AYAKLARIN BAŞ OLDUĞU YERDE DÜZEN DİKİŞ TUTMAZ

Gökmen CAN

AYAKLARIN BAŞ OLDUĞU YERDE DÜZEN DİKİŞ TUTMAZ

Kadim Türk kültürümüzde atasözlerimiz, yüzyıllarca yıllık birikimlerin yansımaları olan deneyimlerin/yaşanmışlıkların ve kolektif bilgeliklerin kısa ama öz ifadelerle dile getirildiği zenginlik unsurlardır. “Ayakların baş olduğu yerde düzen dikiş tutmaz” atasözü de bu zengin mirasın parçasıdır ve derin anlamlar barındırır. Bu kısa ve öz olan ifade öyle anlamlar içermektedir ki adeta günümüzü açıklamaktadır. Hatta çok iddialı bir ifade ama yine de söylemek istiyorum çünkü tespit, tahlil ve teşhislerimize güvenmekteyiz. Başlıyoruz hadi: 

Öncelikle atasözümüzün anlamını ve kökenine bir bakalım. “Ayak” kelimesi, toplum sathında olumsuz özelliklere/niteliklere sahip olan kişileri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu da genellikle, sorumsuz, ahlaksız, beceriksiz, güvenilmeyen kimseleri ifade eder. Atasözündeki “baş olmak” ifadesi ise “liderlik” veya “yönetim konumunu” anlatır. Dolayısıyla, “ayakların baş olduğu yerde düzen dikiş tutmaz” ifadesi, yetersiz veya uygun olmayan kişilerin/kişiliklerin yönetiminde işlerin yolunda gitmeyeceğini/gidemeyeceğini ifade eder/anlatır.

Bu atasözümüz, özellikle toplumsal yapıların ve organizasyonların liderlik kalitesiyle doğrudan ilintili/ilişkilidir. Tarih boyunca, tüm toplumlar ve kurumlar, liderlerinin yetkinlikleri, bilgelikleri ve karakterleri doğrultusunda şekillenmiş ve başarıya ulaşmışlardır. Yeteneksiz veya kötü niyetli, cahil ve ukala kişilerin liderlik ettiği topluluklar/devletler/kurum ve kuruluşlar ise genellikle kaos ve düzensizlikle karşı karşıya kalır ve nihayetinde de kaçınılmaz sona muhatap olurlar. Örneğin, devlet ya da kurumların veya gönüllü kuruluşların yönetiminde liyakatsiz kişilerin başa geçmesi, idareci konumunda olması toplumsal huzursuzluklara, ekonomik krizlere ve zor da olsa tesis edilen güven ortamının kaybına yol açabilir. Bu durum, iş dünyasında da geçerli bir gerçektir. Bir şirketin yönetiminde yetersiz liderlerin/yöneticilerin bulunması, o şirketin/kurumun rekabet gücünü kaybetmesine ve iflasa sürüklenmesine neden olabilir.

Liyakat kavramı üzerinde çok durmuşuzdur ve hala da durmak istememizdeki gaye bunun bir takıntı olmayıp milletimizin, devletimizin durmadan kanayan en büyük yarası olmasındandır. Liyakat kavramı, bir kişinin bilgi, beceri ve ahlaki değerlere dayanarak belirli bir göreve layık olup olmadığını ifade eder. Liyakatin esas alındığı yönetim modellerinde, genellikle daha başarılı ve istikrarlı sonuçlar görülür. Bu bağlamda, atasözümüz aslında, yöneticilerin seçiminde de liyakatin önemine dikkat çekmektedir.

Modern dünyada da (!) bu atasözünün geçerliliğini koruduğunu görmek mümkündür. Mesela, demokratik denilen toplumlarda seçimle iş başına gelen liderlerin/yöneticilerin, halkın beklentilerini karşılayabilmesi ve toplumda düzeni sağlayabilmesi için liyakatli, ahlaklı, bilge, öngörüsü yüksek bir kişi olması beklenir ya da tüm bu vasıflara haiz olduğu düşünüldüğünden seçilmişlerdir. Aksi durumların cereyan etmesi halinde, halkın/seçmenlerin güvenlerini kaybeden yöneticiler/liderler, kaos, karışıklık ve düzensizlik ortamına sebep olurlar. Ki tarih sayfaları dünyanın tüm coğrafyalarında varlık göstermiş olan devletler mezarlığındaki mezar taşlarıyla doludur.

Hasılı kelam özetlemek gerekirse, “Ayakların baş olduğu yerde düzen dikiş tutmaz” atasözü, yönetim ve liderlik konusundaki temel bir gerçeği gözler önüne sermektedir: Liyakatsiz ve uygun olmayan kişilerin yönetimindeki, toplumlarda ve kurumlarda düzenin sağlanması mümkün değildir. Orada yaşayan ya da varlığını idame ettiren (işçi, memur, çalışan, emekçi) kimselere zulmetmekten başka bir şey değildir. Hatta bu “baş olan ayakları” oralarda tutanların bile “ayak” olduklarını söylesek yanlış konuşmuş olmayız. Bu veciz atasözümüz geçmişten günümüze dek, bireyler ve toplumlar için önemli bir rehber niteliğindedir ve yönetimde liyakatin önemini vurgulayan evrensel bir gerçektir. Bu gerçekle yaşamak kazandıracağı gibi göz ardı edilmesi durumunda da bulunulan yerin imha edilmesi anlamına gelmektedir. Temel değerler ve maneviyatı doğru kaynak ve doğru ağızlardan öğrenerek yetişen/yetiştirilen insanların varlığı hem kendi devletleri hem de evrensel değerlerin devamı için çok ama çok önemlidir. 

Kalın sağlıcakla…

Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog