı diyeyim delemeler mi? Hangi hitab-ı kitab-ı kelam ile hürmet istersiniz?
Tayyâre ile âlemi eflâki dolaşsam
Ref ref ile düldüller ile arşa ulaşsam
Şirket-i Hayriye vapuruyla bir turlasam
Martılardan ahval sorsam
Turnalara haber salsam
Erbab-ı İlim, Ehl-i Hükema, Ehl-i İrfan, Kamil-i Burhan, Arifan-ı Dervişan yek ağızdan emr-u ferman eylerler:
Oğul bir yıldır ve birçok yıldır sükût eyledin giderken sene. Mazlum için zalime bir ilm-i sinkaf etsene!
Benden el cevap;
Baş-u göz üstüne!
İ’ lem! EY Talib, ketebe ey süluk!
“En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun. (B.R. Eyüpoğlu)”
Yeterin gayrı da! Baba yorgun!
***
Uyûnda bekleşen ab–ı Kevser bir araftan yol bulsa… Yüreğime doluşsa… Çatlamış dudaklara zemzemi
akıtsa… Yüreğim buram buram hadra koksa… Dilim şişmiş bakla ağzımdan düşmüş bir kere.
Bir gelişi bekliyorum. Bunu cerîha yüreğimin en ücra hücrelerinin titreyişinden hissediyorum. Yılın son
ayı. Bir yıl daha kaydı hayat sayfalarından.
Derviş silelim atalım üstümüze sinen ârı.
Sallansın dilimiz aşk ile bu mazlum intizârı.
Dua hükmündedir söz bulur hedefini.
Düz gidelim tınmadan halef ve selefini.
Günahkârız amenna ulan hep biz suçluyuz
İmanımızı hakka küfrü arsızlara borçluyuz
Anladım merkebin gözleri neden güzeldir
Anladım ki cehalet geçer de eşşeklik neden bakidir
Ana dilimden başladım her dilden küfretmeye
Kıyamadım hepsini bir yazıda sarf etmeye!
***
Sene biterken gelen Yağmur!
Yağmur…
Rahmeti anlat!
Bize Rahmanı anlat!
Bize EL- KAHHAR’ı anlat!
Anlat ki; kör olsun gözlerimiz
Anlat ki; lâl olsun yüreğimiz
Anlat ki; kalbimiz mâsivâdan yüz çevirsin.
Anlat ki; Hayattayken tüm zerrelerimiz “illa Allah! “ demesini öğrensin…
Küllü nefsin zaikatül mewt!
Yâ HAYY; ölmeden önce ölmek için dirilt bizi.
Aşkınla yak yüreklerimizi.
Bir miracın resmi çizilsin küllerimizden
Buram buram yanık kokusu gelsin secdelerimizden…
25 Aralık 2024
Hüseyin Acarlar