BUNDAN SONRA SAHANIZDA OYNAMAK İSTEMİYORUM!
Sesli Makale Dinle Değerli okurumuz, browser'ınız maalesef ses dosyasını desteklemiyor
“Bizler birer aparat mıyız?” diye bir soru sormuş olsak ne cevap alırız acaba bir ön görünüz olur mu? “Ne demek yani, anlayamadım” diyenleriniz illaki çıkacaktır. Ne demek istediğimi aslında sizi daha meraklandırmadan ya da başka mecralara çekmeden direkt olarak konunun ortasına atayım, birlikte yön bulalım. Ne dersiniz? Başlayalım o zaman:
Günümüz dünyasında bireyler ve toplumlar, çoğu zaman farkına varmadan kendilerine sunulan suni gündemlerin içine çekilmektedir. Hatta oralara hapsedilmektedirler. Medya, siyaset, sosyal olaylar ve küresel stratejiler, bireyin ve toplumun gerçek ihtiyaçlarını gölgede bırakacak şekilde kurgulanmaktadırlar. Peki, bu gündemlerin kim ya da kimler tarafından oluşturuldukları, neden ya da niye dayatıldıklarını ve sonuçlarının neler olabileceğini sorguladığımızda neyle veya nelerle karşılaşıyoruz? Meramımız, sahayı ve oyunu belirleyenlerin gerçek niyetlerini ortaya koyarak, bu oyunu reddetmenin yollarını birlikte bulmak istememizdir.
Oyun(lar) Nasıl Kuruluyor?
Oyun kurucular (kumpasçılar/provakatörler/sermaye sahipleri/kapital babalar), bireylerin ve toplumların dikkatlerini dağıtarak, onları asıl meselelerden uzaklaştırmak ve bunun neticesinde de emellerine ulaşmak isteyenlerdir. Bu mahlukatlar, kurguladıkları süreci üç temel strateji ile yürütmektedirler. Bunlar:
A-Suni (Kurgu) Gündemlerle Oyalama
Küresel ya da yerel medya ve sosyal platformlar aracılığıyla, insanları ilgilendirmesi gereken meseleler yerine, onları duygusal veya geçici konulara yönlendiren haberler ve tartışmalar ön plana çıkarılır. Neden? Cambaza bak folimi her daim eskimeyen bir kandırmaca aparatıdır. Eski bir siyasetçimizin ifadesiyle; “bizim halkımızın eline bir tane elmalı şeker verin, sapı elinde kalana kadar sırtına binin dünyayı dolaşın”. Bu kurgu, göz önündeki gerçekleri görmeyi engeller. Zaten kurgucuların istedikleri de bu. Yani zamandan, paradan, emekten yana en az harcamalarla en fazla verimi elde etmek. Bunu da gözümüzün içine bakarak yıllardır hatta yüzyıllardır yapmaktadırlar.
B-Bilinçli Kutuplaşma/Ayrıştırma
İnsanların ortak hareket etmesini engellemek için, sürekli olarak ayrıştırıcı söylemler üretilir ve taraflar birbirine karşı kışkırtılır. Böylece herkes kendi küçük çatışmasına odaklanırken, büyük resim gözden kaçar. Yani ülkemizin evveliyatından bu yana sağ-sol, Türk- Kürt, Alevi-Sunni, Laik-Antilaik türünden onlarca kurgulamaları yapılmıştır ve maalesef halkımız bu tuzağa düşerek binlerce kayıp, onlarca yılı boşa harcama şeklinde güç kaybetmiştir. Hatta ülkemizin gücünü on katına çıkartacak bir maddi varlığı heba etmişizdir. Neden? Görmemizi istemeyenler bizi kendi sahalarına çekmekte, oyunu kendi sahalarında ve kendi kontrollerinde oynamamızı isteyip, gücümüz iyice bittiğinde de tepemize balyoz misali bir ağırlıkla vurup etrafımızda dönerek absürt halde görünmemizi sağlamaktadırlar.
C-Enerji Tüketme ve Çaresizlik Aşılamak
Yukarıdaki madde içerisinde geçen bir noktanın aslında başlı başına bir stratejik özellik olduğunu söyleyebiliriz. Görünürde saldıran taraf olsa bile sürekli savunmada kalmaya zorlanan bireyler ve gruplar, yıpranmışlıklar ve tükenmişliklerin belirtileriyle birlikte kendi gelecekleri hakkında inisiyatif almaktan vazgeçer, önlerine sunulan çözümleri de kabul etmek zorunda kalarak senaristlerin (kurgucuların) suflesini söyleyip, “yapacaksın” dediklerini de rol icabı yaparlar.
Oyun Kurucuların Amaçları Neler Olabilir?
Bu oyunun arkasında duranların amacı, kontrol mekanizmasını ellerinde tutarak sürekli kazanan taraf olmaktır. Başlıca hedefleri:
✓Toplumları yönetilebilir ve yönlendirilebilir hale getirmek.
✓Bireyleri “emredersiniz” komutuyla, sorgulama ve çözüm üretme yetilerini köreltmek.
✓Ülke ve dünya kaynakların paylaşımını kendi lehlerine çevirmek.
✓Gerçek mücadeleyi toplumların gündeminden çıkartarak insanları, kendi belirledikleri alanlarda oyalamak.
Ee, bu hedeflere ulaşmak için de medya, eğitim sistemleri, politik söylemler, ekonomik krizler ve kültürel manipülasyonlar sürekli devrede tutulur. Pompalandıkça pompalanır kötülükler ve kumpaslar.
Oyunun Sonunda Ne Kaybediyoruz Hiç Düşündük mü?
Bu oyun içinde farkında olmadan büyük kayıplara uğruyoruz. Nelerimizi kaybetmiyoruz ki:
Zihinsel ve duygusal tükenmişlik yaşıyoruz: Sürekli gündem değişimi ve kutuplaşmalar bizleri öncelikle ruhsal olarak yıpratıyor.
Gerçek sorunlara çözüm üretme kapasitemiz ve gücümüz kayboluyor
Enerjimizi, bizi ilgilendirmeyen ya da yapay bir şekilde önümüze sunulan konulara harcarken, kendi meselelerimizi çözmek için vakit bulamıyoruz.
Özgüvenimiz kaybedip bağımlı yaşamaya başlıyoruz
Kendi iradesiyle hareket edemeyen toplumlar, başkalarının sunduğu çözümlere mahkûm kalır. Medet bekler olurlar. Gerçekte kendinin olup da gözlerinin önünde çaktırmadan kendilerinden aşırtılan şeylerden ıcıcık pir parça verildiğinde onu “ihsan” zannederek uyumaya devam ederler.
Küresel güçler bu denge durumsallığında edilgen hale gelmektedir
Kendi oyun alanımızı terk ettiğimizde, başkalarının oyun alanında figüran olmaktan öteye geçemeyiz. Figüran da değil; sahne arkasında bulunan cansız nesnelerin belki de en küçüklerinden biri oluruz. Çok ama çok yazık. Biz aklı ve iradesi olan bir varlığız. Artık her bir birey, bizi kullanışlı bir aparat olarak görenlere karşı; “Bundan sonra sahanızda oynamak istemiyorum” deme cesaretini göstererek rüzgârı tersine çevirmemiz gerekmektedir.
Bundan Sonra Sahanızda Oynamak İstemiyorum!
Bu oyunu reddetmek için bireysel ve toplumsal düzeyde bazı adımlar atmamız gerekiyor:
1.Kendi gündemimizi oluşturmalıyız.
Bize sunulan gündemleri sorgulamalı, kendi gerçek meselelerimizi belirlemeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz.
2.Eleştirel düşünmeyi geliştirmeliyiz.
Duygusal manipülasyona kapılmadan olayları analiz etmeli, tarafsız bilgiye ulaşmaya çalışmalıyız.
3.Eylem odaklı olmalıyız.
Sadece şikâyet etmek yerine, somut çözümler üretmeli ve uygulamaya koymalıyız.
4.Kendi değerlerimize ve kültürümüze sahip çıkmalıyız.
Bizi biz yapan unsurları güçlendirmedikçe, başkalarının belirlediği sahada oynamaya devam ederiz.
5.Eğitim ve bilinçlenmeye yatırım yapmalıyız
Gelecek nesilleri bu oyunlara karşı bilinçli yetiştirmek, uzun vadede en büyük savunma mekanizmasıdır.
Nihayetinde dostlar, bundan sonra bizi kukla ve aparat görenlerin oyunu kendi sahalarında oynamamızı isteyenlere karşı uyanık ve aklı selim durarak, kendi sahamızda, kendi kurallarımızla ve kendi değerlerimizle hareket etme kararlılığını göstermeliyiz. Bizi yönlendirmek isteyenlerin oyunlarına, tuzaklarına, kumpaslarına düşmemek için zihnimizi berrak tutmalıyız. Dikkatle hareket etmeliyiz. Enerjimizi boşa tüketmek yerine, gerçek kazanımlar elde etmek için kullanmalıyız. Unutmayalım: Sahadan çekilmeyenler, kendi oyununu kuranlardır. Kendi sahasında oyunu kabul edenler çoğu zaman güçsüz olduklarından değildir, kontrataklarla karşısındakileri hallaç pamuğu gibi atmak istemelerindendir. Beni dünyalığa mahkûm etmek, maneviyatımı yitirmemi isteyenlere karşı illaki hamlelerimiz vardır ve olmalıdır da. A, B, C, D planlarımız her daim hazır olmalıdır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog