Şikâyet Etmeyi Bırak Be Kardeşim!
ŞİKÂYET ETMEYİ BIRAK BE KARDEŞİM
“İki günlük” denilen bir sürecin bilmem kaçıncı durağındayız. Adına “hayat” denilen ve herkesin kendine özgü bir sürecin tüketicileriyiz. Kimine göre biz hayatı tüketirken kimine göre de hayat bizleri tüketmektedir. Her ne kabul edersek edelim, hayatımız zaman zaman zorluklar ve engellerle dolu olabilmektedir.
“Engeller” denilen sıkıntılarımız karşısında biz aktörler iki temel yaklaşım sergileyebiliriz. Bunlar şikâyet etmek veya çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemektir. Şikâyet etmek, her ne kadar kısa vadede bir rahatlama sağlasa da uzun vadede problemlerimizi/engellerimizi çözmez ve bizlerde genellikle olumsuz bir ruh halinin oluşmasına sebebiyet verir. Ama çözüm odaklı bir yaklaşım sergilersek de hem kişisel hem de profesyonel hayatımızda daha verimli, tatmin edici ve mutluluk içeren sonuçlar doğurur.
Sürekli şikâyet etmek, sorunları çözmek yerine onları içerimizde daha da büyütmeye ve olumsuz bir bakış açısına bürünerek kalıplaşacak negatif bir kişilik kazanımına neden olabilir. Çoğu insanın hayatını yerle bir eden, görme yetisini kaybettiren şikâyet etmenin başlıca zararlarını şöyle sıralayabiliriz:
Negatif Ruh Haline Bürünüp Strese Abone Olmak: Şikâyet etmeyi bir hayat felsefesi olarak benimseyenler, kendisini ve çevresini negatif bir ruh haline büründürür. Bu durum, bizlerin hem motivasyonunu düşürürken hem de hayat enerjimizi düşürür. Şikâyet etmek motivasyon düşürüp enerjiyi tüketirken de insanı strese abone yapar. Gözümüzün önünde duran çıkış kapısı dururken biz avaz avaz bağırarak “bu nasıl kapı” diyerek şikâyet edersek hem kendimize zarar veririz hem de çevremizdeki kimselere kötülük yapmış oluruz.
Çözümden Uzaklaşırız: Şikâyet etmek, sorunların çözümüne katkı sağlamaz. Aksine, dikkatimizin problemler üzerinde yoğunlaşmamasına ve çözüm yollarını bulamamıza neden olur. Karadan uzaklaşan bir insanın kurtuluş yolunu seçmek için denizin ortasına doğru yüzmesine benzer bir tercihle sıkıntılara sıkıntı ekleyip kurtuluşa erişemeyiz.
Sosyal İlişkilerde Gerginlik Bitmez: Sürekli şikâyet eden kişilerle kurulan sosyal ilişkiler, zamanla zor bir hâl alır. Bu durum, birincil ilişkilerin yaşandığı aile içi iletişimden ikincil ilişki ağlarıyla örülü sosyal çevremizdeki tüm ilişkileri olumsuz etkiler ve şikayetçi olan insanların olduğu her yerde ilişkiler bozulmaktan kurtulamaz.
Kişisel Gelişim Gelişmez: Her aldığı nefese varıncaya kadar her konuda şikâyet etmeyi benimseyerek yaşayan bireyler, kendi sorumluluklarını üstlenmelerini engeller ve kişisel/kişilik gelişimlerini sınırlarlar. Sürekli şikâyet ederek yaşayan insanlar kendi hatalarını ve eksikliklerini görmek yerine kendi dışındaki tüm faktörleri suçlarlar.
Aslında uzun soluklu bir konu olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de bu kadar zararı sıralamamız çözümleyici bir hayata koşmamız için yeterli olacaktır. Dilerseniz çözüm odaklı yaşamanın bizlere sağlayacakları yararları şöyle sıralayabiliriz:
Öncelikle çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemek, bireyin hem kişisel hem de profesyonel yaşamında olumlu değişiklikler meydana getirir. Çözümleyici bir yaşam tarzını benimseyen kişilerde pozitif düşünme/düşünce gücünün artması, sorunları çözümleme becerisinin gelişmesi, sağlıklı ilişkiler ağına kavuşmak, kişiliğimizin olumlu gelişim seyrini güçlendirmek gibi güzellikler meydana gelir.
Çözümleyici olmak aslında o kadar da zor değil. Sadece bazı adımları atmanın yeterli olacağına inanmak gerekir. Şikâyet etmeyi bırakıp çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemek, zaman ve çaba gerektiren önemli bir süreçtir. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için aşağıdaki adımları izleyebiliriz:
Farkındalığı Yakalamak: Aslında bu ilk adımdır diyebiliriz. Şikâyet etme alışkanlığımızın farkına varmak, sıkıntıların ve sorunların çözümü için ilk basamaktır. Hangi konularda ve ne sıklıkla şikâyet ettiğimizi belirlemek çözüm için sağlıklı bir başlangıç olacaktır.
Pozitif Düşünce Geliştirmek: Olumsuz düşünceleri pozitif düşüncelerle değiştirme içinde olmalıyız. Zor olarak adlandırılan durumlarda, olumlu bir yön bulmaya çalışmalıyız.
Kendimizi Sorumlu Tutmak: Kendi davranışlarımızın ve seçimlerimizin sorumluluğunu almalıyız. Dışımızdaki faktörlerin her birini ya da birkaçını suçlamak yerine, kendinize “Bu durumu nasıl düzeltebilir ve üstesinden gelebilirim?” sorusunu sorun.
Şikâyet Etme Çözüme Ulaşmaya Çalış: Şikâyet etmek yerine, karşılaştığımız sorunlara çözüm bulmaya odaklanmalıyız. Karşılaşabileceğimiz her problem için en az bir çözüm yolu düşünüp bulabiliriz. Bunu sürekli yapmak bir müddet sonra hayatımızdaki sıkıntıları ve sorunları da azaltacaktır. Çünkü nasıl bakarsak öyle görürüz.
Çevremizi Pozitif İnsanlarla Doldurmalıyız: Pozitif ve çözüm odaklı insanlarla vakit geçirmek, bizim de bu şekilde düşünmemize yardımcı olacaktır. Nasıl ki su içinde olduğu kabın kalıbını alıyorsa biz insanlar da kimlerle oturup kalkıyor ve vakit geçiriyorsak onlar gibi oluruz. Bizler arkadaşlık yaptığımız kimselerin adeta bileşimiyizdir.
Öğrenmek, Öğrenmek ve Sürekli Öğrenmek, Durmadan Öğrenmek: Kendimizi, kişiliğimizi, yeteneklerimizi geliştirmek ve yeni beceriler öğrenip kazanmak, çözüm odaklı olmamızı kolaylaştırır. Kendimize zaman ayırarak kendimize yapacağımız yatırım bilgilerimizin sürekli olarak yenilenmesini sağlayacaktır.
Hâsılı dostlar, en başta ifade ettiğimiz gibi şikâyet etmek, kısa vadede bir rahatlama sağlasa da uzun vadede hiçbir sorunu çözmez ve bizi sürekli olumsuz bir ruh haline sürükler. Çözüm odaklı, analitik bir yaklaşımla yaşamak ise kişisel yönümüzün ve sosyal yaşamımızın daha pozitif, daha üretken ve daha tatmin edici sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır. Şikâyet etmeyi bırakıp çözümleyici/analitik yaşamak, emek ve zaman gerektiren bir süreçtir. Bu dönüşüm/evrilme sağlandığında, hayatımızda çok önemli ve pozitif değişmeler yaşanacaktır. Karşılaştığımız zorlukları öğrenme fırsatı olarak görüp, çözüm odaklı bir yaşamı tercih etmek, daha mutlu ve başarılı bir yaşam sürmemizi sağlayacaktır.
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog