AZI GİTTİ ÇOĞU KALDI
AZI GİTTİ ÇOĞU KALDI
Üç ayların başında, baldan tatlı bir ırmak adıyla seslendiğimiz recep ayına, ortasında, bağışlanan günahların muhâtabı olan şaban ayı ve sonunda ise Müslümanlara bayram olan Ramazana kavuşmak nasip oldu hamdolsun.
Azı gitti çoğu kaldı diye espriler yapılan şu günlerin sonrasında, çoğu gitti azı kaldı diyerek hüzünleneceğimiz günler gelecek elbette. Hoş geldin dedik altı gün önce üç ayların sonuncusu, cehennem azabından kurtuluşun müjdesi olan Ramazan-ı Şerife.
Ramazan’ın başında niyetler halis, sağlam ve güçlü bir şekilde rahmet esintisi, ortalarına doğru değişen arzularla birlikte mağfiret beklentisi, sonu ise kavuşmaktır bayramlara müjde müjde bir cennetle...
Demiştik ya hani oruç bizi tutar aslında, ahh bir de biz onu tutabilsek diye. Şimdi şöyle bir arkasına yaslanıp izlesin Ramazan-ı Şerif kulluğumuzu. Açılan onlarca pencereden teker teker bakıp, nefes ölçümü yapıp sonra kapasın birer birer o pencereleri. Açlık penceresi, susuzluk penceresi, merhamet ve vefa penceresi, kul hakkı penceresi, gıybet ve nemime penceresi, dostluk, yardım, komşuluk, sıla-i rahim, paylaşmak, fitre, zekat pencereleri ve dahası kıymetli okurlarım. Öyle çok ki nefes alınması gereken pencere, aman deyim hepsini birden açıp oksijene boğulmayalım. Teker teker açalım, ağır ağır çekelim nefesleri içimize. Ya da varlıklarını unutup havasızda kalmayalım. Hadis-i şerifte buyuruyor ya Allah’ın Rasûlu, azda olsa devamlı olalım, ne ifrâda ne tefrîde kaçalım, orta yolu bulalım.
En önemlisi ise kaş yaparken göz çıkarmayalım. Akşamları iftar hazırlarken önce gönüller sofrası kuralım. Önce ruhumuz doysun sonra midelerimiz. Maneviyat öncüsü Ramazana merhaba dediğimiz şu günlerde, adı üstünde maneviyata öncülük edecek amellerde bulanalım. Karınca kararınca bir kulluk niyeti ile yaşayalım. Sade ve gösterişten uzak bayramlara kavuşalım. Açılan pencereleri hakkıyla nefes alıp tekrar kapayalım.
Benim nazarımda ramazan da canlı ve heyecanlı kıymetli okurlarım. O da nefes alıp nefes veriyor. Tıpkı şair ve dava adamı Sezai Karakoç'un dediği gibi;
"Oruç da canlıdır, hisseder, kadir kıymet bilir, oruç da susar, oruç da acıkır. Ve orucun da iftarı vardır. Oruç mü’min’in kalbinde iftar eder. Onun sofrasında göğe mahsus yiyecekler bulunur. Yalnızca insan orucu özlemez, oruç da insanı özler. Ramazan ayı gelince sıla-ı rahim edenler gibi, meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç, insana acıkır ve koşar gelir."
Ne güzel söylemiş üstad, kanlı canlı, dipdiridir oruç ve güzelim ev sahibi Ramaz-ı Şerif . Gözleri, elleri ve yüreği açık Ramazan-ı şerifin. Riyası olmaz oruç ibadetinin. Şeytanın bile müdahil olmadığı ibadettir oruç. Nefsin yapayalnız mücadelesi, kulluğun arşı alası, ümmet olmanın bilincidir oruç ibadeti.
Hoş geldin ya Ramazan! Hoş karşılamak, hoş uğurlamak duası ile.
Bir sonraki Vakt-i Muhabbette buluşmak dileğiyle. Hoşça kalın sevgili okurlarım.
Esra GÜL