Gözleri Yabancıya Kaymayan Erler

Ahmet Özkan

GÖZLERİ YABANCIYA KAYMAYAN ERLER

آنان كه خاكرا به نظر كميا كنند
آيا بود كه كوشه چشم  بما كنند
دردم نهفته به ز طبيبان مدعى
باشد كه از خزانه غيبش دوا كنند
Ânân ki hâkra be nazar kimya künend,âyâ buved ki kûşeî çeşm be mâ künend,derdem nihüfteh beh zi tabibâni muddeî,bâşed ki ez hizâne-i ğeybêş devâ künend.

O erler ki toprağı  bakışlarıyla altın yaparlar,
ah keşke gözlerinden bize de yer ayırsalar(bize de nazar etseler,bunu deyince)benim korkum şudur: iddiacı doktorlar şimdi dediğime inanmazlar,halbuki o erler Yüce Allah'ın gayb eczanesinden devâ(ilaç)
getirirler.

Muhammed Bahaeddin nakşibendi(k.s) bir gün Şiraz şehrinin üzerinde bir nur görür, takib eder,nur bir evin üzerinde ve yüksektedir, evin kapısını çalar biri  çıkar,çıkan ev sahibidir, yüzü normal ve o nur hala yerinde duruyor, evde başka kimse var mı diye sorar,evet bir oğlum var onu da çağırır mısın deyince  çağırır, o da aynı yani yüzü normal ve nur hala evin üstünde, başka kimseniz var mı diye sorar ev sahibi:  Bir oğlum var ona iki yük gübre doldurduk ve onu tarlaya gönderdik der, onu çağırabilir misiniz der, adam yanındaki oğluna: Git kardeşini çağır diye emreder,bir müddet sonra iki yük gübresiyle beraber kardeşiyle döner gelir. Muhammed bahaeddin k.s  o takib ettiği nur'u  bu delikanlının yüzünde parladığını görür,ona adın nedir diye sorar, delikanlı:Şems Muhammed diye cevap verir, bu iki yükün nedir diye sorar ,Şems Muhammed:gübre diye cevap verir Nakşibendî Hz. Şems'i görür görmez onun yüzündeki nuru evin üzerindeki nur ile bir olduğunu görmüştür onun için  yükün ne diye soruyor, benim iki yüküm gübre deyince Nakşibendi Hz: Hayır Senin  iki yükün altındır diyor.Şems: yok diyor babam ve kardeşim yüklediler  iki yüküm de gübre.
Nakşibendi Hz: Dök diyor delikanlı döküyor hakikaten altın, Şems Muhammed daha sonra hafızı Şirazi diye meşhur oluyor ve yazdığı meşhur divanda bu olaya yer veriyor ve Nakşibendi  Hz anlatıyor ve yukarıdaki beyitleri söylüyor.

Bu erler tarih boyunca hep olagelmiştir. Asrımızda bulunan böylesi gönül erleriyle ilgili bizim de meşhur ve mağfurun lehu(inşaallah)
şâirimiz şõyle der:(Sadece bir kaç beyit)

O erler ki gönül fezasındalar.
Toprakta sürünme ezasındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de
Namazda arka saf hizasındalar
Bir an yabancıya kaysa gözleri
Bir ömür gözyaşı cezasındalar
Ne cennet tasası ne de  cehennem
Sadece Allah'ın rızasındalar. 

Mu'cize, keramet ve tüm ni'metler ve her şey yüce Allah'ın kabzasında, tasarrufunda ve yetkisindedir.

Keramet vardır ve hakk'tır.İslam âlimleri kur'an ve sünnet'ten delil getirerek şu sonucu sunarlar

وأثبتن للاولياء الكرامة
ومن نفاها فانبذن كلامه
Ve esbiten lilevliyêlkerâmeh,ve men nefêhe fenbizen kelêmeh.
Velilere kerameti isnat ve isbat et savun ve onayla,yok diyenin sözünü dinleme at gitsin.

كرامات الولى بدار دنيا
لها هول وهم أهل النوال
Kerâmât ül veliyyi bidari dünye lehe hevlün ve hüm ehlünnevâli.
Dünyada yaşayan velilerin heybetli ve saygın keramatleri vardır,o veliler de (Yüce Allah'ın ikramına ve (iltifatına)nail olmuş  sermayeleri olan saygın insanlardır.

Özet meâl: Keramet hakk'tır,kabul etmeyenin sözünü biz de kabul etmiyoruz.

Sevgileri ağyara karşı te'sirli bir silah olan Rasulullah efendimizin varisi vekili bu gönül erlerinin beraberliği ne
güzeldir.

Yüce Allah bizi peygamberler şehitler sadıklar ve salihlerle velilerle, gönül erleriyle haşreylesin Âmîn.