Uyanmak için neyi bekliyoruz?

Abdulaziz TANTİK

Sesli Makale Dinle
  Değerli okurumuz, browser'ınız maalesef ses dosyasını desteklemiyor
Uyanmak İçin Hala Neyi Bekliyoruz?İsrail Gazze’de istediği başarıyı elde edemediği için yeni arayışlara yöneldi. İran sürtüşmesi, Hizbullah üzerine saldırılar. Hizbullah’ın komuta kademesine yönelik katliam… İran’da meydana gelen cinayet ve sabotaj saldırıları, hep Gazze üzerinden bakışları gizlemek ve yeni gündemlerle yeni olgulara yönelterek Gazze’de elde etmek istediğini elde etmektir.   Türkiye dâhil yeni tartışma alanları açmak, yeni konuşulacak konular gündeme taşımak ve Narin cinayeti gibi bir olguyu bir iki aya yakın tartışma zeminine taşımak, cinayetler gündeme taşımak, futbol üzerinden gündem oluşturma girişimleri vesaire ile Gazze müslüman halkın gündeminden uzaklaşsın ve İsrail istediğini elde edene kadar bu böyle devam ededursun demektir.   Son günlerde İsrail Türkiye’ye saldırı yapabilir mi sorusu gündeme taşındı ve böylece televizyonlar bunu tartışma konusu yaptı. Bu konuda ikili bir yapı oluştu. İsrail Türkiye’ye saldırır diyenler ve saldırmasını gerektiren bir durum yok diyenler… Bir süre de bu tartışmaya kulak kabartacağız. Lübnan üzerine yaptığı katliamlar ile ve Hizbullah’ın komuta kademesine yönelik yaptığı katliam ile İsrail yeniden güçlüyüm havasına girmişken…   İşte tam bu noktada dün geceki Hizbullah saldırısı yeni bir başlangıcın adımı olarak tarihe geçebilir… Golani Kışlasına yönelik Hizbullah saldırısı önemli bir zayiata neden oldu. Kamikaze dronlar ile yapılan saldırı aynı zamanda Demir Kubbe hava savunma sistemini de delerek geçti ve böylece İsrail’in öyle güçlü olduğu zannının bir vehim olduğu tezi de yeniden gündeme taşındı. Tıpkı 7 Ekim Aksa Tufanında olduğu gibi bu son saldırıda da İsrail’in gücü ve nüfuzu yerle yeksan edildi. Bu şu demektir; İsrail’e yönelik daha büyük saldırılar hava savunma sistemine takılmadan yapılabilir. Bu da İsrail’i savunmasız kıldığı görüşünü ortaya çıkarır.   Bir sene sonra yeniden İsrail tepetaklak edilen çok güçlü imajını bu sefer neyle düzeltecektir. BM askeri karakollarına yönelik saldırıları ile ‘ Ben kimseye hesap vermem’ tavrını nereye kadar sürdürebilecektir? Beklenecek cevaplar ile İsrail’in geleceği at başı birlikte gidecektir. Halktan gizlenen ölü ve yaralı sayısı ise yarın belli oldukça verilecek olan tepkilerde çoğalarak devam edecektir. Ayrıca İsrail’de kendi vatandaşı kalabilecek mi? Saldırılar sürdükçe çifte vatandaşlar orayı terk edecekler. Ayrıca Netanyahu hükümetine yönelik tepkiler de çoğalacaktır. İran’a yönelik verilecek cevap giderek gecikmektedir.   Ama bir taraftan da İsrail katliamları da Dünya Gündeminde ve Müslümanların gündeminde gereken biçimi ile yer almaktan uzak tutulması başarılmaktadır. Elbette ki eylemler sürmekte ve uluslar arası kurumlar telin yapmakta… Ama durumu değiştirecek bir adımın yokluğu hala bütün acımazsızlığı ve umarsızlığı ile ortada durmaktadır. Vicdan sahibi insanlar elinden geleni yapmaya devam etmektedirler. Ama Müslümanların kahır ekseriyeti ve neredeyse büyük bir çoğunluğu sessizliğini korumaya devam etmektedir. Birkaç ülke sesini yükseltmeye çalışsa da durum pek değişir gibi görülmemektedir. Son iki aydır eleştiriye tabi kılınan İran ve Hizbullah son iki saldırı ile büyük bir hamle yaptılar. Eğer İsrail, hala saldırılarına devam ederse, karşıdan daha büyük bir cevap bulacağını anlamış olmalıdır. Bu saatten sonra ABD ve şürekâsı ne yapacak, asıl temel soru budur…   Türkiye TBMM özel toplantısında İsrail Türkiye savaşını konuştu… Ama politik manevralar dışında bugüne kadar yaptığı önemli bir hamleye tanık olamadık… Hala iktisadi ilişkilerini bile tam olarak kesmediğine dair yapılan tartışmalar devam etmektedir. Filistin’e yapılan satışlardan söz edilmekte ama Filistin diye bir yer kaldı mı ki harita dışında… Batı Şeria bile İsrail işgalcilerinin zulmüne tanık olmakta ve sürekli Filistinli halk öldürülmekte ve yerlerinden sürülmektedir. Bu konuda da uluslar arası kurumlar ve yapılar tarafından herhangi bir tepki görülmemektedir.   Sonuç alıcı hiçbir şey yapılamadan bir yılı geride bırakılırken Hizbullah’ın dün geceki saldırısı ile tarih yeniden yazılacak gibi görülmektedir. İsrail, eğer birkaç gün içinde yeterli ve kalıcı bir cevap üretemezse giderek ateşkese daha yakın durmayı tercih etmek zorunda kalabilir.   Bölgede atılan siyasi adımlardan biri de Hizbullah örgütünün Lübnan siyasetinde dışlanmasıdır. Ki bunun gerçekleşme imkânı mümkün görünmemektedir. Bu durum bile Lübnan iç çatışmasını sağlaması yanında bir sürü denklemi de gündeme taşıyacaktır. Ama kalem ile yazılan siyasi gelişmeler genelde reel siyasi adımlar ile geriletilmektedir. Örneğin, Hizbullah saldırıları ile başlayan ve iki haftayı geride bırakan İsrail saldırıları Lübnan’da Hizbullah’ın ağırlığını artırmaya başlamıştır. İran ve Hizbullah tam potansiyelleri ile İsrail savaşına dâhil olduğu zaman ABD ve şürekâsının da İsrail’i kurtarması zorlaşacak gibi görünmektedir.   Burada asıl vurgulanması gereken şey; hala Müslümanların uyanışını sağlayacak bir vasatın oluşmamasıdır. Halkın, hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam etmesi ve sadece video vesaire ve haber izlerken ah vah etmesi dışında bir tepki vermediği aşikârdır. Müslüman entelektüeller, aydınlar, âlimler ve dava öncüleri, tebliğciler bu mesele üzerine yoğunlaşmalı ve Müslümanların geleceklerine dair ciddi bir kaygı taşımaları elzemdir. Bu sessizlik, her gün çocukların öldürülmesi, sivil insanların katledilmesi, büyük bir zulüm olarak çadırlarda yaşayan insanların yakılarak öldürülmesine rağmen korunuyor ve eğer vicdanları ayağa kaldıramıyorsa bunun üzerine düşünmek farz ve hatta elzem bir farza dönüşmektedir.   Yeni bir başlangıç, topyekûn Müslümanların ayağa kalktığı gün başlayacaktır. Müslüman aydın, entelektüel ve âlimlerinin şuurlu bir şekilde yapılan zulmü ayağa kalkarak reddetmeleri ve Müslümanları bir tavır almaya yönelttikleri gün başlayacaktır. Her müslüman insanın başını iki elinin arasına alarak düşünmeye başlaması ve öldürülen kardeşlerinin intikamını almaya yemin ettiği gün başlayacaktır… Bilerek ve taammüden öldürülen küçük çocukların haklarını her ortamda gündem yaparak ve Yahudilerin Siyonist olanlarına tam bir ambargo koyulduğu zaman başlayacaktır… Siyonist olmayan Yahudilerin Siyonist Yahudilerden beri olduğunu açık bir şekilde ortaya koyma zorunluluğu hissettiği anda başlayacaktır.   Müminler kardeştir ilkesini, slogandan kurtararak yeniden yerleşik hale getirmek ve mümin olmayı dünyanın her türlü ayrıcalığından üstün tutmayı başardığı gün Müslümanlar yeni bir devrim ve diriliş ile karşı karşıya kalabilirler. Dünyayı ve içindekilerini kutsamayı bırakarak ahireti ve ahiretin sağladığı yaşamı öncelediği gün Müslümanlar yeni bir dirilişin içinde kendilerini bulacaklardır. Dünyayı değiştirmek kendini değiştirmekle başlar… Bir insan kendini değiştirmeyi başardığı andan itibaren dünyayı ve içindekilerini de değiştirmeye başlamış kabul edilir…   Ey Müslüman! Zulme karşı ayağa kalk! Korkma, Allah en büyüktür… Ahiret yurdu ise dünya yurdundan çok daha iyidir…