Vicdanlar İman ile Hayat Bulur

Adnan KALKAN | Yazar | Aile Danışmanı

İnancın zayıfladığı gönüller, vicdan fakiri olur. Vicdan, imanın bir şubesidir. İnanç zayıfsa, kimseden vicdan beklenemez. Bazen "çok iyi" dediğimiz bir insan, şehveti veya menfaati söz konusu olunca canavar kesilip bütün nezaketini, merhametini ve insanlığını kaybedebiliyor. Oysa iman varsa, bu duygu, düşünce ve davranışlar anlam kazanır; menfaat ve şehvet de frenlenir.

İman, hayırlı birçok konuda insanı harekete geçiren bir gaz, olumsuzluklarda ise bir fren görevi görür. Günümüzde, inancın zayıflaması ve taklidi imanın yayılması nedeniyle kabul edemeyeceğimiz vahşet olayları yaşanıyor. Güzel kızımız Diyarbakırlı Narin’in trajedisi de bunun bir örneğidir. Medyada çeşitli senaryolar dolaşsa da, hiçbir inanç ve iman, masum bir yavrucağın öldürülüp torbaya konulmasına ve dere kenarında üzerine taş konulmasına izin vermez. İnanç zayıflığı, şehvet ve menfaati körüklediği sürece, daha birçok Narin canının vahşice yok edilmesine neden olacaktır.

Bizler, Milli Eğitim müfredatına yaratılış ve inanç konularını dahil etmeye çalışırken, ateizm ve diğer inançsızlıklarla mücadele ederek inançlı bir nesil yetiştirmeye gayret ediyoruz. Bu çabaya karşı çıkanlar, umarım biraz düşünme fırsatı bulurlar ve varsa vicdanları insafa gelir.

  Bediüzzaman’ın dediği gibi,
  "Din, hayatın hayatı,
  Hem nuru hem esası,
  İhya-i din ile olur
  Bu milletin ihyası."

İman, Hem Nurdur Hem Kuvvettir

İman hem nurdur hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okur. İman, insanı insan eder; belki insanı sultan eder.

Bugün okullarımızda inançlı nesiller yetiştirmekten başka çaremiz yok. Sadece imam hatip okullarında değil, tüm okullarımızda din dersleri zorunlu hale getirilmeli; anaokulundan itibaren uygulanmalıdır. Farklı inançlara sahip olanlar ise bu derslerden muaf olmak için dilekçe verebilir ve zorunlu ahlak derslerine katılmalıdır. Ahlak da dinin bir şubesi olduğundan, dinsiz ahlak mümkün değildir. Ancak, ateistler ve İslam dışındaki inançlara sahip olanlar için bir alternatif olarak ahlak dersleri zorunlu hale getirilmelidir.

Devletin ve Toplumun Sorumluluğu

Her devlet, neslini ihya etmek ve medeniyetinin devamını sağlamakla yükümlüdür. Her bürokrat ve her siyasi, bu görevi yerine getirmekle sorumludur. Neslimize ve medeniyetimize zarar verecek inançsızlık akımlarına karşı, inancın hem ailede hem okulda hem de sosyal hayatta yayılması ve yaşanması için gayret gösterilmelidir.

Özellikle sosyal medyanın yayılmasıyla her türlü inançsızlık ve ahlaksızlık, çocuklarımızın ve gençlerimizin cep telefonlarına kadar girebilmektedir. Bu, büyük bir beka meselesi haline gelmiştir. Selçuklu’yu, Osmanlı’yı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ecdadımız, inançlı insanlardı. Sultan Alparslan’ı beyaz kefen giydirip Malazgirt Meydanı’na at koşturan, Selahaddin Eyyubi’yi siyah sarık bağlayıp Kudüs’ü Haçlılar’ın elinden kurtarana kadar yüzünü güldürmeyen, Fatih Sultan Mehmet’e gemileri karadan yürüten ve Seyyid Onbaşı’ya Çanakkale’de tek başına büyük topu kaldırtan inanç değil miydi?

Bugün bu inancı neslimize aktaramazsak, hem neslimiz hem de medeniyetimiz büyük bir beka sorunu ile karşı karşıya kalacaktır. İman hakikatlerini ve imana dayalı vicdanı, gençlerimize aktaramazsak; imanlı, ahlaklı ve vicdanlı bir nesil yetiştiremezsek, daha nice Narinler vahşice katledilecek, nice küçük kızlara tecavüz edilecek ve nice insanların malı mülkü talan edilecektir. Böylece vahşi bir nesil yetiştirmiş oluruz.

Acil Hareket Çağrısı

Azgın bir azınlığın bağırıp çağırmasıyla Milli Eğitim Bakanlığı, inancımızı nesillerimize aktaracak programlardan asla vazgeçmemelidir. Bütün sivil toplum kuruluşları, devlet kurumları ve başta aile olmak üzere herkes, inançlı bir nesil yetiştirmek için seferber olmalıdır. Eğer bugün bunu başaramazsak, yarın çok geç olacak. Bu, hem her ferdin hem de toplumun ve devletin asli vazifesidir. İnançlı bir nesil yetiştirmek için bu, acil bir hareket çağrısıdır. Bu çağrı, tüm iman, vicdan ve ahlak sahiplerine yapılmıştır: Ya bugün, ya hiç; ya biz, ya kimse!