Ramazana doğru
Ramazana doğru
"VAKT-İ MUHABBET"
Vakit gece yarısı, ıssızlık beklerken sokaklarda, beklenmedik bir karmaşa, volümü yüksekçe kargaşa, isyan edercesine bağıran korna insan eline geçmeseydi dediğimiz bir noktada en yüksek tonda. Gökyüzüne doğru süzülen gözlerimin şahitliği bugün, bu gece bambaşka. Eee durur mu kalemimiz, emir eridir o, şimdi görev başında.
Başlıyoruz yazmaya...
Mahyaları süslenmiş minareleri izlerken şu satırları karalıyor olmak, biraz hüzün, biraz gözyaşı ile yad ediyorken çocukluğumu, gençliğimi, geri gelsin o günler demekten alıkoyamıyorum kendimi. Yorgun ayaklarım, yorgun ellerim, yorgun kollarım, dahası yorgun belki de yüreğim. Birkaç gün sonra ramazan pidesi kokusu saracak kentin dört bir yanını. Sokaklar iftar vakti sakinleşip, teravih namazı vakti yeniden karışacak bir müddet. Evlerin ışıkları yanacak bir sahur vakti. Kimisi bir hurma, kimisi sadece su ile sahur yapıp tamamlayacak gününü iftarı bekleyerek. Akşamlar cıvıl cıvıl, sofralar zengin çeşit, tabaklar dolu, iftara hazırlık derken koskoca bir ramazan daha geçip gidecek ömrümüzden. Sahi böyle mi olacak dersiniz kıymetli okurlarım? Sahiden camiler dolup taşacak, iftarlar cıvıl cıvıl mı olacak? Bir sahur vakti okunan ezanı beklerken mukabele sesleri yükselecek mi semalara? Minarelerin mahyasına yazılan yazılardaki gibi örnek olabilecek miyiz ? Maddeye mi manaya mı açılacak eller? Bu kadar soru yeter! Şimdi asıl soruya gelelim.
NERDE O ESKİ RAMAZANLAR ?
Nerede gerçekten?
Bilmem kaçıncı ramazan oldu bu cümleyi kurmaya başlayalı. Bilmem kaçıncı bayramı geçirirken eski hazları tadamadık. Elleri öpülesi nineleri, dedeleri bırakın, anne ve babalarımız, atalarımız kalmadı. Hüzünle karşılanır oldu ramazanlar, şerefeler, arefeler...
Dalıyor eskilere gözler,
Özlem duyar oldukça özler
Nerde o ramazanlar derken
Silinmiyor maziden izler
Silinmeyen izlerin, özlem duyan yüreklerin, eskiye dalan gözlerin de var bir bildiği demek istiyorum. Niyet halis, samimiyet tavan iken, ihsana ve ihlasa aç kaldığımız ramazanlara merhaba diyoruz artık. Amaç Oruca niyetlenip nefsin her zerresiyle geçirmek iken ramazanı, şeytana vekâleten, nefse asaleten yaşayıp gidiyoruz.
Allah işini güzel yapanı sever yazıyordu mahyalarda. Ramazana hazırlanırken bu söz ne kadar manidar değil mi a dostlar! Yüce Allah ramazanı hakkıyla geçirmemizi isterken, sofraları donatın, Mahyaları süsleyin, teravihe son model araçlarınızla gidin, resimler çektirip, sosyal medyayı süsleyin, büyükleri unutun, yetimleri uyutun mu demek istemişti. Yoksa kul hakkına riayet ederek yaşayın mı. Oruç bizi tutarken, biz de orucu tutabilecek miyiz acaba.
Ya unutup görmezden geldiklerimiz...
Filistinde gazzede ramazan nasıldır acaba? Var mı merak edenimiz? Ramazan ne demek onlar için, bayram ne demek düşünenimiz var mı acep? Bir yudum su istiyormuş bir kadıncağız. Elinde bidon tam su sırası ona gelmişken tankerde su kalmadı cevabını alıp dönüyormuş evim dediği, derme çatma, savaştan geriye kalan yuva diye sahiplendiği yıkık dökük, delik deşik çadırlara. Kaç çocuğun var diye soranlara "hiç " diye cevap veriyormuş, Allah'tan geleni Allah'a uğurladığı için. Yokluğa bu kadar alışmışlık ya iman hervelesi, ya çaresizlik emaresi değil mi?
Yetimlerin, öksüzlerin başkenti şimdi Gazze, Filistin. Ramazan yaklaştı, bayram çok uzak değil. Bizler eksik sandığımız yanlarımızla hayaller kurarken, onlar hangi yanlarına dair hayal kurar bilinmez.
Çaresizseniz, çaresizsiniz dediler hep. Evet uyuttular topumuzu gece gündüz, gün, hafta, ay, yıl derken ömre bedel oldu bekleyiş ve beklentilerimiz. Sonuç, hüsran. Yanan canlar, kanayan yaralar, ağlayan analar, yetimler, öksüzler ve dahası...
Gönüller yapmak idi bir zamanlar ramazanın adı, şimdilerde gönüller yıkılır oldu itinayla. Yayılan bir ekmek kokusuna hasret iken, kan kokuyor artık sokaklar. Misk yayılırken bir zamanlar ağızlardan, küfre batan bir mil yayılıyor sokaklara. Suçlar olduk çokca kabili, örnek alamadık bir türlü habili. Adem'in nesliyiz ya hani, yasak meyveyi biz mi yedik o bir peygamberdi. Hata insan için değil mi? Halbuki yapılan ne hata, ne kaza, bile bile kasten, cebren ve hile ile...
Hoş gel Ramazan!
Dua ile çare ol, deva ol yaralarımıza
Gel ramazan, hoş gel!
Şifa ol yüreklere, barış ol gökyüzüne
Anne ol, baba ol yetime, öksüze.
Hoş gel ki, bilinçli Müslüman olup sofralarımızı paylaşalım.
Hoş gel ki, sınırına mazhar olalım.
Şimdi daha yüksek bir sesle!
Hoş gel ! YA ŞEHR-İ RAMAZAN!
Esra Gül