ŞAHSİYET İNŞASINDA İRADE EĞİTİMİ VE NEFS KONTROLÜ

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

Sesli Makale Dinle Değerli okurumuz, browser'ınız maalesef ses dosyasını desteklemiyor
Bir dostum, pîrim, mirîm, azizim dediğim ve kıymet olarak da kelimeler üzeri bir esas mevcudiyete haiz bir “beşer” bana yazdı. Ben de çok ama çok hastaydım. Bedenden dile vuran bir yorgunluk, kırgınlık ve ağır giden bir zaman akışı içindeyken bile yazılan güzelliklere sessiz kalamazdım.
Bakın; Ağır Ağabeyim, Pîri Beşer ve Dost-u Aziz bana neler yazmış ve bana adeta “doğrul, al eline kalemi ve kaydır gitsin sayfa üstüne mürekkepli şekiller; her bir milimetresinde hakikat olsun ve her bir satırında lalezar olsun” dedi. Önce onun yazdıkları: “Nefsine sahip olma, nefsine yenilmeme kavramını, küçük günahlara dalmama sığlığına indirgediler. Hâlbuki, bir kez damağına değdi mi, devamının; yolsuzluk, rüşvet, harama rağbet, lüksü talep, haksız kazanç arzusu, tüm bunlarla toplum içinde her şeye rağmen statü elde etme ve konumunu korumanın karşı konulamaz dürtüsü, insanlıktan alaşağı ederek, tüm bu tuzaklara düşmüş, nezd-i ilâhide hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan dünyaya taabbüd eden güruh arasında buluverir kendisini!
Öyle ise, şahsiyet inşasının harç formülünün en önemli malzemesi irade eğitimi olmalıdır. Bir çocuğa evde dağılmış oyuncakları toplatmakla, yatağını düzenleme prensibinden başlayan eğitim, iradesine sahip, önünde örnek anne baba ile başlar. Örneği olmayan hiçbir meta'nın müşterisi olmayacağı gibi, numunesi olmayan ahlaki öğretinin de alıcısı olmayacaktır.”
Gel gelelim dilimizin kalbimize olan tercümanlığına işaret cümlelerimize: 
İnsanın fıtratî özelliğindeki en önemli yanlardan birisi “nefse ve iradeye” sahip olmasıdır. Her şeyin anlamının değiştirildiği ve en önemlilerin bile en önemsiz olarak ters düz edildiği bu hainlik ve ihanet maratonunda “nefsine sahip olma ve irade kontrolü”, ne yazık ki genellikle küçük günahlardan kaçınma düzeyine indirgenmiştir. Bilerek ya da bilmeyerek sergilenen bu yaklaşım, konunun derinliğini ve insanın içsel mücadelesinin boyutlarını yansıtmaya yeterli değildir. Nefis denilen ayak bağına bir kez yenik düşen insan, yalnızca basit hatalarla sınırlı kalmayabilir; bu yenilgi, kişinin hayatında ve toplum içinde daha büyük ve köklü bozulmalara neden olur. Nefsini kontrol edemeyen bir kimsenin rüşvet, yağma, yolsuzluk, haksız kazanç gibi ahlak dışı eylemlerle bir menfaat elde etmeye çalıştığını ve menfaatini koruma dürtüsünün ona insanlığını kaybettirdiğini çokça gördüğümüz zamanlardayız. İnsanı ahlaken ve vicdanen yıkan bu tür eylemler, bireyi, dünya nimetlerine karşı el pençe divan duran bir güruhun içine hapseder. Adeta orada bir mahkûm misali, “nefis” elinde, top gibi sektirile sektirile yaşadığı zannettirilir. 
İşte bu noktada, şahsiyet inşasının ve ahlaki bir duruşun temel yapı taşı olan irade eğitimi büyük önem taşır. İrade eğitimi, bireyin nefsine hâkim olma ve ahlaki olarak sağlam bir duruş sergileme kapasitesini geliştirir. Bu eğitimin temelinde, en başat rolde aile içi eğitim yer alır. Aile, çocuğun hayatındaki ilk ahlaki eğitim ortamıdır ve burada verilen dersler, çocuğun hayatı boyunca sürdüreceği ahlaki tutum ve davranışların temellerini atar. Eğitimin sürekliliği ve sürekliliğindeki güzel üslup gerek nefis terbiyesinin başarısında gerek de devamlılığında ciddi bir önem içerir.
İrade Eğitimi ve Aile Alanı 
Aile içinde bir çocuğa giysilerini toplama, sofranın hazırlanmasına yardım ettirmek, küçük küçük sorumluluklar yüklemek, irade eğitiminin başlangıcıdır. Bu görevler, çocuğun sorumluluk bilincini geliştirirken aynı zamanda küçük yaştan itibaren irade gücünü kuvvetlendirmesine de yardımcı olur. Lakin bu eğitimin başarıyla neticelenmesi, evvela anne babanın ve diğer aile bireylerinin örnek teşkil etmeleri gerekir. Ana babalar, çocuklarına sadece sözle değil, aynı zamanda davranışlarıyla da doğruyu göstermelidir. Aksi takdirde, çocuğun öğrenmesi gereken ahlaki ilkeler ve irade disiplini, sadece soyut bir kavram olarak kalır ve uygulanabilirlikten uzaklaşır. Örneğin, ana babası düzenli ve disiplinli bir hayat sürmeyen çocuğun/çocukların, irade güçlerini ve sorumluluk bilinçlerini geliştirmeleri neredeyse hayaldir. Bildiğiniz gibi biz insanlar, somut örnekler ve numuneler üzerinden öğrenmeye meyilliyizdir. Üretilmeyen bir ürünün müşterisi olmadığı gibi, numunesi/örnekliği/görünürlüğü olmayan bir ahlaki öğretinin de alıcısı/taklitçisi/benimseyicisi olmayacaktır. Ana babalar, çocukları için yaşayan örnekler olmalıdır. Çocuklarına, nefis hâkimiyetinde rehber olmalıdırlar. 
Toplumsal Ahlâk ve Bireysel İrade
Toplumun temelini oluşturan bireylerin irade eğitimleri, sadece bireysel bir mesele değildir; aynı zamanda toplumsal ahlâkın da temel yapı taşlarındandır. İrade hakimiyetinde kontrol sağlayabilen bireyler, toplumdaki genel ahlaki seviyeyi de yükseltir. Aksi durumda, bireyler nefslerine yenik düştüklerinde, bu zayıflık toplumda yayılır ve daha büyük etik problemler doğar. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık ve haksız kazanç gibi olgular, toplumda yalnızca bireylerin ahlaki çöküşünden doğmaz; aynı zamanda kişilerin irade zayıflıklarından ve nefis kontrolündeki mağlubiyetlerinden kaynaklanır.
İrade eğitimi, bireyin sadece ahlaki duruşla alakalı olmayıp, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilincini de geliştirir. Kendi nefsine hâkim olmayı başaran bireyler, toplumun genel menfaatlerini gözetme konusunda daha duyarlıdırlar. Bu sebepledir ki, ahlaki eğitimin yalnızca bireysel bir görev olmadığını bilmeliyiz. Bu aynı zamanda toplumsal bir mesuliyettir. 
Nihayetinde dostlar, irade eğitimi, bireylerin şahsiyet inşasında ve nefsine hâkim olmasında çok kritik bir rol oynar. Ailede başlayan bu eğitim, kişinin yaşamı boyunca sürecek olan ahlaki gelişiminin temelidir. Ana baba örnekliği ve disiplinle örülü bir yaşam tarzı, çocuğun irade gücünü geliştirmesine yardımcı olur. Bu süreç, yalnızca bireysel bir başarı değil, aynı zamanda toplumun ahlaki yapısının güçlenmesine katkıda bulunur. Nefsine yenik düşmeyen bireyler, toplumun da etik değerlerinin korunmasında önemli bir rol oynar ve insanı insan yapan değerlerin savunucusu olurlar. 
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog