Portakal Çiçeği Karnavalı Kültürel Erozyona Ve Toplumsal Ayrışmaya Neden Oluyor

Kurtuluş KILINÇ

Kurtuluş KILINÇ
Bilirsiniz. Ben eğer hiciv yapmıyorsam söyleyeceklerimi öyle dolandırarak ifade etmem. Kitabın ortasından yazarım. Bunu yaparken de ne konjonktür düşünürüm ne de yazdıklarım ya da söylediklerime birilerinin nasıl tepki vereceğini… Doğru bildiğimi yazmak en sevdiğim huyumdur.

İlk günden beri karşı çıktığım ‘Nisan’da Adana’da’ temasıyla düzenlenen Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’yla ilgili geçtiğimiz gün servis edilen ve dün gazetelerden okuduğunuz haberlerini görünce bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.

İtirazlarıma geçmeden önce "Sen de her şeye karşısın" diyeceklere peşinen şunu belirteyim; ben bu şehrin, bu milletin faydasına/hayrına olan hiçbir şeye karşı değilim. Ancak üç beş kişi cebini dolduracak, birileri adından övgüyle (!) bahsettirecek diye yapılan her şeye de karşıyım.

Portakal Çiçeği Karnavalı, başlangıçta kentin tanıtımına katkı sağlamayı ve baharın gelişini kutlamayı amaçlayan bir etkinlik olarak ortaya çıktı. Nisan ayında sokaklarında portakal çiçeklerinin kokusuyla yürüdüğünüz Adana’da bu fikir gayet kabul edilebilir, orijinal bir fikir gibi geliyordu kulaklara ancak zamanla, karnavalın organizasyonundaki eksiklikler, içerik sorunları ve toplumsal değerlerle uyumsuzluğu gibi konular, ciddi eleştirilere neden oldu. Organizasyon yöneticilerinin mantığına bakarsak olmaya da devam edecek.

Karnavalla ilgili en önemli değil ama ilk eleştirim medya kuruluşları arasında ulusal(yaygın)/yerel denilerek ayrım yapılması… Bu ayrışma, halkın karnaval hakkında objektif bilgi almasını zorlaştırıyor ve kutuplaşmaya neden oluyor. Yerel medyaya maddi bir katkıda bulunulmazken yaygın medya elemanlarının 5 yıldızlı otellerde ağırlanması, üstüne de o kuruluşlara on binlerce lira fatura kesilmesi ayrımcılığın boyutlarını göstermesi açısından çok önemli.

Şimdi en önemli itirazımı yazayım; bu karnavalın içeriği, geniş halk kitlelerinin katılımını engelleyici unsurlar barındırıyor. Özellikle, karnaval kapsamında düzenlenen bazı etkinlikler ve gösterilerin, toplumun milli ve manevi değerleriyle örtüşmemesi karnavalın toplumun bir kesimi tarafından benimsenmesini zorlaştırıyor ve katılımı sınırlıyor.

Portakal Çiçeği Karnavalı bence ilk önce adından kaybediyor. Daha önceki yıllarda da yazdım.; Karnaval kültürü, köken itibarıyla Batı toplumlarına ait olup, bizim kültürel değerlerimizle örtüşen bir şey değil.

Ben, bu tür etkinliklerin, özellikle gençler üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği, milli ve manevi değerlerden uzaklaşmaya neden olabileceği endişesi taşıyorum. Karnaval zamanında sokaklarda ellerinde alkollü içeceklerle gezen 18 yaş altındaki gençleri hatırlarsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız. Tam da burada bu yıl ki karnavalın teması aklıma geldi. Bilmeyenler için hatırlatayım; “Dünya Çocukları” teması ile gerçekleştirilecek bu yılki karnaval. Dünyanın dört bir yanından çocukların da karnavala getirileceği ifade ediliyor.

Bir de Karnaval Korteji başta olmak üzere, Kortej Kostümleri Yarışması da karnavalda itiraz ettiğim bölümler. Bu bölümler ne Adana’yı ne de Türkiye’yi ve Türk kültürünü yansıtıyor. Dolayısıyla tereciye tere satmak gibi bir durum ortaya çıkıyor. Burada da aklıma şu soru geliyor; Karnaval yönetimi acaba kime şirin gözükmeye çalışıyor?

Organizasyonel anlamda yeterli iyileştirmelerin yapılmadığı karnavalla ilgili eleştirilerimden birisi de bir kısım dernek, kooperatif vb. yerlerden ücret alınmazken stant  açan bazı ev hanımlarından veya esnaftan yüksek stant ücretleri isteniliyor olması. Stant yerleşimlerinde yaşanan düzensizlikler de esnafı olumsuz etkiliyor. Bu durum, yaşanan ayrımcılığın yanında karnavalın daha profesyonel bir organizasyon anlayışına ihtiyaç duyduğunu da gösteriyor.

Adana Portakal Çiçeği Karnavalı, başlangıçtaki iyi niyetli söylemlerden saparak, organizasyonel eksiklikler, medya ayrışmaları, içerik sorunları ve kültürel uyumsuzluklar nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor kalmasına ama yetkililerin bu konularda ‘üç maymun’u oynaması da insanı şaşırtıyor.

Karnavalın, toplumun tüm kesimlerinin değerlerine saygı gösteren, daha kapsayıcı ve profesyonel bir organizasyon anlayışıyla yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, bu tür etkinlikler, toplumsal ayrışmayı derinleştirebilecek ve kültürel erozyona yol açabilecektir.