Başkalarına Acı Veren Tırnaklar Gün Gelir Kendimizi Tırmalar

Gökmen CAN

BAŞKALARINA ACI VEREN TIRNAKLAR GÜN GELİR KENDİMİZİ TIRMALAR
Bir süredir yazamıyordum. Aslında çok fazla konu var fakat içimden yazmak gelmedi bir türlü. Hoş, yine tam kendimi veremiyorum ama zorlamayı da kenara itmeyi hoş görmedim. Ülkece çok üzücü zamanlar geçirdik ve hâlâ da o sıkıntıları yaşıyoruz. Tabi herkesin derdi kendine zordur ve kendine imtihandır. Eğer insansak ve mükellefsek, bu yaşamı imtihan sırrı mucibince geçirmemiz gerekmektedir. Herkes imtihan sırrını anlar ve ona göre “nasıl davranması gerekiyorsa” öyle davranırsa toplum olarak vereceğimiz imtihanın akıbeti de hayırlı olacaktır Allâh’ın izniyle.

Kaç gün oldu hatırlamıyorum. Belki de kaç hafta ya da kaç ay oldu. Bazı şeylerin düzelmesi noktasında yapılan şeylerin eksikliğini ve neler yapılırsa yanlışlardan vazgeçilir diye yazmıştık. Hatta ve hatta randevularımızı alıp dilimizin döndüğü oranda raporlaştırdığımız düşüncelerimizi paylaşmıştık ilgili makamlarla. “Bakalım artık ne kadar aynı düşüncedeyiz” diye de beklediğimizi düşünmenizi istemiyorum. Çünkü uzun zamandır öğrendiğim ve hazırlıklı olduğum bir şey var. O da “olacak hiçbir şeye şaşırmamak” gibi kendimi hazırlamış olmamdır. Fakat bazen öyle bir damara basılıyor ki adeta etrafındakilere, sizi kontrol etmeleri için yakarışta bulunabiliyorsunuz. Ne halde geldiğimizi eminim sorguluyor ve çözüm yollarını düşünüyorsunuzdur.

Eğitimde, bilimde, fende, maneviyatta ileri gitmek gibi bir misyonumuz dururken, hiçbir şey yapmadan öylece kalmanın acısını acaba kaç kişi yaşıyoruz? İyi niyetlerimiz ve gördüklerimiz birbirlerinden çok farklı maalesef.

Din kardeşliği diye övündüğümüz ve ayetler ve hadisler sıraladığımız bu meselede, din kardeşlerimize ne kadar candan ve riyasız davrandık? Onlara sergilediğimiz emri bil maruf nehyi anil münker telkinlerinin ne kadarını biz yapıyoruz? Bir Müslüman selam verdiğinde almıyorsak ve başımızı çeviriyorsak, o kişi ya selamı alınmayacak bir inanç bozukluğu içindedir ya da sen o insandan imanın aksi bir şey görmemişsen ve selamını almıyorsan “günaha” düşüyorsundur. Çünkü selam verilmesi sünnet alması faz olan bir ameldir.

Din kardeşliği kavramına gerçekten çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Din kardeşiyiz deyip de din kardeşi olduğumuzu iddia ettiğimiz kimselere yaklaşımlarımızda, onlara karşı muamelelerimizde ve birlikte gerçekleştirdiğimiz şeylerde dürüst olmalıyız. Nefsi davranışlar kötü sonu hazırlayan adeta pimi çekilmiş el bombası gibidir. Yüze ayrı gülüp arkadan ayrı çalıp oynamak gayet yakışıksız şeylerdir. Her daim samimiyetten yana, riyakarlıktan uzak bir tavır takınmamız gerekmektedir.

Bugünlerde ülkemizin dört bir yanında “Mevlid Kandilini” kutlamaktayız. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin dünyaya teşriflerini ihya etmekteyiz. Onun aile babası olması, eş olması, arkadaş olması, dede olması, zeki olması, cesaretli olması, üstün ahlaklı olması ve ne kadar özel ve güzellikler varsa onlara haizdir/sahiptir dediğimiz, yolunun takipçisiyiz diye yeri geldiğinde insanlara nasihatlerinde bulunduğumuz o yüce insanın ahlakıyla acaba ne kadar ahlaklandık? Dilimizi küfürden ve kötü sözlerden, yalancılıktan, riyakarlıktan, edepsizlikten, nankörlükten ve fitne fesattan ne kadar koruyabiliyoruz?  Peygamber Efendimizin bahsi geçtiğinde mangalda kül gözde yaş bırakmayan ve yüreğinden acılar akıtan ya da öyle gösteren bir kimse ne kadar etkili olabilir ki? Unutmayalım ki yürekten değil de sadece dilden çıkan sözler havaya gider. Sen gel çevrene yalan söylemekten imtina etme, arkadaş akraba demeden insanları kandırdığını düşünerek hesaplar yap, içten içe kardeşini, arkadaşını, cemiyetinden birini üzmek için elinden geleni yap ve Yeşilçam’ın en kötülerine taş çıkartacak bir role bürün; sonra da gel bana inançtan, dostluktan ve kardeşlikten dem vur. Yazıklar olsun yazıklar. Ya devletimizin, milletimizin, inancımızın düşmanları aklımıza gelebilecek tüm yerlerden saldırırken biz durup birbirimize yaptığımız hadsizliklerin yarışında birbirimize farklar atıyoruz. Gerçekten çok ama çok üzücü.

Sadece kadınlara değil her türlü canlı ve cansız varlıklara şiddet uygulanan, anaya babaya, eşe evlada, dosta arkadaşa, amire memura mesai arkadaşına, hocaya kocaya çok rahat yalan söylenen bir dönemdeyiz. Bunun üstesinden nasıl geliriz diye düşünüyorum ama çare diye gördüğüm şeyleri defalarca telkin edip izah etmeme karşın hâlâ kötülüklerin otobanında son sürat gitmekten vazgeçmemiz gerekmektedir. Gün gelir kötülükte son sürat giderken sana karşı yapılan bir hareketi bertaraf edeyim derken tepe takla yaşamına veda etmek zorunda kalabilirsin. Bu nedenle içindeki kini, nefreti, bencilliği, kibri, mal sevgisini, makam derdini terk et ve bunda kararlılık göster. Kurtuluşa ancak böyle ulaşabiliriz. Aksi halde başkalarına acı veren tırnaklar gün gelir kendimizi tırmalar.

Kalın sağlıcakla…

Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog