Ramazan Ayının İnsana Bahşettiği…

Abdulaziz TANTİK

Yeni bir Ramazan ayına kavuşturan Rabbe hamdüsenalar olsun…

Din ve dini hayattan uzaklaşan Müslümanların yeniden din ve dine dair bir yaşamın kendisinin farkındalığına sahip olabilmesinin zemini olarak Ramazan ayı muhteşem bir muharrik güçtür. Ramazan ayı, kendi havasını da beraberinde taşıyan bir ibadettir. Kul, Ramazan ayına girdiği andan itibaren, orucu, imsakı, iftarı, teravihi ve mukabelesi ile sürekli bir kulluk kıyamına/ayaklanmasına neden olmaktadır.

Bir ay boyunca Müslümanlar, kendilerini bir ibadet şöleni içinde bulmaktadırlar. Sadece kendi hayatlarında değil, sosyal hayatta olduğu gibi medyada da buna tekabül eden bir değişim yaşanmaktadır. Bu yüzden hayatın müslümanca yüzünü gösterdiği ender bir zamanı hediye ediyor Ramazan ayı, bunun kıymetini bilenler ise; doğal olarak arınarak kurtuluşun kapısını aralamaktadırlar.

İnsanların büyük bir acının ardından kavuştukları bu ayda acıların merhamet ile sarılmasını ve kişilerin bu acıyı büyük bir olgunluğa dönüştürmeye vesile olabilecek bir zemine sıçrama hamlesini de içinde taşıyan bu ilahi armağanın kadrukıymetini bilerek hazırlık yapmaları şarttır.

Kuran ayı olarak isimlendirilen bu ayın şerefine vahyin yaşamımızı belirleyen ilkelerine ve sınırlarına riayet ederek yeniden imanın aydınlatıcı iklimine ayak basmaya hazır bir ruhsal zemine sahip olmalıyız. Kuran ayı olarak bolca okunan vahyin, ruhumuzdaki etkisini dışa çıkarmaya imkân sağlayacak bir psikolojik ruh haline yönelmeliyiz…

Modern dünyanın dinden uzaklaştırdığı yetmediği gibi insanlığından da uzaklaştırdığı insana yeni bir nefes olma zemini olan ilahi inayetin gereğini yerine getirerek insanlığa ve kulluğa/müminliğe yeniden yönelmeliyiz. Ruhumuzu aydınlatan vahyin, davranışlarımızı da belirleyerek bizi merhamet ve şefkat ile donatmasına imkân tanımalıyız… Bu iradeyi göstermek bu ayı yaşayan her insanın sorumluluğu olarak önüne düşmektedir. Tercih insanın kendi tercihidir, karşılığını da fazlasıyla alacaktır.

Kendisini içinden kemiren ve sürekli kanayan vicdanının sesini bastırmaktan yorgun düşen insanın dinlenebilmesine vesile olabilecek bir ayın içinde yol almaktayız. Eğer vicdanının sesini dinleyebilirse insan, bu yolculuğu kendisi için kıymetli hale getirerek arınmaya vesile kılabilir. Kendine gelebilir, imanının lezzetini yeniden keşfedebilir ve yeniden ayağa kalkarak insanlığın en temel sorunu olan adaletin ikamesi ve merhametin tüm yaşamı kuşatmasına desteklerini sunar…

Sürekli şikâyet ile dolup taşan ve kendisi de sürekli şikâyet eder bir pozisyonda yaşayan kişinin, şikâyeti bırakarak yapılması gerekeni yapmaya hazır bir hale gelmesinin bütün şartları bu ayda kendisine sunulmaktadır. İşte insan, bu imtiyazı kullanarak kendine gelebilir, kulluğunu hatırlayabilir ve olması gerekeni olan ile yer değiştirerek kendi geleceğini kurtardığı gibi insanlığın geleceğine dair kurtuluş umudunu da tazeleyecektir.

Kara bir propagandanın etkisi altında geçen zamanı, onu karartmaktadır. Propaganda üzerinden yaşamını belirlerken, kendinden uzaklaştığı gibi insanlığından da, dininden de uzaklaşmayı bir marifet addetmektedir. Bu yanlıştan kurtulmanın bir imkânı ve yöntemi olarak Ramazan ayının sunduğu cömert ruhu kuşanarak karşılık veren insan, yeniden ‘kendi olma’ yoluna girecektir.

Din ve dine dair eleştirileri dindarları kullanarak gerçekleştiren iktidarlar, güçler, şeytanın ayartıcı ayakları vesaire Ramazan ayının bereketi ile sarsıntıya uğramakta ve ne yapacağını şaşırmaktadır. İşte bu bozgun halinin sağladığı vasattan istifade ile din ve kulluk ile yeniden buluşmayı sağlayacak vahyin diriltici soluğunu doyasıya çekmeye başlamalı insan… Vahyin diriltici soluğundan çeken insanın kendine gelen soluk alışları nabzın ritmini normale dönüştürür ve böylece daha sağlıklı bir zeminde düşünmeye başlama imkânı oluşur. İşte bu zemin üzerinden nelerin olup bittiği konusunda insan yeniden düşünmeye başlayarak hakikatini anlamaya başlar.

Ramazan ayı, sarsıcı bir hamle olarak insanın hayatına dâhil olur. Sert bir çıkış ile gece ayağa kaldırır. Sahur ile gelen ayakta olma bereketi de içinde taşır. Sonra imsak ile başlayarak iftara kadar süren zamanda aç, susuz ve bedeni duyguları geride bırakır. Bu kendini ‘tutma’ halinin kendisi insanda yeni duygulara kapı aralar. Arada açlığını ve susuzluğunu hissederek bu iklime yeniden döner. Bu halin kendisi vahyin ışığı ile buluşunca, dinleme, okuma, anlama, düşünme ve anlatmayı da içeren boyutu içinde yeniden bir diriliş muştusu haline dönüşür. Teravihler, cami yüzü görmeyen insanların, cami ile buluşmasına vesile olur. Böylece topluca camide bir araya gelen Müslümanlar, birlikte teravih kılarak biz olmanın derin hazzını hissetmeye başlarlar. Etraflarına bakanlar, yakınlarından başlayarak ihtiyacı olanlara yardım etme duygusunun serpildiğini gözlemleyeceklerdir.

Ama bütün bunların gerçekleşebilmesinin yolu, kendisine sunulan bu ilahi inayeti geri çevirmeyen ve iradesini bu hali yaşamaya yönelik kullanmaktan geçer… Kendisini uyutmaya yöneltilmiş bütün propaganda yöntemlerini, uyutma tekniklerini ve taktiklerini geride bırakarak uyanışa yönelen iradenin sahibi olan bir kişinin yapabileceği şey olarak öne çıkar. Hala uyumaya ve aldatılmaya razı olan kişilerin ise uykulu hali içinde kaçırdığı nimetlerin farkındalığına sahip olamadan çürümeye devam edeceğini belirtmek de bir kehanet değildir…