Güle güle Demirspor...

Kurtuluş KILINÇ


Yıllardan bu yana her Adana Demirspor eleştirimde kendisini kral olarak görenlerle ve kraldan (!) çok kralcı görünenler ile tartıştım durdum. Onlara göre her şey yolundaydı. Takım Avrupa’da mücadele ediyordu, önemli bir teknik direktör takımın başındaydı, dünya yıldızı futbolcular takımda top koşturuyordu ve artık herkesin ikinci takımı Adana Demirspor’du. Bütün bunların hepsi doğruydu ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Ben de bunları yazıyor, konuşuyordum.

Çok değil şöyle 5-6 kadar geçmişe giderek birkaç hatırlatmadan bulunayım. Türk spor tarihinde önemli bir yeri olan Adana Demirspor kötü günler geçiriyordu. Boş salonlarda yapılan kongrelerde kimse başkanlığa aday olmak istemiyordu. Taraftarların aklında; "Yeniden bir üçüncü lig kabusu yaşanır mı?" sorusu vardı. Birileri kaos ortamından faydalanıp; "Takım yine bana kalsın derdindeyken" birilerinin siyasi hesapları, başka birilerinin de spor yoluyla adını parlatma çabaları vardı.

Dönemin siyasetçilerinden 'yerel iktidar' kanadı takımın zor durumundan sorumlu değillermiş gibi çeşitli yollarla takıma sahip çıkmaya çalışanlara engel oluyor ve adeta ölümü göstererek taraftarların sıtmaya razı olmalarını bekliyordu. O zamana kadar yerelde destek görmeyen ve seçim kazanamayan (her zaman belirttiğim gibi Aytaç Durak’la girilerek kazanılan seçimi iktidara yazmıyorum) 'ulusal iktidar' kanadındakiler ise spora verecekleri destek ile Adana Demirspor’u yıllardır beklediği ve adına besteler yazılan Süper Lig’e taşımanın hesaplarını yapıyor böylece taraftarlardan (dolayısıyla ailelerinden) alacakları destekle yerel seçimleri kazanabileceklerini düşünüyordu.

Medyadaki bir kısım kalemi kendinden menkul isimler (ki onlar normalde de spor değil skor yazarı oldukları için) oluşan duruma göre pozisyon alıyor ve dün yazdıklarıyla bugün yazdıkları çelişiyor olsa da başkanlığa kim adaysa o isime methiyeler düzüyorlardı.

Sonra çok yukarıdan birileri daha önce Adana’da ticaret yapmış olan Murat Sancak’a başkan olma teklifini götürdü. Sancak da kabul etti. Böylece Adana Demirspor’da yeni bir dönem başlamış oldu.

O tarihlerde ben bir televizyonun haber ve program müdürüydüm. Ana haber bültenlerini sunarken özellikle Adana Demirspor’daki gelişmeleri yakından takip ediyor, özel haberler, röportajlar ve spor programları ile gündemin nabzını tutuyorduk. Spor Müdürümüz olan (daha sonra takımda Basın Danışmanlı görevine getirilen) Oğuzhan Delen mesai mefhumu gözetmeden çalışıyor, en güncel bilgileri derliyor, zaman zaman da özel günlerle ilgili hazırladığı metinleri seslendirmemi istiyordu. Kongre günlerinde salonun önünden canlı yaparak hem Adana kamuoyunu hem de taraftarlarımızı bilgilendiriyorduk.

Nihayetinde ulusal iktidarın istediği oldu. Murat Sancak Başkan seçildi.

Ben Murat Sancak’ı çok yönlü bir kişilik olarak tanımlıyorum. Bir yönü çok vicdanlı, babacan, herkesle iyi bir diyalog kuran bir insan. Hayatı kendince güzel yaşamayı seviyor. O yüzden de hemen herkese yardımcı olmaya çalışıyor. Eli bol, gönlü zengin. Dobra bir insan. O an aklına ne gelirse onu söylediği için çok cezalar aldı ama söylediklerinden pişman olmadı. Diğer yönü ise narsist, dediğim dedik, amatör ve megaloman. "Taraftar, teknik direktör ya da futbolcuyu benden daha çok severse o kişiyi hemen takımdan gönderirim" diyecek kadar hem de. Parayı kendisi verdiği için düdüğü çalmayı da kendisine hak görüyor. Zaten bu yüzden "Kulübe çok para verdim" diyerek dernek statüsündeki kulübü A.Ş’ye çevirdi ve kulübün tapusunu da üzerine aldı. Ben buna itiraz edip, programlar yapıp, yazılar yazdığımda bugün Murat Sancak’a selam vermeyenler, onu gördüğünde yolunu değiştirenler o günlerde Sancak’a "Baba" diye hitap ediyor ve peşinden bir an olsun ayrılmıyorlardı. Takımı eleştirenleri (bunlardan birisi de bendim) ise takıma ihanetle suçluyorlardı.

Murat Sancak şöhretin büyüsüne kapılmıştı. Hemen her gün kendisini haber yaptıracak bir işe imza atıyor ve gündemde kalmayı başarıyordu.

Ben ve benim gibi birkaç kişinin tek derdi Adana Demirspor’un başarılı olmasıydı. O yüzden zaman zaman eleştirsem ve Başkanlığı bırakmasını belirtsem de ilk kez başkanlığı bıraktığını açıkladığında yanlış bir zamanda yanlış karar aldığını ve hemen takımın başına dönmesi gerektiğini yazmıştım. Buna rağmen Demirspor Avrupa’da ve ligde başarılı sonuçlar aldığı zamanlarda dahi takımın yanlış yönetildiğini ve bu başarıların suni olduğunu, yakın bir gelecekte takımın geçmiştekinden çok daha kötü bir duruma gelebileceğini yazmıştım. Maalesef haklı çıktım. O günler çok yakın olduğunu artık iyice kendini belli etti.

Murat Başkan elini taşın altına koymazsa Adana Demirspor’u çok daha kötü günler bekliyor ama daha acısı ne biliyor musunuz? Bir kısım taraftarın (taraftar derken Başkan’dan ve yönetimden yıllardır nemalanarak (Murat Sancak "mamalanarak" diyor) zengin olan, çeşitli makam ve mevkilere getirilen, koltuk kapan ve bunun için Demirspor’u yürekten seven gençleri kullananları saymıyorum) bile artık bu durum umurunda değil. Demirspor insanların gündeminden düşüyor.

Eğer önlem alınmazsa çok daha kötü günler yakındır. Adanaspor’un yaşadığını yaşama sırası böyle giderse Adana Demirspor’a gelecek. Bu yüzden Murat Sancak kasketini önüne koymalı ve yeniden düşünmelidir.

Bence doğru olan öncelikle Adana Demirspor’un şirketleşme şeklini değiştirmesi ve Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi A.Ş statüsüne geçmesi gerektiğidir. Sonra da kulüp yönetimi profesyonel kişilere teslim edilmeli ve kalıcı gelir sağlandıktan sonra kalıcı başarı için adımlar atılmalıdır. Bunu mevcut yönetimden beklesek de yapamayacağını biliyoruz ama Murat Sancak isterse yapabilir.

Haydi! Başkan Sancak. Demirspor’u ne kadar sevdiğini biliyoruz. Yap bu güzelliği…