Yeryüzü Sofrası
Yeryüzü Sofrası
أديم زمين سفره عامه اوست
برين خوان يغما چه دشمن چه دوست
Edîmi zemin sofra-i âmmei ost, birin hvan yağma çi düşmen çi dost.
Yüce Allah'ın yarattığı bu yeryüzü, bu kâinat, Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın mahlûkat için çekilmiş bir sofrasıdır.
Düşman dost, inanan inanmayan kim olursa olsun bu yeryüzü sofrasından yemektedir (Bu sofra bitmesi şöyle dursun, azalmamaktadır, hatta devamlı çoğalmaktadır)
Bu sofra rengârenk, nimetlerin çeşitleri ve isimleri o kadar çok ki saymak mümkün değildir.
Bu bitmez tükenmez yeryüzü sofrasında meleklerin, İnsanların, rüzgâr ve yağmurun, ay ve güneşin, gece ve gündüzün ve daha nice başka mahlûkatın görev aldığını söylemeye gerek var mıdır? Gerek yoktur.
Yüce Allah'ın hiç bir şeye ve hiç bir kimseye ihtiyacı yoktur elbette, ama kullarına ve yarattığı diğer canlılara hizmet için bir şeyleri ve bazılarını seferber ediyor.
Bir lokma ekmeğin tarladan soframıza, ağzımıza, midemize ve oradan diğer aşamalara intikalini insan -ara sıra bile olsa -düşünmez mi? Bu lokmanın sevk ve idaresinde görev alanları tefekkür etmez mi?
Nasıl çiğneniyor bu lokma, çiğneyen dişlerin ve çenelerin gücü ve ağırlığı aklımıza geldi mi hiç? Seksen kilo ile yüz yirmi kilo arasında ağırlıkla ezilip çiğneniyor lokmalar, farkında mıyız? Ya dil, yüzlerce yiyeceğin, yüzlerce, içeceğin, yüzlerce meyvenin ve sebzenin tadını ayrı ayrı veren bu tek dil için nasıl şükredelim de, batılda ve boşta kullanmayalım diye hiç düşündük mü? Eğer her bir yiyecek ve içecek için bir dil lazım olsaydı, bir iki çuval dolusu dil bulundurmak zorunda kalırdık ki bu da mümkün olmazdı.
Sonu gelmeyecek olan bu faslı şu sözle bitirelim:
ذرها ديدم دهنشان جمله باز
گر بگويم خوردشان كردد دراز
Zerrehâ dîdem dehanşan cümle bâz,
ger bigoyem hordişan gerded dırâz.
Zerreleri gördüm hepsi ağızlarını açmış bekliyorlar, bir de ne yediklerini anlatsam söz uzar gider.
Ya Rabbi! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi sayısız nimetleri senden bilen istifade eden ve şükreden, razı olduğun gibi kullanan vefakâr ve kadirşinas, kadir bilen kullarından eyle. Âmîn.