Çizgiyi küçültmek
Talip ÖZÇELİK
Çizgiyi küçültmek
Bu yazıya bir öyküyle başlamıştım. Öyküye geçmeden yakınlarda okuduğum iki kitaptan bu yazı bağlamında, iki kısa alıntı yapmak istiyorum “modernitede anlatı krizinin nedeni enformasyon tufanıdır. Anlatı ruhu bu akış tarafından boğulmuştur.” Anlatının Krizi-Byung Chul Han.
B.C.Han son kitabında bunu söylüyor. Bir önceki, ”Sürünün İçinde” isimli kitabında anlatı-eylem ilişkisi bağlamında ise şu önemli saptamayı yapıyor. “Tarih için fiil eylemdir. Eylemde bulunmak demek yeni bir başlangıç yapmak yeni bir dünyanın başlamasına izin vermek demektir.”
Öykümüz şöyle;
‘Eski Çin’de büyük bir dövüş ustası ve bilgenin yanına bir adam gelir ve talebesi olmak istediğini söyler. Toprak üzerinde oturan bilge parmağıyla toprağa bir çizgi çizer. Gelen talebeye; “kısalt bunu” der. Talebe dört parmağını birleştirip elinin tersiyle çizginin üçte birini siler. “Kısalttım”, dercesine bakar. Bilge; “git bir yıl sonra gel” der. Talebe, bir yıl sonra gelir ve bilge yine toprağa bir çizgi çizer; “kısalt bunu” der. Talebe bu kez çizginin yarısını siler. Bilge yine, “git, bir yıl sonra gel” der. Üçüncü yıl talebe tekrar gelir. Bilge yine toprağa bir çizgi çizer ve “kısalt bunu” der. Talebe bu kez çizgiyi silmez. Çizginin yanına daha uzun bir çizgi çizer. “Kısalttım” der. Bunun üzerine bilge talebeliğe kabul edildiğini söyler.’
7 Ekim Aksa Tufan’ının başladığı ilk günden itibaren direniş kahramanlık destanı yazarken karşısındaki şer cephesi ise zülüm, katliam, soykırım ile cinayetlerin kara tarihini yazıyor.
Bir tarafta Aksa Tufanı diğer tarafta şer ve Enformasyon tufanı
Bu tufan; Din, İslam, Kudüs, Filistin, Kardeşlik, Ümmet ve benzeri kelimeleri kim ciddiye alıyor, kim bu kelimeleri tepe tepe kullanıyor hepsini ortaya çıkardı. İktidarlarını batıya borçlu olan taşeron yönetimler; bir yandan ele güne karşı, diğer yandan yönettiği halklara karşı düştükleri durumu düzeltmek için yapmadıkları yorum, söylemedikleri yalan kalmıyor. Bazı liderler güzel cümleler kurarak bu zulmü dillendirirken bazıları bunu konuşamıyorlar bile. Yıllardır din, İslam, Ümmet, Kudüs, mazlumların hakkını savunma ve benzeri konularda atılan nutukların söylenen sözlerin gerçeklikten yoksun olup sadece “…mış gibi” yaptıkları ortaya çıktı.
Suriye iç savaşının ve Suriye’nin güçsüzleştirilip parçalanmak istenmesinin asıl sebebi İsrail’e karşı direnişe verdiği destektir. Suriye’nin ABD ve İsrail’in karşısındaki cephede yer almasıdır. Dünyanın dört bir yanından Suriye rejimine karşı savaşmak için/cihat için yola çıkan hiç kimse İsrail zulmüne karşı cihadı düşünmüyor. Nerede bu mücahitler? Yoksa ABD politikalarına karşı savaşmamak için yeminleri mi var? Suriye’de savaşmaya gidenler ABD politikaları doğrultusunda kullanıldıklarını, yaptıkları cihadın Amerikan çıkarları için olduğunu ne yazık ki şu an bile anlamıyorlar.
Direniş Eksenini oluşturanlar; Hamas ve İslami cihat ile birlikte Gazze ve Filistin‘deki ondan fazla örgüt, Hizbullah, Yemen‘deki Husî Ensarullah Hareketi ile bu guruplara ilaveten Suriye ve Irak’daki direniş güçleridir. Direniş ekseninin tamamına silah, mühimmat ve her türlü lojistik destek sağlayan ise sadece İran‘dır.
7 Ekim Aksa Tufanıyla direniş ekseninin çizmiş olduğu çizginin “daha uzununu” hiçbir İslam ülkesi çizemedi, çizemiyor. Bu rejimlerin ve onları destekleyen alim, entelektüel, yazar-çizere varıncaya kadar herkes direniş tarafından çizilen çizgiyi silerek kısaltmaya çalışıyor. Çizgiyi kısaltmak istiyorsanız yüreğiniz yetiyorsa daha uzun bir çizgi çizerek kısaltın! Bırakın savaşarak çizginin daha uzununu çizmeyi; irade ortaya koyup sadece insani yardım bile ulaştıramıyorlar. Hiçbir İslam ülkesi devlet düzeyinde irade ortaya koyup fiili bir şey yapmıyor, ya da yapamıyor.
Direnişin çizdiği çizginin aynısını ya da daha uzununu çizmeye elliden fazla İslam ülkesinin gücü, samimiyeti, İslami hassasiyeti, imanlarının dereceleri, cesaretlerinin yetmediği anlaşılıyor. Belki de bunların dışında bilmediğimiz başka sebepler var. Çizgiyi silerek kısaltma işlerinden bazı örnekler vermek istiyoruz.
-Son aylarda İsrail’in sivilleri öldürdüğünü soykırım yaptığını başlangıçta söyleyemeyenler (ilk günlerde) , galiba bu kadarını bile söylemeye altyapı hazırlamak amacıyla; “Hamas da sivilleri öldürüyor” iftirasına sarıldılar. Bu iftira aynı zamanda İsrail propagandası idi. İsrail’in soykırımını bile dillendirmek için bu iftirayı atmak nasıl bir korku veya aşağılık kompleksinin ifadesidir, bilemiyorum. Anlamamız mümkün değil. Belki de İsrail’in enformasyon tufanıyla zihinleri işgal edildiği için bu iftirayı dillendirdiler. Müslümanlar aksa tufanını konuşurken, şer cephesi ve onlardan etkilenenler İsrail’in enformasyon tufanını konuştular.
-Yemenli kahramanların yaptıklarını küçültmek için kimileri Yemendekilerin artık Zeydi olmadığını ve onların İran tarafından Şiileştirildiğini anlatıp durdular. Yemen’in kahramanları İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa‘yı askeri olarak karşılarına alıp savaşıyorlar. (bu günlerde ABD uçak gemisini vurup önemli hasarlar verdiler)Tüm dünyayı ticari olarak karşısına alıp, İsrail’e giden gemileri vurup el koyan ve korkmadan İsrail’e füze yollayan bu insanları görmüyorlar mı? ABD’de, İngiliz, İsrail gemilerini vuran yalın ayaklı bu müminleri ve mücadelesini utanmadan, Allah’tan korkmadan küçültmeye çalışıyorlar. Elli küsur İslam ülkesi onların yaptıklarının yüzde birini bile yapmıyor/yapamıyor. On yılı aşkındır Suudi Rejimi öncülüğündeki ABD ve İsrail destekli emperyalist saldırıya karşı koymaları ise başka bir konu.
Bu arada beni “İrancı” diye yaftalayan kişilere ilan ediyorum; şu günlerde Hamascı, Hizbullahcı ve Yemenciyim!
-Kimileri “Hizbullah için savaşmıyor?” sorusunu sorarken, kimileri Suriye’de sunni Müslüman halkı öldürdüğü ve kadınlara tecavüz ettiklerinin propagandasını yapıyorlar. Hâlbuki Hizbullah 7 Ekim’den itibaren Gazze’deki direnişin yanında yer alıp İsrail’e karşı savaşmıştır ve halen savaşıyor. On binlerce Siyonist işgalcinin işgal topraklarında yerlerinden edilip güneye gitmesine ve işgal toprakları içinde mülteci olmalarına sebep olmuş, dört yüzün üzerinde şehit vermiştir. Lübnan sınırına yakın işgal topraklarındaki askeri üsleri, radar merkezlerini vurduklarını, sanayi şehirlerini ateşe verdiklerini bilmiyorlar mı?
-Yeniden gündeme gelen Şia aleyhtarlığı, İran düşmanlığı tekrar ısıtılıp öne sürülmekte. Ahbâri-Bâtınî İngiliz Şiilerinin yayımladıkları ehl-i sünnete, sahabeye hakaret eden videolar yeniden sosyal medyada boy gösteriyor.
-Tarihte ilk defa İsrail’in iki havaalanı vuruldu. Bu havaalanlarından bir tanesi Gazze’yi bombalayan uçakların kalktığı havaalanı… İki havaalanı da İran’dan atılan füzelerle vuruldu ve ciddi hasarlar verildi. Uluslararası stratejistler bunun ne kadar önemli olduğundan söz ederken; Türkiye’deki koro bu tarihi olayı “tiyatro oynamak” diye nitelendirmiştir. Tüm bunlar İran’ın direnişi verdiği desteği, çizdiği çizgiyi karalayıp, silmeye dönük çabalardır.
-Filistin’deki bütün direniş örgütleri İran’ın silah ve mühimmat desteğinden söz edip bunları açıkça ilan ettikçe çizgiyi silerek kısaltmaya çalışan koro, İran’ın Şiiliğinden, Suriye’de yaptığı katliamdan, Pers siyasetinden, Şii yayılmacılığından dem vuruyorlar.
-7 Ekim aksa Tufan’ı İsrail’in yok oluşunda önemli bir aşamadır. İsrail’in yenilgisi ve yok oluşa doğru ilerlemesi 2006 yılında başladı. 5-10 Haziran 1967 tarihinde üç ülkeyi altı günde yenen İsrail bir avuç mümin savaşçı karşısında yenildi. Bu böyledir ve tarihe böyle geçmiştir. Direniş tarih yazıyor, biz bu tarihin sadece seyircisiyiz. İsrail’in yenildiğini görmeyen/göremeyen bazı yorumcular Hamas‘ın “kendisini bitirdiğini” söylüyorlar. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Gazze’de yıkıntıların arasında yakınlarını, evlerini, her şeylerini kaybetmiş insanların ağzından “hasbun-allahi ve niğm-el vekil” den başka bir söz duydunuz mu? Mesela “Hamas bizi perişan etti” gibi bir cümle duydunuz mu? Kuzey Gazze’de mahallesini, şehrini terk etmeyen ya da Refah’a doluşan mazlumların birinden bile; şimdiye kadar Hamas’ı/Direnişi suçlayan bir açıklama, bir cümle duydunuz mu acaba? Yoksa her türlü İsrail zulmüne rağmen, kucağında şehidi olduğu halde direnişe destek açıklaması mı yapıyorlar?
- “Türkiye Gazze’de çok şey yapıyor ama bunlar anlatılmaz” demek ise bir başka gülünç durum. Hükümet yanlısı olup da, bir şekilde hükümetle siyasi-ticari bağları olan; gurup, cemaat, stk, vakıf ve derneklerin tamamı ise bu vb. cümlelerle çizgiyi kısaltmaya çalışıyorlar. Hükümetin icraatlarını, ticaretini, petrol ve doğalgaz satışını ya da petrol ve doğal gaz aktarımını unutmamak gerekiyor. Bir yandan ticareti devam ettirip diğer yandan İsrail’in cinayet ve soykırımdan söz ediyorlar. Bu yapılanların cinayet ve soykırıma yardım ve yataklık olduğunun farkında değiller mi acaba?
İsrail’e yapılan fiili desteği protesto eden Müslümanları ise 28 Şubat vari görüntülerle tartaklayıp derdest ediyorlar. Müslüman hanımları karga tulumba protesto bölgesinden uzaklaştırıyorlar. İstanbul’da gözaltına alınan Müslüman bir hanımın soyularak aranması ise bir başka rezalet. Botaş şirketi önünde basın açıklamasına, sarayın karşısındaki kaldırımda oturma eylemine bile tahammülleri yok. Sormak lazım, siz kime karşısınız? İsrail’in cinayetlerine mi, bunları protesto edenlere mi?
Bu polislere, polis şeflerine, valiye, içişleri bakanına sormak lazım hani siz Müslümandınız? Pek çoğunuz namaz kılıp oruç tutuyor. Bu insanlar sadece gösteri ve yürüyüş haklarını, düşüncelerini beyan etme haklarını kullanmak istiyor. Devlet putunun ali menfaatleri mi bu zulümleri size yaptırıyor, yoksa Siyonist Yahudi dostluğu mu? Bunların hesabı ahirette sorulmaz mı sanıyorsunuz?
İşin acı tarafı 28 Şubat’ta Müslümanlara yapılan zulümleri, haksızlıkları konuşarak Müslümanlardan oy alıp iktidara gelenlerin bu zulmü Müslümanlara yapmaları... Gerçek iktidar yoksa küresel efendiler mi? Yoksa bu zülüm görev süresinin dolmasının verdiği pervasızlık sebebiyle mi?
Elliden fazla İslam ülkesinin yaptığı şey sadece Direniş Ekseninin çizdiği çizgiyi silmekten ibaret. Direnişin yaptığının çok küçük bir parçasını bile yapma iradeleri, cesaretleri maalesef yok. Saltanatları, çıkar ilişkileri, batıya bağlılıkları, devlet putları ne yazık ki sadece çizgiyi silmeye izin veriyor; yeni ve büyük bir çizgi çizmeye değil. Direniş Ekseninden Kassam Tugaylarının sözcüsü Ebu Ubeyde şöyle sesleniyor bu yöneticilere;
“ İslam dünyasının korkak yöneticileri; Biz yardımı da sizden değil ancak Allah’tan isteriz. O da kimi layık görürse bu yardıma onu vesile kılar. Zulme sessiz kalanlar bilsin ki Allah onları bu zafere layık görmemiştir.” Çizgiyi silerek kısaltmaya çalışmak öteki-başkasıyla ilişkilerle alakalı bir durum aslında. Her türlü dövüş sanatı, rekabet oyunları, hatta futbol maçıyla bile ilgili. Hiçbir varlığı, gerçekliği, vizyonu, kalitesi ya da değeri olmayıp; ortaya bir davranış, fiil, eylem, salih amel koyamayanlar başkasının bu anlamda yaptıklarını kısaltma-küçültme, değersizleştirme ya da onlara düşmanlık ederek kendini var etme çabası içindeler.
Bu çabalar çok seviyesiz, değersiz, içi boş çabalardır. Bu ve benzeri çabalar sadece “gönüllü kulluk” çerçevesinde iktidara tabi olan yığınların/sürülerin düşünce düzeyine hitap eder ve onları kandırmaya yarar. Başkalarının yaptıklarını görmezden gelmekle; küçümseyerek, karalayarak, ya da silerek hiçbir yere varılamaz. Çünkü hakikate saygısızlık ve hakikate ters düşme kişiyi bir yere vardırmaz.
Aksa Tufanı Hareketi emperyalist ABD ve batının; Daeş ve benzeri sapkın örgütler eliyle İslam ve Müslümanlar aleyhinde yaptığı kötü propagandayı ve İslamofobia algısını tersyüz etmiştir. Bu çok önemli bir başarıdır/neticedir. Siyonizm’in bütün çirkinliğini, ABD ve batının ikiyüzlülüğünü, caniliğini direniş bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Hem de çok açık bir şekilde…
İsrail’in İslam ülkeleri ile normalleşme girişimlerini akamete uğratıp, Filistin davasını yeniden tüm dünyanın merkezine oturtmuştur.
İslam’ın ve Müslümanların; iman, teslimiyet, merhamet, adalet, cesaret, şecaat, Allah’a güven, sabır, tevekkül vb. kavramlarını en güzel şekilde tüm dünyaya mücadele ile, cihatla, kanlarıyla tebliğ ettiler. Hamas veya direniş bitmiyor; İsrail bitiyor, yok oluyor.
Gazze’de kırk bine yakın, belki daha fazla şehidimiz var ve binalarımız yerle bir edildi. Ama yüzbinlerce insan batının şehirlerinde İslam’a giriyor, İslam’ı inceliyor. Yüz binlerce kişinin gönlünde iman ve İslam binaları inşa oluyor. Asıl görülmesi gerekenler bunlardır.
Ölümden korkanlar ölümler üzerinden, dünyaya bağlı olanlar dünyalıkların yok edilmesi üzerinden olayları değerlendirmekte. İsrail ancak bu bilinç düzeyine etki edebilir. İsrail sadece bu bilinç düzeyindeki insanları korkutabilir. Direnişi korkutamaz! Siyonizm’in ve emperyalizmin vahşetini, cinayetlerini, yaşanan insani dramı, acıları anlatmaya ise kelimeler maalesef yetmiyor.
Yaşasın direniş.
Direnişe ve direnişin dostlarına selam olsun.
5 Temmuz 2024