Hadi Hesaplaşalım

Gökmen CAN

HADİ HESAPLAŞALIM
Muhasebe yapmayalı ne kadar oldu? Ama gerçek anlamda bir muhasebe yapmak! Tıpkı maddi olarak hayatımızı sürdürürken gelir gider dengesini yapıp, gelirleri artırma gayretine girip didinmek ve aynı oranda refah içinde yaşamayı amaçlayarak yaptığımız muhasebeyi diyorum. Hâşâ kimsenin muhasebe sorumlusu ya da hesaba çekicisi değilim ama yaşamımız içinde çok fazla “muhasebeci” gördük ve çoğunun da “muhasebe” yaparken ya kendini kandırdığını ya kendinden ya da doğrulardan ve hakikatlerden kaçtığını gördük.  Bunun üzerine dertleşelim dedik.

El Enbiya sûresinin 1. âyeti şöyledir:
اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ

Anlamı: “İnsanların hesap verme vakti iyice yaklaştı; fakat onlar hâlâ koyu bir gaflet ve umursamazlık içinde gerçeklerden inatla yüz çeviriyorlar.”

Gözleri kapamak, kulakları tıkamak, ayakların yönünü değiştirip elleri arkaya bağlayıp da dili türlü bencillik ve aymazlıklarda kullanarak sahte kaçışlar ve rahatlamalar içine girmek bitmeyecek mi sanırsınız? Yok yok! Öyle kaçış yok! Emin olun şu yalan dünyada başımızdaki polis ve kolluk gücü olan “kendimizden” kaçsak bile “kaçınılmaz sonda” yakalanacağız. En iyisi mi biz ne kendimizden fersah fersah beyhude kaçışlarla sahte mutluluklar içine girelim ne de gerçek.

Ne bencilliğimiz varsa,
Ne menem hırslara kapılmışsak,
Beyhude ve aşağılık aşklarda yol alıyorsak,
“Ben” deyip de hak yolda, hakka ayak bağı oluyorsak ve hatta hak yolda ilerlemek isteyen insanları uzaklaştırıyorsak,
Değişiklik denizinde hep olmamız gereken noktadan daha uzağa doğru evrilip çevrilerek değişiyorsak,
Kendimize verdiğimiz zarar yetmiyormuş gibi bir de dokunduğumuz her yeri ve şeyi de bozuyorsak,
Elimiz ayrı, ayaklarımız ayrı, dilimiz ayrı, kalbimiz ayrı ayrı oynuyorsa,
“Davam” dediğimiz rotada yol arkadaşlarımız “türbülansa girsin” ve başına gelmeyen korku kalmasın ve bana muhtaç olsun diyorsak,
Süslü kaseler içinde kardeşimize zehir sunuyorsak,
Mutsuzluklarla mutlu oluyorsak,
Yokluklarla hazzın doruklarına çıkıyorsak,
Daha böyle yüzlerce aymazlık ve doymazlıkla kendimizi hesaba çekiyor ve bir kanaat ehli gibi gösterme derdinden vazgeçmiyorsak varın artık gerisini siz düşünün.

Bu milletin, çivi çakıp da güçlendirme yapacak ehil insanlara ihtiyacı var. Bu milletin çivi söken, yollara kapanlar atıp da pusu kuranlara ihtiyacı yok. Zaten ne çektiysek kuzu görünümlü köpeklerden, sırtlanlardan çekmedik mi? Hâlâ da çekmiyor muyuz?

Hakikate gözünü, kulağını ve kalbini açan,
Hak yolda şaşmayan ve şaşırtmalara kanmayan,
Hak yolda nefsani tuzaklar kurup da yıkmayan,
Hak ehlini bin bir fesatlıkla uzaklaştırmayan,
Hakkaniyetin yılmaz eri olarak bıkmadan dimdik duran biri olmalıyız.


Bunun için de “muhasebe” sistemimizi her daim güçlü tutmalıyız. Her daim diri ve güncel olan bir sistem nasıl “error” vermiyorsa “muhasebesini” yapan kimseler de hata vermekte en minimum seviyede olurlar ve kendilerinden “iyilikten” başka bir şey sadır olmaz.

Bu arada hesaplaşırken, mahsuplaşırken şu düsturları da unutmayalım: Ya doğruya yol açalım ve doğruya gidelim ama asla doğrunun önünde engel olup da hem kendimiz hem de “davam” dediğimiz unsurların kaybetmesine sebep olmayalım.

Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog