Müslümanca bir bakış denemesi…
Müslümanca bir bakış denemesi…Suriye’de başlayan yeni süreç ve üzerine başlatılan tartışmalar doğruyu ortaya koymak yerine daha çok kendini haklı çıkarma arayışının tezahürü olarak öne çıkmaktadır. Bir doğrunun ortaya çıkmasını sağlayan temel şey ise kendi doğrumuzun doğruluğunu ortaya koyan yaklaşım değildir. Doğru, doğru olarak varlık kazansa bile onu doğrulamak için gösterilen tarafgir yaklaşım o doğrunun doğruluğuna halel getirir. Çünkü doğru, zaten doğru ve doğrulanmaya ihtiyacı olmadığı gibi tarafgirliğe de mahal bırakmaz! Ama modern düşüncenin insanlığa attığı en büyük kazık olan ideolojik tutumun doğruyu da doğruluktan çıkaran yaklaşımı olumlayarak varlık kazanmasına neden olmuştur.
İlk adım olarak Suriye’de neler olup bittiği konusunda bize sunulan bilgilerin az veya çok yönlendirme amaçlı olduğu gerçeğini bilelim… Bu yönlendirme ile başlayan haberlerin akışının doğruya ulaşmada bir zaaf ürettiğini de idrak etmeliyiz. İkinci adım olarak, özellikle yönlendirme amaçlı yalan haberlerin veya çarpıtılmış haberlerin ve bilgilerin varlığı ve bunun doğruluğu ortadan kaldıran boyutunu da gözden kaçırmaması gerekir. Tarafların kendilerini haklı çıkaran yaklaşımlarını belirten haberlerin niyetini dikkatten kaçırarak yorum yapmanın doğruya zarar verdiğini anlamamız için daha başka neler olması gerekir. Suriye muhalefetinin başlattığı harekâtın başladığı andan itibaren iki yönden sürekli bize, yönlendirme amaçlı stratejik yorumlar yapıldığı, bilgiler aktarıldığı, bolca yorumlar yapıldığı bilinmektedir. Bu da bizim ne kadar yönlendirildiğimize bağlı olarak doğrunun kendisine alan bulacağını anlamamız zor olmasa gerektir!
Kısmi başarılar veya kısmi bozgunlar yüzünden bütüne yönelik her yorum kendi içinde bir açmazı ve bir yanlışı barındırır. Mevcudun gerçekleşmesini geleceğin gerçekleşmesi gibi görerek yapılan yorumların kahır ekseriyeti yanlış çıkmaktadır. En azından benim yaşam boyu edindiğim tecrübe bunu rahatlıkla söyletir. Hangi olaylar üzerine hangi yorumların yapıldığını dikkate aldığımız zaman sükûnet ile biraz bekleyerek olayın aydınlanmasını görmenin bizi doğruya taşıyacağını bilmemiz gerekir.
Son on beş gündür yorumlar havada uçuşmaktadır. Çoğu temenni olmanın ötesine geçmemektedir. Temenniler ile doğru arasında bir bağ kurmanın mantıksızlığını izaha gerek yoktur sanırım… Ayrıca temenni ile yorumun birleştiği zeminde doğru tamamen gündemden dışarı çıkmakta ve bizi yanlış mecralara yönelten bir bakışın ipuçlarını sunmaya başlamaktadır.
Bilgi ile yorum, haber ile yorum arasındaki derin fay açığını görmeden doğru ile doğru bir irtibat kurmanın mümkün olmadığını anlamadan doğruya yönelik bir yönelim göstermenin bile imkânını bulmanın zorluğu ayrıca yorucudur. Bilgi, doğrulanmış bir bilgi ise bize bazı ipuçları verebilir. O doğrulanmış bilgi ile yorum yaptığımızda bile doğru bir noktadan kalktığımız için bakışımızı doğru bir yöntem üzerinden yapıyor isek doğruya yaklaşıyoruz demektir. Haber doğru ise yorum ile arasındaki bağ güçlenmiş demektir. Ama yorumu yönlendirme amaçlı ve niyetli bir şekilde yapmamayı başardığımızda bizi doğruya taşıma konusunda bir avantaj sağlar. Dikkat edilirse, yorum, her zaman kendine has bir özellik olarak bilgi ve haberi kendisine göre yeniden biçimlendirme özelliğine sahiptir. Bu yüzden, yorumun üzerine bina edileceği çerçeve önemli hale gelmektedir. İşte bu noktadan bakıldığı zaman son on beş günde, bilgi, haber ve yorum arasındaki korelasyon tam bir yapı bozumunu işaret etmektedir. Bırakın bizi doğruya taşımayı, neler olduğunu doğru bir şekilde anlamaya yönelik zaafları da içermektedir.
Yorum, bir bilgi değildir. Bilgi ve haber üzerinden bir değerlendirme yapma zeminidir. Bu zeminin belirleyici bakış, yöntem, yaklaşım gibi bazı özellikler üzerinden gerçekleştiği bilinmektedir. O zaman bu noktada yorumun doğru olması için nesnel bir zemine yaslanması kaçınılmaz görünmektedir. Önce nesnel bir zemin, sonra niyetten arınık bir bakış ve yaklaşım, sonra yönlendirilmiş bilgi ve haberden ari halde gerçekleştiğinde bizi doğruya yöneltir.
Her yorum zan ifade eder. Zan, kesinlik ifade etmeyen bilgi ve haber ve anlamaya dair yorum demektir. Zannın çoğundan sakının derken kastedilen şeyin her boyutu ile nesnel olamayan yaklaşımların ürettiği bakışın sakatlığından sakınmaya davetiyedir. O yüzden her boyutu ile nesnel bir zeminde hareket ettiğinizde bile yorum zannı galip olabilmekten öteye geçemeyecektir. Çünkü mutlak anlamda olay, olgu, haber ve bilgiyi tamamen kuşatacak bir bakışa hala insanoğlu sahip değildir. Bu yüzden hep bir şüpheyi içinde barındıran doğrulara sahip olduğumuzu unutmayalım… Bütün bu söylediklerim beşeri çabanın ortaya çıkardığı malumat ile ilişkili olduğunu hatırdan çıkarmayalım…
Suriye özelinde meydana gelen büyük değişimin, yani rejimin yıkılışı ve yerine yeni bir düzenin kurulmasının şartlarını oluşturan bir zaferin varlığı doğrudur. Ama hem geçmişini bilmediğimiz veya kısmen bildiğimiz bir gerçektir. Geleceğine dair neler olacağına dair bir bakışımızı doğrulayacak olgularda hali hazırda bulunmamaktadır. O zaman bu mesele ile ilgili söyleyeceğimiz her şey, eksik, zaaflı ve bir noktaya dayalı olarak öne çıkacaktır. Makul olan, olup bitenin neliği tam olarak belirgin olduktan sonra bir değerlendirmeye yönelmek olmalıdır. Elimizde kesin bilgiler oluşmadan ve sağlıklı haberler düşmeden yapacağımız yorumların başka güçlere yarayabileceğini de hesaba katmalıyız. Sanırım, son dönemlerde yapılan birçok yorum başka güçler için yeterli desteği sağlamaya yönelik önemli katkı sunmuştur. Daha önemlisi ise, Müslümanların, birbirleri ile uyumlu, barışık, dostça ve birlikte hareket etmesi gerekirken, bu yorumlar yüzünden birbirleri ile didişmeleri, birbirlerini yalanlamamaları, suçlamaları, birbirinden kopmaları en büyük engel ve düşman güçler için ellerini ovuşturarak bekleyecekleri şey olacaktır. Her müslüman, bu durumu dikkate alarak müslüman kardeşi ile daha sağlıklı ve yönlendirmesiz bir ilişki içinde olmalıdır. Yorum farklılıklarını öne çıkartarak düşmanlık yapmak yerine bu yorumun asli kastını dikkate alarak doğru bir ilişki ve iletişim kurarak düşmanlarını sevindirmek yerine korkuya sevk etmenin yollarını döşemelidirler.
Müslüman, her hali ile doğruya yönelik bir bakışı temel bir özelliği olarak öne çıkaran olmalıdır. Müslüman, müslüman kardeşini asla düşman kategorisinde görmemelidir. Kendisi düşman kategorisinde görülse bile o kardeşini düşman kategorisinden çıkarmalı ve affetmeyi öne çıkarmalıdır. Merhametten maraz doğmaz! Merhamet ile hareket ederek, sağlam bir duruşu öne çıkardığınızda merhameti kullanmaya cesaret edecek bir vasatı da bırakmadan yol alınmalıdır. O zaman merhamet, adaletin temelini inşa eder ve bütünleşmeye yönelik hamleye güç katacaktır.
Allah müminleri kardeş ilan etmiştir. Ayrıca onları birbirinin velisi olarak tanımlamıştır. Müminler birbirinin velisi olduğu zaman Allah da onların velisi olacaktır ve onları her türlü musibet ve beladan kurtaracaktır. Yani bugün İslam ile müslüman arasındaki ilişkinin sahih bir ilişkiye yönelmesi elzemdir. Her müslüman bu sahihliği önceleyerek adım atmalıdır. O zaman düşmanlar Müslümanlara bir zarar vermekten çok uzak bir öneme sahip olabileceklerdir.