Bir Çöküşü Görmek…

Abdulaziz TANTİK


Hayat, iniş çıkışlarla devam eder ve daimilik kazanır. İnsan yaşamında bu süreci izleyebildiğimiz gibi sosyal sürecini de görmek mümkündür. Hatta mevcut olan her türlü siyasi, kültürel, düşünsel, iktisadi ve toplumsal zeminlerde de bunu gözlemlemek mümkündür. İniş çıkışlar yaşamın vazgeçilmez özelliği olarak ortada durmaktadır. Bu inişlerin ve çıkışların nedenleri, özneleri, sebep oldukları olgular vesaire ise ayrıca düşünceye konu edinilmelidir.

Bir şeyin çökmesi ne demektir?

Bir şey bütün ihtişamı ile ayakta dururken içinden çürümeye başlar ve vakti geldiğinde bütün ihtişamı ile yere yığılı verir. Örnek; Süleyman as kıssası… Modern çağ başlarken Rusya ve Osmanlı imparatorluklarının çöküşü gibi… Bugün ise Müslümanların ahlaki çöküşleri de buna örnek olarak verilebilir. Bir asır önce ahlak abidesi olan Müslüman toplumlar, bugün zerresini taşımaya güç yetiremiyorlar. Zihinsel bir değişimin ardından ahlaki değişimi yaşadıklarının da farkında değiller…

ABD ve Avrupa’nın son on yıllardan itibaren güç kaybını yaşaması, hala çok güçlü zannedilmesine rağmen, önce bilgi ve düşünce düzeyinde bir gerileme, sonra sosyal ve toplumsal zeminde bir gerileme, artık iktisadi zemine sıçrayan gerileme ne kadar süreceği tartışma konusu olmaktadır. Çok güçlü görülen ailelerin yıkılışı da buna örnek verilebilir. Çok güçlü olan gazete sahiplerinin bugün yerinde yeller esmektedir. Birçok örnek konuyu zinde tutmaya yarayabilir. Ki okuyucuların zihnine de birçok örnek akacaktır.

Bir şeyin çökmesi, o şeyin kendi anlamını kaybetmesi ve maddi gücüne rağmen manevi yetisini kaybetmesi anlamına gelir. Bir şey kendi anlamını yitirdiği andan itibaren manevi yetisini kaybeder, ayakta durmasına rağmen o ölü bir ceset gibidir. Şaşaası seni aldatmasın.

Bir şeyin çökmesi demek, o şeyin mevcut halinin geleceğe yönelik beklentisinin tükendiği anlamına gelir. O şey, bugün hala gücünü koruyor gibi görünürken, yanına yeni güçler çıkmaya başlar, o güçler yükselirken, kendisi aşağıya doğru inmeye başlar.

Bir şeyin çökmesi demek; o şeyin ortaya koyduğu değerler skalasının bir karşılığının oluşmadığını, oluşan şeyin ise bir yıkım aracı olduğunun tespitinin aşikâr oluşudur. Modernleşme çok kısa bir sürede yerini post modernliğe bırakmışken bugün post modernliğin yerine ise yeni bir felsefi bakış geçmeye başladı bile… Bu yeni yaklaşımın, post hümanist bir süreci tetikleyeceğine dair onlarca tartışma ve veriyi görebilirsiniz. Yaşamın kutsallaştırılması, ölümsüzlüğün aranması, yaşama süresini artırma girişimleri, hayvanların, bitkilerin ve bilumum şeylerin canlı ve akıllı oluşunu belirten bu yeni yaklaşım, yeni bir dünya tasavvurunu sunmaktadır. Yeterince tartışılmadan bu durumun kabulüne yönelik çok güçlü bir propaganda yapılmaktadır.

Bir şeyin çöküşünü ne ile biliriz?

Mevcudu gören bir göz ile bu çöküşü bilemeyebiliriz. Çünkü perdenin arkasındakini görecek göz mevcudu gören göz değildir. Bu mevcudun olduğu gibi görünmesi değil, olanın ileride neye tekabül edeceğini görecek bir göz olmasını gerektirir. Bu da uzak görüşü sağlayacak olan bir gözü ihtiyaç olarak öne çıkartır.

Eskiler buna basiret derlerdi.
Kalp gözü olarak tesmiye edildiği zamanlar da olmuştur. Ama parça yerine bütünü gören bir bakış olarak tanımlamak uygun görülmektedir. Bunu sağlayacak olan şey ise bilişsel sürecin akli ve tecrübi zemininden farklı olarak sezgisel boyutuna yönelik bir arayışın varlığı da zorunludur.

Hangi akıl, bir çöküşü görebilir?

Mevcudun sınırlarına kendini hapseden akıl, çöküşü göremez. Çünkü çöküş, vücuttaki mikrop gibidir, süreç ile güçlenir ve güçlü vücudu zayıflatarak kendi gücünü artırır. Bu yüzden vücudu gözleyen göz veya akıl, o mikrobu göremez; ancak, o mikrobu vücutta görecek bir perspektife ve araştırmaya ihtiyaç vardır. O zaman mikrobu görerek tedavi edersen, vücut kendisine gelebilir. Yoksa yatağa düşer ve bir süre sonra ölür. Perde gerisini görecek, olanla yetinmeyen ve oluşa yönelik bir bakış, ayrıca geleceğe dair öngörülerini sağlam zemine yaslayan sağlam bir teorik çerçeve ile çöküş tespit edilir ve çözümüne yönelik hamleler yapılabilir.

Aslında medeniyetler ve kültürlerde böyledir.
Her güç kendi içinde zaafını taşır. Bir şeyi güçlü kılan şey ne ise onu da zaafa uğratacak olan odur…

Bu kadar sözden sonra batı çöküşe başlamıştır. Gören gözler için bu…

Bunu Müslüman entelektüeller bir hamaset olarak söylemiyor. Batının kendi içindeki aydınları bunu neredeyse son elli yıldır yüksek sesle dile getirmektedirler.

Sorun, batı çökerken bütün bir dünyayı ve içindeki her şeyi çöküşe taşımasıdır. Bunun farkındalığına sahip olan kültürler, medeniyetler, din ve inançlar var mı? Bu sorun hala anlamını korumaktadır. Kurulan müthiş bir iktidar yüzünden gerçeğin görülebilmesi ve ifadeye kavuşturulabilmesi neredeyse imkânsız kılınmıştır.

Mesele bu…

Bu böyle biline…