Gösteriş Tüketir

Feyzullah AKDAĞ

Gösteriş Tüketir
osyal medya aracılığıyla ünlenen ve büyük paralar kazanan birçok insan var. Bu durum,  ilkesel olarak yanlış değil. Durumu yanlış hale getiren ise sosyal medyaya üretilen içeriğin niteliğindedir. Evet, sosyal medyada gayet kaliteli içerikler üreterek insanlara faydalı olmaya çalışmanın gayretinde olan azınlık da olsa önemli içeSrik üreticileri var. Ancak buna karşılık çoğunluk maalesef insanlıktan utandıracak cinsten davranışlarla ve topluma da kötü örnek olmak dışında fonksiyonu olmayan birçok iğrenç içerikle paralar kazanıyorlar. 

Bahsini ettiğim çoğunluğun içinde kendi işlerinin reklamlarını aynı iğrenç üslupla yaparak işlerini gittikçe büyüten insanlar da var. Sattığı nimete yaptığı sayısız saygısızlıkla ya da lüks hayatıyla gösteriş yapmak suretiyle ürünlerini pazarlayarak paraya para demeyen, yüksek sayıda takipçi kazanan, yapılan tüm uyarı ve eleştirilere parasına odaklanarak kulak tıkayan nice iş sahipleri var. Galiba öteden beri dillendirilen “reklamın iyisi ya da kötüsü olmaz” sloganının en yoğun yaşandığı döneme denk geldik. Bu sloganın kâşifleri bile sloganlarının bu kadar iğrenç bir şekilde kullanılacağını asla tahmin etmezlerdi sanırım. 

 “Reklamın iyisi, kötüsü olmaz” sloganının temelinde “hedefe varmak için her yol mübahtır” anlayışı vardır. Meşhur İtalyan düşünür Niccolò Machiavelli ile özdeşleşmiş olan bu anlayış belki de insanlık tarihinde ilk defa bu kadar organize ve kalabalık şekilde uygulanır oldu. Machiavelli, bu günleri görseydi başarmanın haklı gururunu yaşardı belki de. Evet, başardılar. Mahremiyetin en önemli simgesi olan yatak odaları bile para uğruna paylaşılıyorsa, şehvete hitap ettiğini bile bile kadınlar en çekici makyaj ve kıyafetleriyle mankenlik yapıyorsa, erkekler kadınlarının yanında sadece bir aksesuar olmayı kabullenmişse, sırf paylaşım yapmak için bir mekâna gidiliyorsa, attığı her adımı görgüsüzce paylaşarak gösteriş yapıyorsa insanlar; evet, ba-şar-dı-lar…

 Bununla beraber para ve lüks için her yolu mübah gören ve parayı da lüksü de bulan insanların gerçek hayattaki yaşantılarının hiç de öyle gösterdikleri gibi olmadığını sayısız örneklerle görüyoruz. Son olarak sosyal medya sayesinde popülerliğini arttırıp büyük bir güzellik merkezi zincirine sahip olan karı-koca bir çiftin neler yaptıklarına, nasıl ahlaki manada dibe vurduklarını ve de psikolojik olarak nasıl çöktüklerine şahit oluyoruz. Yaşadıkları ultra lüks hayatı tüm abartılarıyla sosyal medyada paylaşan bu çifte bakan milyonlar belki onların çok ama çok mutlu olduğunu sanıyorlar ama ben bir psikolojik danışman olarak onlara bakınca son sürat devam eden bir psikolojik tükeniş görüyorum. Bu durumu uzun zamandır başka birçok sosyal medya meşhurunda görüyorum fakat bizzat onların dilinden teyit alınca tespitimin doğru olduğunu gördüm.

 Bu ünlü çiftten kadın olanı, son dönemlerde kendi içinde sıkıntılar yaşadığını yani aslında tükenmişlik yaşadığını ağlayarak yayınladığı bir videoyla ilan etmişti. Bununla beraber geçim sıkıntısının tavan yaptığı bugünlerde kocasından aldığı çok pahalı bir hediyeyi adetleri olduğu üzere hesaplarından paylaşan kadına çok büyük bir tepki gelince kadın da sosyal medyadan sin kaflı küfürler ile tepki verdi; “salın beni artık” diyerek isyan ediyordu. Aynı kadın, birkaç gün sonra ise davet edildiği bir programda kahvesine altın tozu koyarak içti. Bunu da kendisini eleştirenlere nispet yaptığını söyleyerek savundu. Tabi bunu yaparak aslında kendinin de kabul ettiği tükenmişliğini daha da hızlandırdığının farkında değildi. Zira gösteriş, başkaları için yaşamak olduğu için insanı tüketir.

 Sosyal medya, yapısı gereği “başkaları için” üretilen içeriklerle popüler olmuştur. Söz konusu başkaları olunca onlardan alınacak like/beğenme sayıları hayati öneme sahipken gelen olumlu yorumlar ve paylaşım sayıları motivasyonun tavan yapması manasına gelir. Bu durum zamanla gerçek dünyada beğeni, paylaşım ve yorumu yeterince alamayan ve başkaları için var olma biçimini benimsemiş kişiliklerde kolay motivasyon, kolay para ve kolay şöhret aracı haline geliyor. Ancak yaşam motivasyonunun sosyal medyaya endekslenmesi, içerisinde büyük bir risk taşımaktadır. 

 Mutluluğunuzu, paylaştığınız içeriklere gelen like/beğeni sayısına bağlarsanız beğenilmeme ve eleştirilme ihtimali en büyük kâbusunuz olur. Bu da sizi temelde iki tür davranışa iter: Ya insanların şehvetlerine hitap ederek beğeni sayısının daha fazla olacağı garantili alanlarda paylaşım yaparsınız ( mahremin ifşası, beden sergilenmesi, yediğinin içtiğinin reklamı vs) ya da eleştiriler hiç umurunuzda değilmiş gibi davranarak “herkes beni kıskanıyor” tavırlarına girersiniz. Oysa her iki durum da köklü bir doyum sağlamaktan uzaktır ve her iki durum da sizi gitgide daha derin bir çöküşe sürükler. Zira iki durumda da temel motivasyonunuz insanların tepkisidir; ve bu insanların tepkisi için gösteriş yapıyorsunuz. 

 Gösterişte, durumun olduğundan farklı gösterilmesi daha doğrusu eksiksiz gösterilmesi esastır. Ancak kusursuz bir şeymiş gibi paylaşılan herhangi bir içeriğin aslında birçok kusuru olduğunu paylaşım sahibi olarak siz biliyorsunuz. Gelen olumlu yorumlar dahi size kendinizi kandırdığınızı hatırlatan birer tokat olur. Bu tokatlara gerçeği hatırlatan olumsuz yorumların yumruğu da eklenince insan bu çelişki karşısında tükenir. Çözüm ise ilkelerle yaşamak, kusurunla var olmak, iyi olmak için çabalamak, gösterişten uzaklaşmaktadır. Aksi takdirde tükenmenin dipsiz kuyusunda gittikçe karanlığa gömülürsünüz, sahne ışıkları size odaklanmış olsa bile…