İnsan Salt Bir Tercih midir?

Abdulaziz TANTİK

Her seçim zamanı insanın bir tercih olduğu hatırlanır ve tercihi etkileme adına akla gelen her hokkabazlık yapılmaya başlanır. İster milletvekili seçiminde ister cumhurbaşkanı seçiminde olsun, insanları etkileyecek sözler verilmeye başlanır ve bir şekilde onu etkileyecek şeylerin yapılmasına dair kesin sözler sunulur. Ama her seçim sonunda ise birçok söz unutulur veya sağır rolü oynayarak verilen sözler arkada bırakılır, hiç söylenmemiş gibi davranılır. Seçmen ise sanki bu durumu hiç yaşamamış gibi aynı sözlere kanmak için gereken çabayı göstermeye başlar.

Meseleyi yeniden ele almalıyız…

İnsan çok yönlü bir varlıktır. Salt tercih eden değildir. Ya da tercihi yüzünden makbul bir varlık değildir. Tercih onun temel özelliği olmakla birlikte bu tercihi belirleyen birden fazla katman ve beklenti söz konusudur. Mesele salt siyasi bir durumun kendisi ile sınırlı değildir. Mesele salt bir iktidar olma meselesi de değildir. Yani iktidar olmayı da, kazanmayı da, kaybetmeyi de, güç temerküzünü de aşan bir şeyler her zaman insanın gündemine taşınabilir. Tercihinde de bu aşkınlık belirleyici bir rol oynayabilir. İşte seçim süreçlerinde ortaya çıkan durumun yenilgi ile sonuçlanmasının temel etkenlerinden en önemlisi, insanın her zaman aldatılmayı gönüllü kabul etmeyişidir. Gönüllü aldatılmayı bazen kabullenir. Ama bu kabulleniş, beklentiden çok farklı nedenlere haiz olmaktadır.

Son on dört mayıs seçiminde de bolca yalan ortalığı toza dumana boğdu. Rakamlar havada uçuştu. Sonuç; büyük bir hüsran, hiç kimsenin kazanmadığı, kısmi kazancın var olduğu bir seçimi geride bıraktık. İşte bu seçimde yalanlar, yeterli karşılığı bulamadı. Dile getirilen bütün sözlerin daha önce defalarca söylendiği ve pratikte ya da iktidar oldukları alanlarda bu durumu görmeyen insanlar, yalanlara karnım tok havası içinde gerekli tercihi sandığa yansıttı. Ayrıca iktidara da seçmeni çantada keklik görmemesi gerektiğini ilzam etti. Milletvekili seçimlerinde cumhur ittifakı önde, buna rağmen cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bıraktı. Millet ittifakı ise tam bir hayal kırıklığı yaşadı. İkinci seçime de sürekli kendini değişime zorlayarak söz vermeler, halk nezdinde ironi ile karışık bir komedyen olgusunu hatırlatıyor. Ankara ve İstanbul belediyelerinde verilen sözlerin yerine getirilmemiş olması, başlı başına bir sorun alanı olarak önlerinde durmaktadır. Halk ikna olmuyor. Niye ikna olmadığı da açıktır. Buna rağmen, halkı ürküterek, ya da iktidarı suçlayarak oy toplama arzusu, halkın uzaklaşmasından başka bir şeye yaramayacaktır. Ayrıca PKK ve Feto ilişkisi ciddi bir sorun alanı olarak önlerinde durmaktadır. Kandili yıkacağım sözünün güldürmekten başka bir işlevi olmamaktadır.

Her iki tarafında halk nezdinde kendilerine yönelik elbette ki bir değeri bulunmaktadır. Ama bu değer yüzde hesabı ile mukayese yapıldığı zaman on iki milyon insanın seçimden uzak durması ve önemli bir başarıyı sunmaması da önemli bir mesajdır. Sayın Erdoğan bu mesajı doğru okuyan ve ona göre hareket eden ve strateji belirleyen bir lider olarak öne çıkmaktadır. Ama millet ittifakı ve Sayın Kılıçdaroğlu ise yine taktik ve stratejik hatalarla seçim sürecine devam etmektedir. Sayın Oğan’ın elde ettiği oylara gözlerini dikenlerin milliyetçi sözleri sadece ironiyi anımsatan bir gülümseme ile karşılanmaktadır. Otoriter, tek adamlık vesaire üzerinden yapılan eleştirilerin bir karşılığının olmadığını halk rahatlıkla gözlemlemektedir. Seçim sürecinde bile kimin otoriter/faşizan tutumlar sergilediği ve güvensizlik verdiğini halk rahat bir şekilde gözlemledi.

Aslında insanın tercihi aşan bir boyutta varlık sahibi olduğunu anlamamak, hatırlamamak veya idrak etmemek ile birlikte seçim süreçlerinde halk ile bağ kurmaya çalışmanın oluşturduğu tutarsızlığı güzel açığa çıkartan bir olguyu yaşıyoruz. İnsan, sadece seçim zamanlarında hatırlanması gereken bir varlık türü değildir. İnsan ile her zaman ve zeminde bir bağ kurduğunuzda onun güvenini elde edebilirsiniz. Bunun unutulmaması gerekir. Ayrıca, halk, kendisine söylenen sözlerin takip edilip edilmediğini, yerine getirilip getirilmediğini, yerine gelmeyen sözlerin gerekçelerinin yeterlilik taşıyıp taşımadığını da dikkatle izler. O yüzden halkı kandırmak her zaman kolay olmasa gerek…

Her ülkede olduğu gibi bizim ülkede de ideolojik veya çıkara dayalı siyasette bir takım tutma boyutları vardır. Ama halkın büyük çoğunluğu bu durumun dışında kalmayı başarır. Fakat bu büyük çoğunlukta kendi tercihlerini belirleyen farklı olgular ile birlikte bir karar verir ve onu uygular. Ama her zaman olduğu gibi bu seçimde de görüldüğü üzere sonucu belirleyecek bir kesim meseleyi daha derinlikli ele alarak tabiri caizse tam noktasal tavırlar sergileyerek bir mesaj verilmesini mümkün kılar. Öyle bir istatistik sonucu doğdu ki bu seçimde de gereken mesajlar her iki tarafa da verilmiş olabildi.

Muhtemelen 28 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde de halk kendi basireti üzere bir mesaj daha verecektir. Bu mesaj halkı aldatmaya yönelik olanlara olacağı belirgindir. Çünkü sürekli yeni yüzler ile yeni söylemler ile ve birbirini yalanlayan sözler ile oy toplamaya ciddi bir tepki verilmesi şarttır. Halk, kendisini aldatmaya yönelik siyasi hamleleri ve dışarı ile gönül bağını açıkça belli eden siyasal oyuncuları devre dışı bırakarak kendine yakışanı yapacaktır. Aslında aklımızın erdiği tarihten itibaren bu halk her zaman doğru karar vermiştir. Bu seferde vereceği karar doğru olacaktır.

Ülkenin geleceği, halkın çektiği sıkıntıların giderilmesi ve gelecekte özgür, bağımsız ve zengin bir ülke olmanın imkânlarını sunacak bir iktidara oy vermenin önemi kadar anlamını da düşünmekte yarar var… İç çatışma yerine barışı ikame edecek bir siyasal geleceğe yatırım yapmak her insanın ülkede yaşamasının bir bedeli olarak öne çıkarılmalıdır. Tabi ki halkın tercihine ipotek konulamaz! Yeter ki başka tercihlere saygı duymayı sahici bir zeminde kabullensin.

Müslüman ise, yaşadığı ülkede dinini rahat bir şekilde yaşamak ve Müslümanlarla ilişkilerini devam ettirecek bir siyasal zemine ihtiyaç hisseder. Bu ihtiyacı giderecek olana yönelik bir ilgi göstermesi şanındandır. Bu seçim bir din seçme durumu değil, insana dair bir muamelenin nasıl yapılması gerektiğine dair bir tercihtir. Adalet ve ahlak her zaman temel ilkemiz olmalı…

Adalet ve ahlak eleştirilerini ise daha adil ve daha ahlaklı birileri yaptığında anlamlı olacaktır. Bu söylemin sahipleri eleştiriye tabi kıldıkları kişilerden daha zalim ve daha gayriahlâkî davranışlar sergileme konusunda bir tutumları varsa, biliniyorsa, bekleniyorsa o zaman tercih ona göre şekillenir. Ama en temelde, bir tercihte bulunulduğu zaman birçok noktayı birlikte değerlendirmekte yarar vardır.