Hayatın Kıymetini Bilmek
Enam Suresi 36. Ayette Allah, “Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir” buyuruyor. Bu ayet bize hayvanların haklarını açıkça hatırlatması bakımından oldukça önemli… Zira Müslümanların yaşamlarını şekillendiren çerçeve içinde bahsediyor bu ümmetten.
Kıymetli gönül dostları,
Yazıma Kur’an-ı Kerimden bir ayetle başlamak istedim. Neden mi? İnsanlığın geçici dünya yaşamını, sadece kendisine ait olmadığını, bunu daha iyi idrak edebilmesi adına inananlar için de bu ayetin varlığını hatırlatmak istedim.
Yaşamımızın bir parçası olan sessiz canlarımızın insanlar yüzünden yaşadıkları ızdırap dolu yaşamlarını, kalbimin acı ve sessiz çığlıklarıyla izlerken, bir insanlık, bir ümmet nasıl bu hale gelebildi diye de için için ağladığımı belirtmek isterim. Sosyal medyadan, ulusal yerel kanallardan ve her türlü basın organlarından izlediğimiz vahşet görüntüleri insanlığın nasıl bir canavara dönüştüğünü göstermiyor mu sizce de? İnsanlığa emanet edilmiş ve tek farkları bedenlerimiz olan bu masumların, dünya yaşamında kusursuz bir şekilde görevlerini yerine getirdiğini, insan yaşamının devamı için de ekosistemin temel taşları olduğu bilinmesine rağmen, bu masumlara bireysel ve toplumsal sorumluluğumuzun olduğunun neden farkına varamıyoruz hala?
Geçici dünya yaşamımızı; iyilikle, güzellikle, sevgiyle, saygıyla, adaletle, merhametle, paylaşarak, bölüşerek bir bütün olarak geçirmeyi mi tercih edersiniz? Yoksa kötülükle, zorbalıkla, savaşarak, şiddet uygulayarak, gözyaşı akıtarak, hakka girerek, yakarak, yıkarak , can alarak, bireysel, yalnız ve ruhsuz mu geçirmeyi tercih edersiniz? Tercihinizi nedense ilk anlattığım ve daima olmasını umut ettiğim birinci seçenek olarak duyar gibiyim, ancak iş bunu yaşamaya ve icraate gelince bu seçeneğin hakkı neden verilmez.
İnsan bu dünyaya, kendisine bahşedilen tüm eşsiz ve mucizevi (beden ve ruh) işlevleriyle birlikte sadece kendi yaşamını idame ettirip, ibadetin sadece namaz kılarak, oruç tutarak, hacca giderek ve Kur’an-ı Kerim okuyarak olduğunu zannedip ölüp gitmek için gelmemiştir herhalde.
Oysaki susamış bir fidana su vermek, bir kediye köpeğe kuşa karıncaya arıya… su vermek, aç bir canlıya yemek vermekte bir ibadet değil midir? Yardıma muhtaç birine elinden geldiğince yardım etmeye çalışmakta bir ibadet değil midir? Allah’ın verdiği bol rızıkla imtihan olurken bazı insanlık, rızkı az olana yani fakirlikle imtihan edilenlere yardımda bulunmak ibadet değil midir? Sevgiye muhtaç kimsesiz bir çocuğun başını okşamak, yada sokaklarımızda yaşayan bir köpeğin kedinin başını okşamakta ibadet değil midir? Üzerinden para kazandığımız yük hayvanlarımızın gün sonunda tımarlamak, başını okşamak ona teşekkür etmekte bir ibadet değil midir? Şiddete uğrayan bir canlı gördüğünüzde, onu görmezden gelmeyip elinden geleni yapmakta bir ibadet değil midir? Kısaca hayatı iyilikle, güzellikle, sevgiyle, saygıyla, adaletle, merhametle, paylaşarak, bölüşerek bir bütün olarak yaşamakta bir ibadet değil midir?
Gelip geçeceğimiz ve imtihanda olduğumuz şu yalan dünya yaşamında, her günümüze bir iyilik sığdırmak ve iyiliğin bir ucundan tutabilmek umuduyla..