MESİH-MEHDİ İNANCI ve HZ. İSA'NIN DÖNÜŞÜ!
MESİH-MEHDİ İNANCI ve HZ. İSA’NIN DÖNÜŞÜ!
Hıristiyanlıktaki Mesih’in dönüşü inancı, Yahudiliğin Hıristiyanlık üzerindeki etkisinden ibarettir. Dolayısıyla bu inanç, tamamıyla bir Yahudi-Hıristiyan akidesidir. Yahudiler Mesih olarak yeni bir şahsın gelmesini beklerken, Hıristiyanlar Hz. İsa’nın dönüşüne inanmaktadırlar.
Yahudilerin tarihlerinde yaşadıkları sıkıntılar ve uğradıkları hezimetler sonucu taşıdıkları kurtarıcı/Mesih beklentisi, şekil ve hedef değiştirerek Hıristiyanlara geçtiği gibi benzer şartları yaşayan Müslüman topluma da değişik isimler altında girmiştir. Zaten böyle bir inanç öteden beri değişik toplumların kültüründe yer etmiştir. Şöyle ki: Mesih inancının ilk önce Sümerlerde doğduğu, Babilliler ve Mısırlılarda gelişmeye devam ettiği ve bu iki kanaldan dünyaya yayıldığı iddia edilmektedir.
Yahudilerin “Mesih” inancını Bâbil esaretleri sırasında Zerdüştilerden (eski İran dini) aldıkları söylenebilir. Bu bağlamda, Şiilikteki imamet anlayışının, imamların masumiyeti ve babadan oğla intikalinin tamamen Zerdüştlükten kaynaklandığı ifade edilmektedir.
Nasıl ki Ricat inancı (Mesih’in dönüşü) tamamıyla bir Yahudi-Hıristiyan akidesi ise, Müslümanlar arasındaki “Mehdi” inancı da Yahudi ve Hıristiyanlıktaki “Mesih” inancının bir yansıması olarak görülmektedir. İslam kültüründe Hz. İsa’nın geri dönüşü doktrini hadislere dayanmaktadır. Hadislerde geçen “Mesih” kavramı Yahudi ve Hıristiyanların Mesih telakkilerinden etkilenmişliğin bir ürünüdür.
Yahudiler, Hz. İsa’nın bekledikleri Mesih olmadığını iddia ederek birtakım suçlamalarla öldürmeye kalkıştılar. Onu büyücülük ve sahtekârlıkla suçladılar. Hz. İsa’yı öldürmeye karar veren Yahudiler, onu egemenlikleri altında bulundukları Kudüs Valisi Romalı Platus’a teslim ettiler ve çarmıha gerilmesini sağlayıp öldürdüler.
Yahudilere göre Hz. İsa çarmıhta öldürüldüğüne göre o lanetlenmiştir ve böylelikle ruhu Allah’a değil, şeytana gitmiştir. Çünkü Tevrat çarmıhta ölenin lanetlenmiş olduğunu beyan etmektedir. Nitekim Tevrat şöyle der: “Asılmış olan adam Allah tarafından lanetlidir.” Lanetli ise, Allah’tan uzak ama Şeytana yakın olan kimseye denilir.
Hıristiyanlıktaki İsa-Mesih inancının temelini Hz. İsa’nın ölümünden sonra Pavlus’un kurguladığı Tanrı İsa anlayışı oluşturur. Öyle ya madem babasız dünyaya gelmişti o halde o bir Tanrı olmalıydı. Tanrı olduğuna göre çarmıhta öldürülmüş de olamazdı!
Hz. İsa’nın ölümünün de her canlı gibi normal bir olay olduğu vurgulanarak İsa’nın gökyüzünde Allah’ın sağ yanında oturduğu ve dolayısıyla kıyamete yakın Mesih olarak yeryüzüne tekrar döneceği anlayışı Kurân tarafından reddedilir (3/55)
Sonuç olarak Hz. İsa’nın ölmediğini ve kıyamete yakın yeniden yeryüzüne döneceğini iddia etmek farkında olmadan Hıristiyan misyonerliği yapmak anlamına gelir. Daha da önemlisi Pavlus’un söylemlerine Kurân üzerinden meşruiyet kazandırmış oluruz. Öyle ya Kurân’da “her insan ölümlü” buyrulduğu halde İsa ölmediyse o bir TANRIDIR!!!
Bizim Mesihçi ve mehdici hocaların çelişkisi ve cevabını merak ettiğim üç temel soru:
Birincisi; her nefs/insan ölümlü olduğu halde İsa’nın ölmediğini iddia ederek Pavlus’un öğretileri doğrultusunda onun insanüstü Tanrısal kimliğini kabul edip, Hıristiyan misyonerliği yapmış olmuyor musunuz?
İkincisi; Sünni anlayışa göre Allah için zaman mekân tayin edilemezse, Hz. İsa niçin gökyüzünde ve Allah’ın yanındadır?
Üçünü olarak da; madem İsa-Mesih gelecekse, Mesih olduğunu iddia eden bunca zatın Mesih olduklarına niçin inanmıyorsunuz veya Mesih olmadıklarına dair kanıtlarınız nedir? Ya da beklediğiniz mehdi veya mesihin kriterleri nelerdir ve hangi ölçütünüze uymamaktadırlar?
Hadi Adnan Oktar’ı masonlarla irtibatı, güvenilmez oluşu, kedicikler vs sebeplerle elediniz diyelim. Hasan Mezarcı’ya ne diyeceksiniz!
Adamın geçmişinde hocalık var, hâfızlık var, müftülük yaptı, hatta milletvekilliği bile yaptı. Üstelik dinde son derece cesur açılımlar da yapıyor. Saçını, sakalını, kaftanın rengini saymıyorum bile…
Demem o ki; ya bu tür absürt iddialarınızdan vazgeçin, ya da gidip adama iman edin. O kadar özelliğini saydım, valla bundan iyisi Şam’da kayısı…