İlham Verici Liderler!

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

İLHAM VERİCİ LİDERLER!
(Örnek Alınacak Hareketler!)
"Her şeyin en iyisini bilen!", ilham kaynağı olan insanların hepiciğini, bana bu yazıyı yazdırdıkları için alayını Allâh’a havale ediyorum.
Girizgaha bakıp da hemen farklı vehme kapılmayın dostlar. Takışmışlığım falan yok kimseyle. Sadece “sizleri uyarmak” amacıyla ve böyle bir “girizgâh cümlesi kullanmamanız için” ironik cümlelerle dolu bir yazı yazayım istedim.

Modern toplumda (!), her konuya vakıf ve herkesten daha bilgili, her yerde eli-gözü ve kulağı olan, her fırsatı değerlendiren, insanları kolaylıkla manipüle eden ve kendilerine özel bir hayranlık uyandıran bazı özel karakter(siz)ler bulunur. Onlar öyle özel insanlar ki(!), bir nevi “yeni nesil filozoflar ya da çağdaş alim (!)” olarak adlandırılabilirler. Çünkü insanlara yeni bakış açıları kazandırır, en derin meselelerde bile kimsenin düşünmediği (!) detayları görür ve tabii ki her işin en doğrusunu yapma kapasitesine sahiptirler. İşte bu, onlara hayran olmamızı gerektiren nedenlerden sadece biri(!).

Her Konuda Bilgi Sahibidirler (!)
Bu tür insanların en belirgin özelliklerinden biri, her konuda bilgi sahibi olmalarıdır. Felsefeden ekonomiye, fiziksel sağlıkta beslenmeye, hatta insanların hayatına nasıl yön verilmesi gerektiğine kadar her alanda geniş bir bilgi birikimine sahiptirler. Uzmanlık gerektiren konularda bile başkasına ihtiyaç duymadan net görüş bildirir, çalışanın en iyisini (!) yapabilmesi için onu bolca eleştirir, hatta gerekirse moralini düşürerek motive eder. Çünkü bilirler ki, insan ancak en zor şartlarda gerçek potansiyelini ortaya koyar (!).

Başkalarının İşine Burnunu Sokma Sanatı
Onlar için sınır tanımak diye bir kavram yoktur. İş, aşk, aile; kısacası her konuda söz sahibi olabileceklerini düşünürler. Çalışma arkadaşlarının işine müdahale etmekten, onlara kendi doğrularını dayatmaktan da büyük keyif alırlar. Böylece herkesin yolunu aydınlatırlar (!) ve hayatlarına yön verirler. Kendi menfaatleri doğrultusunda insanları kullanmakta, onları bir kukla gibi yönetmekte üstün bir yetenek sahibidirler. Başkasının emeğiyle elde ettikleri başarıları da tabii ki hak ederler; çünkü bir işi yönlendirmek (!) en az o işi yapmak kadar önemlidir.

İnsanları Kırdırarak “Takım Ruhunu” Geliştirmek
Gerçek liderler olarak bu bireyler, takım ruhunu oluşturmak için çeşitli “kırıcı” yöntemler kullanır. Küçük bir yanlış yapan kişiyi hedef göstermekten, çalışanları birbirlerine düşürmekten çekinmezler. Çünkü bilirler ki, rekabet başarı getirir (!) ve bu yolda kayıplar yaşanması kaçınılmazdır. Biraz tartışma, biraz gerilim her ekipte olması gereken (!) sağlıklı dinamiklerdir.

Bu şahsiyetler, “modern çağın en yetkin” liderlik anlayışını temsil ederler. Arkalarında bıraktıkları yıkıntılar, kırılan kalpler ve güvensizliklerle dolu ortamlara rağmen kendilerinden taviz vermezler. Elbette tüm bu tahribat, toplumda kendi (!) başarı hikayelerini yazarken yanlarında bir kenara yazılmalı, hatta ders kitaplarına girecek birer “başarı” öyküsü olarak nesillere aktarılmalıdır.
Bilginin Kâbusu, İnsanların Musibeti Cahallar
Bir grup insan vardır ki, dünyayı taşıyan omuzlar onlardadır. Onlara sorarsan "En iyisi kendileridir." Öyle ki, akıl dağıtıcı olarak kendilerini kutsal bile görürler. Bir ortama girdiler mi, herkesin kendini evin köpeği gibi hissettiren kasveti yayarlar. Onların dünyasında bir şey yanlış gidiyorsa tek suçlu, kendilerini yeterince dinlememiş olan biz fanilerizdir.

Bir ortama girdiğinizde onları hemen tanırsınız. Sözlerinin arasına sıkıştırdıkları "aslında o öyle değil…" ya da "bence daha doğru bir yöntem var…" gibi zarif (!) dokunuşlar, bir şey bilip de anlatıyormuş gibi görünmek için harcadıkları üstün çabaları, onların işaretidir.
Peki, bu tipler bizleri neden rahatsız ederler? Cevap basit: Onların en büyük işi insanlar arası ilişkileri karıştırmak, çorbayı bulandırmak ve ortamı germektir. Hepimizin işine müdahale etmeleri yetmezmiş gibi, bir de insanları birbirine düşman etmek için “senin arkandan şunu söyledi” tarzında küçük oyunlara girerler. Onların amacı gerçeği aramak değil, etrafına düşmanlık tohumları ekerek “kendi küçük krallıklarında” hüküm sürmektir. Bu yüzden hepimizin dikkatli olması gerek; onlara kulak verdikçe kendi iç huzurumuzu kaybetmeye başlarız.
Bu insan müsveddeleri, menfaat uğruna herkesin sırtından geçinmeyi en doğal hakları olarak görürler. Hayat felsefeleri, “insanlar araçtır” klişesini yüceltmektir. Yüzümüze gülerler, arkadan kuyumuzu kazarlar. Amaçlarına ulaştıklarında, en sevdikleri şey, oluşturdukları enkazın tepesinden bakarak keyifle gülümsemektir.

Peki, bu gibi insanlardan korunmak için ne yapmalıyız? Öncelikle, onların tuzaklarına düşmemek için dikkatli olmalıyız. Söyledikleri “samimi” sözlere inanmak yerine, gerçek niyetlerini sorgulamalıyız. Çünkü unutmayalım, onlar için en önemli şey kendi menfaatleridir ve sizi bir çırpıda harcamaktan çekinmezler.
Bu insan tiplerinin pek çok özelliği vardır. Lakin hepsini bir çırpıda saymak elbette ki zor. Yine de birkaç “önemli” karakteristiği inceleyelim ki bu tipleri daha kolay fark edebilelim:
A- “Ben Olmasam Yapamazdınız” Zihniyeti
Mesela, bir ekip toplantısında, aslında herkesin kolayca çözebileceği bir mesele gündeme gelir. Fakat bizim her şeyi bilen ukalamız, önce bir homurdanır, sonra derin bir iç çeker: “Yani ben olmasam bu işin altından nasıl kalkardınız, hayret ediyorum doğrusu…” Oysa kimse, kendisine ihtiyaç duyduğunu belirtmemiştir. Sadece kendi değerini parlatmak adına, insanların motivasyonunu kırmaktan hiç çekinmez. Bencildir bunlar beeeeeennnncciiiiillll!

B-Her Cümlede Bitip Tükenmez Bilgiçlik
Arkadaşlar arasında kolektif çalışmaların ifası ve çalışmaların neticesindeki değerlendirmelerde sarfedilen cümlenin bitiminde bir anlık sessizlik olur, insanlar içten içe gözlerini devirir; çünkü herkese onun müdahalelerinden gına gelmiştir. Ama o, her şeyi düzeltmek(!) zorundadır; sonuçta kimse kendi başına doğruyu bulamaz değil mi?

C-Üstü Kapalı Tehditler ve Gösterişli Bom*ok Öz Güven
Bir de bu insanların kıskanılası(!) öz güvenlerinden söz etmeliyiz. Bazen, hoşlanmadıkları bir hareket veya söylenen bir söz üzerine ince tehditler savururlar. Birilerini tehdit ederken herkesin içinde onlar hakkında acayip güzel (!) örnekler verirken “kardeş, abi, başkan, vs.” gibi cümlelerle insanları baskılarlar. Kendi “üstün” değerleriyle küçük bir toplum oluşturup, kendi küçük yırtık kumaşlardan yapılmış tahtlarında “gücün kalesinde” yaşadıklarını hayal ederler.

D-İnsan Harcamakta Çekingen Davranmayan Pragmatistler
Menfaatleri uğruna en yakınlarını gözden çıkarabilecek kadar pragmatisttirler. Herkese gözükmeyen bu yönleri, aslında onları çıkarları uğruna çok acımasız hale getirir. Onların hayatında “dost” yoktur, sadece “kullanılabilir aparatlar” vardır. Bu aparatların görevleri bittiğinde, bir kenara atılmaları an meselesidir.

E-Kurtarıcı Rolüne Bayılan Destek(!)çiler
Her fırsatta yardıma(!) koşan bir mahlukturlar. Ancak bu yardımlar her zaman bir karşılık bekler, bir süre sonra bir “iyilik hesabı” yaparlar ve her şeyi bir “borç” gibi hatırlatır dururlar. Yani muhasebeyi unutmazlar. Sizi kendi yardımlarının esiri yaparak, sürekli minnet duymanız için size hatırlatma yaparlar.
Bu silik, karaktersiz karakterler, özellikleri kendilerinin kim olduklarını anlamamıza büyük katkı sağlar. Her “çok bilmiş” söz, her “sinsi müdahale” ve her “çıkarcı yaklaşım” birer ipucu olarak gözlerimize sokulur. Bu nedenledir ki, “ben bilirimci yamuklar” ve “maskeli kurtarıcı pragmatistler” ile karşılaştığınızda, en iyi yol “kendinizi korumak” için onları hayatınızdan çıkarabilmektir. Çünkü, bazı insanlar yalnızca huzurunuzu çalmak için hayatınıza sızar. Huzurumuz onları def etmekle kazanılır. Unutmayın. Yol verin gitsinler.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog