Tanrı Geni ve Ateizm

Adem DOĞANTEMUR

TANRI GENİ ve ATEİZM!Felsefe ve Kelam’daki Ontolojik delile göre “tanrı” düşüncesi her insanın aklında yaratılıştan vardır. Modern felsefenin kurucusu sayılan Fransız matematikçi ve filozof Descartes’in (ö. 1650) ifadesiyle, sınırlı olan aklımız sınırsız varlık düşüncesine sahipse bu Tanrının varlığının kanıtıdır. Zira akımıza o düşünceyi koyan bizatihi Tanrı’nın kendisi olmalıdır!    Esasında Descartes’in bahse konu “ontolojik” delili şu iki ayetin açılımı/tefsiri gibidir: “Sen yüzünü, Allah’ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allah’ın yaratma yasasına ki, insanları ona göre yaratmıştır…” (30/Rum 30)   Araf suresindeki vurgu ise çok daha çarpıcıdır: “Rabbin, Âdemoğullarının bellerinden nesillerini/soylarını çıkardığında (yaratılış ve yazılım aşaması) onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ Onlar da ‘Evet! Sahibimizsin, biz buna şahidiz’ dediler. Artık kıyamet günü, ‘Biz bunun farkında değildik’ veya ‘bizden önce atalarımız ortaklar koşmuşlardı, biz onlardan sonra gelen bir kuşağız (bizim suçumuz yok). Gerçeğe aykırı yolu izleyenlerin yaptıkları yüzünden, bizi mi yıkıma uğratacaksın?’ diyemezsiniz.” (7/Araf 172-173)   Bu husus ister istemez bir dönem meşhur olan “Tanrı Geni” tartışmasını akıllara getirir. Bu tanımlama bildiğiniz gibi Amerikalı genetik bilimci Dr. Dean Hamer’e aittir. Hatta 2005 yılında “Tanrı Geni: İnanç, Genlerimizde Nasıl Donanmıştır/Kodlanmıştır” adıyla bir de kitap yazmıştır. Ona göre Tanrı geni beyindeki bazı kimyasalları kontrol ederek kişinin manevi dünyasını belirliyor. Buradan hareketle de Tanrı inancının insan DNA’sına gizlenmiş kutsal bir şifre olduğu ifade edilmiştir. Bu demektir ki; her nerede olursa olsun hiçbir insan Allah’ın ve onun vahyinin kapsam alanı dışında değildir.    Bu nedenledir ki esasında bir insanın “ateist” olması pratik olarak mümkün değildir. Zira tevhit inancı her bireyin fıtrat ilkelerini içeren yazılımında doğuştan vardır. Ateizm ancak bir şartla mümkün olabilir ki ateist olduğunu söyleyen birisinin bu iddiasında tutarlı olabilmesi için her şeyden önce Allah’tan bağımsız olarak kendi yazılım programını değiştirmesi, yani kendisini yeniden yaratması gerekir. Bunu başardığımızda mutlak anlamda ontolojik özgürlüğümüzü ilan edip gönül rahatlığıyla “Tanrı’ya eyvallahım yok” diyebiliriz. Aksi takdirde “ateizm” yalnızca felsefi bir iddia olmaktan öteye geçemeyecektir!   Çevremizi gözlemlediğimizde şunu fark ederiz ki kendisini ister TEİST, ister DEİST, ister ATEİST, isterse AGNOSİTK olarak tanımlasın genelde herkesin gündeminde DİN ve TANRI mutlaka vardır ve bu tarih boylunca da hep böyle olmuştur. Hatta diyebilirim ki; din ve Tanrı meselesi, TEİSTLERDEN daha çok kendilerini ATEİST olarak tanımlayanların gündemindedir. Özellikle sosyal medyada aktif olan bazı kişi ve guruplarda bunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Peki, bu neden mi böyledir:   -Çünkü din; istediğiniz zaman girip istediğiniz zaman çıkabileceğiniz bir dernek veya spor kulübü değil, ontolojik olarak tüm hücrelerinize kadar kodlanmış olan ilahi hakikatlerin bir yansımasıdır ve siz istemeseniz de o hakikatler haykırışlarını sürdürürler de onun için!   -Çünkü siz; dışınızdaki Peygamber Hz. Muhammed’i veya hariçteki vahiy olan Kuran’ı yok saysanız bile içinizdeki peygamber olan aklınıza ve yazılımsal ayet olan fıtratınıza söz geçiremezsiniz de onun için!   -Çünkü siz; icabında Allah’a söverken bile vicdanınızdaki huzursuzluğun tanrısal haykırışlarını hissedersiniz de onun için!    -Kısacası Tanrı’yla savaş, Don Kişot’un yel değirmenleriyle savaşından öte gitmeyecektir de onun için!   Âdem DOĞANTEMUR