DİBACE/ Günce -325- Hüseyin Acarlar

Misafir Kalem


DİBACE/ Günce -325-
-Ha fac Ha fac/ İstedigin Kadar Söyle-

Çok katlı bilme dereceleri olduğuna inanan bir kişinin kendi zaviyesinden gördüğü bir gerçeği saplantılar ve ezberleri ilke diye tutturmuşa ispatlamaya kalkması çoğu kez  dramatik bir sonla noktalanır. Gel gör ki düşük profilli tiplerin kendi ispatlama aracı sosyal medya araçlarında bundan ne kadar kaçabilirsiniz ki? Değil mi ki kişinin kutsala çevirdiği saplantılarına dokundunuz, vay halinize. 

Başkasının cümleleri üzerine hayatlarını heba etmiş o kadar insan var ki! 
Mutlak hakikat gördüğü düsünsel tapınağına , sınıfına, ideoloji benzeri ilahlarına dokunmuşsanız her sokaktan bir “urun abalıya” deyu höyküren haysiyet cellatları profillerden fırlayıverir Arkalarına aldıkları bir Yeniçeri Ağası resmi, birde yutmacasına ğülle oynadıkları taraftarları....
Fayda vermeyen demagoji, hakaret, kendini ispat cümleleri ile ortalık farfaracılardan geçilmez.

Ölçü ariflerin dediğinde saklı..
Arifler, “Bir aptalla tartışıyorsanız orada iki aptal tartışıyor demektir” derler.
Allah, bu âlemde şeytana bile izin vermişse siz ötekini nasıl yok sayabilirsiniz ki? Fazla iddialı bir cümle oldu sanırım. 
Hakikat o ki herkesin burada bir yeri vardır. Sıkıntı zevzekliğin denklik ölçüsünün olmamasıdır. 

Bir Fransız fuları takmakla ve pipo içmekle kendini  filozof  zanneden jakoben kompradorları solda konuşlanırken, şimdilerde “Hüccetül cühela imamül medya” uleması İslamcı mahalleden işporta dükkanı açmış. Devrimciler Che Guevara resimleriyle tepe tepe kullandıkları sarı renkli sayfalarda devam eder arz-ı endama. İyice Tufeyli Devlet imkanları fiktifinden yol bulanlar Ural Altay kadar vatan satarlar....  Bazen sükûnetinizi bozan setre gerisinde kimlik gizleyen en dayı kesilen olur. Ahlaksızlık burda tavan yapar. Her nane ve maydanoza salata yorum ve paylaşımlar yaparken hümanist,  cesaret gerektiren hakikat karşısındaysa  sus pus tatlı su sazanları risksiz cümlelerle güce payanda inşallah maaşllahlarla yolunu bulur.  
Pusuda bekleşenler vardır birde görmezden duymazdan gelir fırsat kollayan. 
Akbaba ruhlu sadistlerin çokluğunu da unutmamalı. Bu şuurla bazen  şeytanlara öfke nöbeti geçirtmek işin zevkli yanı olsa da  o halet-i ruhiyenin eczası hakikaten dervişliktir. Ve ehli irfan, adeta göz kırparak sıra sıra karşınızda oturup talibbbb!!! diye uyarırlar. aforizmalık cümle İmam Ali’dendir.
Büyük ârif Hz. Ali (r.a) der ki; “Hak ehli susmayı tercih ettiğinde batıl ehli kendini hak üzere zanneder”.

Herkesin kendini ispatlama şansı gördüğü bu iletişim araçlarında cehaletinde bir maliyeti ve katmanı olduğunu fark etmek gerek.
Tarık Buğra  “Düşman Kazanmak Sanatı” isimli ötüken yayınlarından neşredilmiş kitabında Yahya Kemal’in “mısra benim haysiyetimdir” ifadesine adeta şerh düşer. “Dükkân kapısı hak kapısıdır; dükkânınızı günün belirli saatinde açınız. ‘İlham perisi’ mi; o âşüfteye yüz vermeyiniz!” der. Modern dönemi görse ne derdi Tarık buğra bilinmez ama kitabının ismini profil resmi olarak kullanma ihtimali vardı. Yahya Kemal de “sosyal medya benim haysiyetimdir” derdi herhalde.  
Sosyal medyada akla gerek kalmıyor onu kiralayabiliyorsunuz! Oradan buradan video, yazı, resim paylaşmanız için bir çift göz ve parmak yeterli. Küfüv ( denklik) hak getire! Onun için önce bilgi değil. 'İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir"  Hoş Yunus Emre gelse bugünkü sosyal medya esnafı ona da teneke bağlar. Atiila İlhan merhumun cümlesi belki  özetler durumu;   "Nerden baksan  tutarsızlık nerden baksan ahmakça"

Bugünün insanı için düşünce korkulan kaçınılan şeydir. Hele bu dijital platformlarda. “Olmak ya da olamamak.(to be or not to be)  ” meselesinden önce bilmek, bilememek daha da ileri aşama bilmediğini bilmemek sorununu aşmak gerekiyor.  Önce anlamak , merhametle samimiyetle adil olanı aramak .... Aşabilir miyiz? Sanmıyorum . Tarih bunun pek imkân dâhilinde olmadığını söylüyor. Geçmiş düşünce hayatı trajedi öyküleriyle dolu. Düşünenlerin ya derisi ya kellesi.  
Modern dönemde “itibar suikastı” yeni bir yöntem aracı olarak en çok sosyal medya da  kullanılır oldu. 

Ne yapmalı? Yazmaktan söylemekten vaz mı geçmeli? “Desem öldürürler demesem ölüyüm zaten” paradoksu bu. Yine de hakikat karşısında dilsiz şeytan bolluğunda susmamak tercih nedeni olmalı sanırım.
"İnsan ağzından çıkana dikkat etmeli" deriz. "İnsan konuştuğuna, paylaştığına  yazdığına dikkat etmeli" deriz. "Söz gümüş ise sükût altındır" deriz. “Yazı düşüncenin zerafetidir.” “Biliyorsan söyle âlimdir, bilmiyorsan sus adam sansınlar” deriz. “Adam ol” deriz adamlık için kıstas belleriz. Tıpkı yazmak gibi paylaşmak gibi.

Bence yazılanlar  ve paylaşılanlar insanın karakterini ve samimiyetini ölçer ve insanın  haysiyetidir yaptığı işler.. “Haysiyetle oynayan ateşle oynayandır.
Hüseyin Acarlar 
16.11. 2024