Yavru köpek ve Lütfiye'nin hikayesi..

Gülhan YILDIRIM

Yavru köpek ve Lütfiye’nin hikayesi..

Her şey telefonuma gelen bir arama ile başladı.

Sanayi bölgesinde yaşayan köpeklere, restaurandan artan yemekleri alarak her gün ulaştırmaya gayret ediyorum. Bunu bir insanlık vazifem olarak görüyorum, çünkü restorandan artan yemeklerin çöpe gitmesi ( ki buna israf derler ve dinimize göre de israf etmek haramdır) beni ziyadesiyle rahatsız ediyor. Bu vesile ile Bir kaşık restorana ve çalışanlarına da sonsuz teşekkür ediyorum.




Günlerden bir gün yine mesai çıkışı yemek almaya gittiğimde bir telefon geldi, karşıdaki ses küçük şirin tatlımı tatlı bir tonla ve heyecanla kendini tanıtarak, telefonuma biyerlerden ulaştığını ve yavru bir köpek sahiplenmek istediğini söyledi. İlgili tüm konuşmaları yaparak ( köpeğin bakımı, veteriner kontrolleri, zamanı geldiğinde kısırlaştırılması… vs ) ailesiyle de telefonda görüşüp rızalarının olup olmadığını öğrenerek besleme yaptığım bölgenin birindeki yavru bir köpeği ulaştırmaya karar verdik. Ailenin sevinç çığlıkları hala kulaklarımda çınlar.



Adres alındı, sütten kesilmiş ve gıda yemeye başlamış bir yavruda alınarak adrese doğru yola çıktık. Ancak bu yavru köpeğin bizleri nasıl bir hikâyeye sürükleyeceğini nerden bilebilirdik. Adrese ulaştığımızda LÜTFİYE kızımızı gördüğüm an inanılmaz bir duygu seline kapıldım. Bir rahatsızlığı vardı, ama ona rağmen göğsünde kocaman bir sevgi yaşatıyordu, doğaya ve hayvanlara karşı. Aile ile yavrumuz buluştu, buluştu buluşmasına ama ailenin büyük bir derdi olduğu anlaşılıyordu. Lütfiye’nin annesi bizlerden aldığı o içtenliğe, samimiyete, iyiliğe sığınarak bir ricada bulunmak istedi ve başladı hikâyesini anlatmaya.

…Lütfiye 16 yaşında engelli, kemoterapi tedavisi görmüş ve daha bir sürü rahatsızlığı olan bir kızımız, kız kardeşi 10-12 yaşlarında en üst safhada şeker hastalığı olan ve sürekli hastanelere gidip tedavi olmak zorunda olan bir küçüğümüz, en küçük kardeş 3-5 yaşlarında yine kanser teşhisi konmuş ve kemoterapi tedavisi gören bir çocuğumuz. Annenin bel fıtığı ve kronik hastalıkları var, baba asgari ücretli çalışan bir ağabeyimiz… Tüm bu hayat hikayesi içerisinde annenin sessiz çığlıkları arasında tek isteği Lütfiye’ ye bir hasta yatağı ve masası idi. Tabi birde uzaktan eğitim sistemi için gerekli olan 2 adet tablet. Lütfiye ders çalışırken; sandalye ya da diğer oturakların, yatakların bedeni için uygun olmayıp ağrıların ve krampların oluşmasına sebep oluyormuş.



Annenin evlatları için bu sessiz çığlığına kayıtsız kalmayıp kısa bir video çekip hem sosyal medyamda yayınladım hem de kıymetli insanların ve çok kıymetli büyüklerimin olduğu SESSİZCANLAR WhatsApp Grubuna attım. Kısa zamanda bu çağrım yanıt buldu ve şuan aramızda olmayan Covid-19 sebebiyle bu dünyadan ayrılan iki büyüğümüz bu annenin çığlıklarına sessiz kalmadı. Bu vesile ile rahmetli Bekir Fevzi YILDIRIM ve rahmetli Şaban ÜÇGÜL ağabeylerimi rahmetle anmak istiyorum. Rabbim mekânlarını cennet etsin.

Bu arada yavru köpeğimiz ne yazık ki kanlı ishale yakalanmış veterinere ulaştırılmasına rağmen yavrumuzu kaybetmiş bulunduk. Bir gün sonrada Lütfiye’nin ihtiyaçlarını teslim etme günümüz vardı oysaki. Tüm irtibatlar sağlanarak Seyhan Belediyesi bu ailenin bu ihtiyacını, artı kışlık yakacak ve gıda ihtiyacını giderdi, İki kardeşe tablet hediye edildi, Belediye ekipleri yanımızdayken bu fırsatı değerlendirip Bekir Fevzi ağabeyim hemen o mahallede yaşayan iki engelli kardeşimizin de evine bizleri götürdü. İki aileye daha aynı yataklardan teslim edilmesi için tüm resmi girişimleri yaptık… vs…vs..

….Hikayenin gerisini sizler hayal edebilirsiniz sanırım. O yavru köpek artık bir KAHRAMAN dı. Bu dünyadaki görevi; Lütfiye’nin ve ailesinin duasına karşılık Rabbim tarafından gönderilen bir muhteşem bir ödüldü!
İhtiyaçlar karşılandığı günün hemen öncesinde hayata gözlerini yumdu ve görevini tamamladı…

İnsanların ne yazık ki hayvan deyip geçtiği şu korkunç çağımızda, o masumlar yani sessizcanlar; birçok insanın yapamayacağı bir iyiliğe, merhamete vesile oluyorlar. Tüm insanlığa bu gerçek hikâye bir ders niteliğindedir aslında. O masumlar hayatlarımızın bir parçası, iyilik ve merhamet akımının başlatılmasının başrol oyuncularıdır ve onlara davranış biçimi insanlığın ahlakının güzelliğini ya da çirkinliğini ortaya döken yegâne gerçeğimizdir. Toplumlar bunları anladıklarında iş işten geçmemesini umuyor ve hayat sevgiyle, iyilikle, merhametle, yardımlaşmayla, paylaşmayla yaşanır diyorum.

İyiliğin bir ucundan tutabilen insanlara selam olsun…

Gülhan YILDIRIM