Kudüs'e Övgü
[İlk Yazı]
Kudüs’e Övgü
EY KUDÜS!
Haksın ve gerçeksin... Hak ile batıl’ın ince çizgisi... Rabbimden bize en büyük armağan, nice şairlerin övgüsüne mazhar, nice Devlet adamına en büyük hervelesin...
Zalim’in zulmü en büyük öğreti olsun, değerini bilemeyişimiz ve kıymetinden yıllarca ödün verişimize...
Dimdik ayakta duran kubbenin gölgesi kaplasın yüreklerimizi ve uyandırsın uyuyan binlerce gâfil’in uyuyan gözlerini. Konuştursun hakkı, silsin bâtılı onlarca susmuşların feryadı...
Ve dahi nice serzenişle dolsun sineler...
EY KUDÜS!
Sen yedi kat sema’ya yükselen Rasûl’ün ilk basamağısın, kanayan yaramız, ağlayan anamızsın...
Bedir’in, Uhud’un, Hendeğin yeniden can bulmuş halisin.
Bedirde binlerce meleğin sûreti, hendekte kırılmaz taşı kıran Hz. Peygamber’in sıra sıra Feth-i müjdelediği yersin, Uhud’ta kaybedilen ama yine de yenilmeyensin...
Hz. Peygamber’in yirmi üç yıl taşı yastık edindiği yerdesin...
Sen ki, Miraç’a Şâhitlik eden, sen ki, mucizeler şehrisin... Bir ömre bedel gibi, onlarca kez yenilginin kustuğu bir seferdesin. Bu son sefer ey Mescid-i Aksa!
EY KUDÜS!
Sen miracımız sen ilk kıblemiz sen ikincisi inşa edilen Mescid-i Aksa’nın ev sahibisin.
Hz. İsa’nın hıçkırığı, Hz. Nuh’un emanetisin. Seni bir gün göreceğim diyen, Filistinli Zehra’nın gözlerisin.
Hak katında Üç semavi dinin merkezisin. Dayan KUDÜS’üm! Sen yegâne olacak, yegâne kalacak tek sersin.
Doğusuyla, Batısıyla kutsal bilinen tek sır, O DEVLET’İN, BU DEVLET’İN DEĞİL!
SEN, İSLAM DEVLETİ’NİN BAŞKENTİSİN!
Bir Kudüs vatandaşı değilim ben, ama ben KUDÜS’üm, Filistin’im, Mescid-i Aksâyım...
Ve sen, izinin tozuna yüzümü sürsem dediğim, Habibullah’ın İslama öncülük ettiği yerdesin...
Nice Allah elçisi’nin vahyine şahitlik edensin…
EY KUDÜS!
İsminde gizlenmiş bir mübarek şehir var!
Şahadet şerbeti’nin muhatabı olan, babasının ardından baka kalan çocuklar var şimdi...
Onlar hürmetine yeniden kalk ayağa!
Mescid-i Harama kardeş gelen mescidi aksasın SEN
İsra suresinde müjdelenen kutsal mescidin izisin SEN
Selâhaddin Eyyûbiler’in zaferini müjdele bize...
EY KUDÜS!
Bir kılıç dahi kuşanmadan teslim olsun Ebû Lehepler, Ebâbiller gelmeden geri dönsün Ebreheler,
Bir söz dahi edemeden kahrolsun haçlılar. Yetimlerin, anaların, dul kalan gözü yaşlı bacıların hesabını soracak erlerin yüreğisin SEN…
Sen ki o mâbedi korumak adına kendini feda ettiğinde, gülümseyerek ölüme gidenlerin yeminisin.
Marmara’nın serin sularının kucak açtığı şehitlerin selamısın SEN…
Bir değil, bin merminin yıkamadığı sursun SEN. İslam sancağı altında dil, ırk demeden tek yürek olmanın adısın SEN. Selâhaddin Eyyubiler’in, Yavuz Sultan Selimler’in, Ömer bin Hattaplar’ın ümmet oldukları yersin SEN…
Taşında, toprağında Ömer’in adâleti var ey KUDÜS...
Barışın şehri demişler Sana, ayağa kalk dimdik dur ŞİMDİ, senin saçacağın bu ışığa ihtiyacı var biçârelerin..
EY KUDÜS!
“ Yaktırayım Kur’ân-ı, Yıktırayım Kâbe’yi
Şarka gelen görmesin, Gök kubbeli minâreyi!“ diyen Romen Diyojen’e;
“ Ya Rabbi! Bu ordu senin ordun, ordumuzu muzaffer eyle! Niyetim halistir. Eğer değilse beni kahreyle.” Diyerek dua eden ve muzaffer olma yolunda kararlılık gösteren Alparslan’ın zaferisin SEN…
DUA İLE…
“Bu ordu senin ordun, eğer bu Ordu mağlup olursa, yeryüzünde sana ibadet eden kimse kalmaz Allah’ım! Diye edilen dualara…
Bir dua da benden olsun Yarabbi...
“ Bu belde senin belden, bu canlar senin yoluna kurban, şehadetini kabul eylediğin kulların hürmetine, bu beldeyi muhafaza eyle!
On binlerimizi yüz binlere say! Bedirdeki meleklerin gibi...
Müslümanları koru, Dinimizi koru, Kudüsümüzü koru ve bizleri muzaffer eyle... (AMİİN)