Ne Zamana Kadar

Ahmet Özkan

NE ZAMANA KADAR

إلى متى وانت باللذات مشغول
وانت عن كل ما قدمته مسؤول


İle metê ve ente billezzêti meşğûlün,ve ente an külli mê kaddemtehû mesûlün.

(Ey insanoğlu) daha ne zamana kadar böyle (özellikle haram, oyalayıcı, gaflete sürükleyici ve gaflete batırıcı) lezzetlerle meşgul olacaksın?

Hâlbuki bilmelisin ki sen (ey ahiret yolcusu olan mü’min) Meleklerin yazdığı ve amel defterinde bulunan her şey'den hesap günü sorumlu olacaksın.

Haramlar kötülüğü emreden nefsin meyveleridir, nefsin hoşuna gider.
Lezzet sadece yenen ve içilen şey değildir, göze, kulağa hitap eden, dilin meşgul olduğu ve insana hoş gibi gelen nice şeyler vardır ki bunlar da nefsin hazzettiği şeylerdir ve insanı oyalıyor, insanın
iki kalbi olmadığı için bu lezzetlerle oyalanan, yakasını bunlara kaptıran ve yorgun düşen kalb huzur bulamaz,düzgün bir ibadete vakit ayıramaz zikre,geceye ve duâya,dostlarla sohbete bile vakit bulamaz, vakit ayırsa bile ibadetin ve zikirin tadını alamaz, fakat kendisine faydalı olmak şöyle dursun zarar veren şeylere ve yerlere saatlerini, günlerini verir de farkında olmaz.

Yüce Allah kime neyi soracağını en iyi bilendir. Helal olanı haram kılma ve yasaklama yetkisi hiç bir insana verilmemiştir, verilmemiştir doğru ama, gülerek ve eylenerek haramları işleyenler,  tövbe edip  bundan  vazgeçmezlerse yarın azab’ın acı ve elem veren tadını tadarlar, yasakları yaparken eylenenler ahirette bunun da hesabını ağlayarak  verirler, bunu unutmamak gerekir.

Haram lezzetlerin azabı, mubah lezzetlerin de hesabı vardır. Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz" Tekâsür Suresi: 8. Ayet.

Bu nimetler mesela sıhhat, afiyet, hürriyet yiyecekler, içecekler, boş vakit, beden şehrinin eşsiz organlar, göz kulak kalb ve bedenin görünür görünmez azaları, benzeri nimetler ve her şey.

Haram lezzete dair herkesin bildiği türden ve dilden bir örnek vermek gerekirse, mesela gıybet.
Saatlerce bir mecliste birilerinin gıybet  yapılıyor, yapanlar da hizmet ediyoruz zannediyorlar, güle yıkıla vakit öldürüyorlar, belki birisi, lütfen gıybeti bırakalım diye uyarınca da, gıybet etmiyoruz diye ikinci bir günaha giriyorlar v.b gibi.

Ölmüş kardeş eti yeme, zamanı boşa harcama, kardeşin bile olsa kusurunu dile getirmek demek olan gıybetten nefis lezzet alıyor rengârenk meyve yer gibi iştahla saldırıyor.

Zaman, bu gafletten belki uyanır diye insanoğlunun etrafında haykırarak dönüp dolaşıyor, Güneş, Ay, Yıldızlar ve her şey.

Kim bilir belki olup biten ve çoğu zaman hikmetini çözemediğimiz olaylar, musibetler, sel, yangın, deprem gibi şeyler gafletten uyanıp kendimize gelmemiz içindir.

"İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden Karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah- dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor"
Rum Suresi:  41 Ayet.

Zayıf olduğu rivayet edilen bir hadiste Rasulullah Efendimiz'in zamanında Medine-i Münevvere’de bir deprem oluyor, bunun üzerine Rasulullah efendimiz şöyle buyuruyor:
"Allah sizin kendisinden memnun olmanızı (kendisine dönmenizi ve O'nu razı etmenizi istiyor) Allah'tan memnun olun ( Allah'ı razı edin ve O'na dönün)"
Askalâni,Telhis ül habîr.2/632

Mü'min uyanır da yüce Allah'a döner ve hazırlık içinde olursa kendine iyilik etmiş olur, yok uyanmaz veya geç uyanırsa kendine haksızlık yapmış olur.

Kur'an'ı kerim ve Allah Resulü en gür bir sadâ, ve en mübarek bir davetle insan ve cinlere sesleniyor ve onları uyanmaya, başkalarını da uyandırmaya uymaya ve uygulamaya davet ediyor.

Yüce Allah bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi, ölümle uyanmadan önce uyandırsın, lehimize olacak işleri ve amelleri yapmak için bu kutlu sadâ ve davete icabet edip mutlu olanlardan eylesin, ölmeden önce kendi arzu ve isteği ile haramlardan ve her türlü günahtan el etek çekmekte mu'înimiz olsun. Âmîn