Bayramı Yaşarken Yüreğimdeki Acı Dinmiyor…

Abdulaziz TANTİK

Bayramı Yaşarken Yüreğimdeki Acı Dinmiyor…  

Bir mümin olarak, kardeşim olarak kabul ettiğim bir başka müminin bayramda ölüm ile burun buruna yaşadığı gibi açlıkla imtihan edildiği bir vakıa olarak önümde durduğu halde benim bayramı yaşayarak çoluk çocuğum ve torunlarım ile bayramı yaşamam tam bir nevrotik hal oluşturuyor.

Gazze halkı katliama uğrarken ve açlıkla burun buruna yaşamaya devam ederken, bayram gibi temel bir sevinç ve kulluğun billurlaştığı bir zeminde mümin bir kulun acı hissetmemesi düşünülemez! Gazze’de yaşananlara rağmen benim bayramı kutlamam ne kadar doğru bir eylem olarak kabule mazhar bir durumu işaret eder.

Bir mümin olarak acizliğimin doruğunda yaşarken, Gazze halkına herhangi somut bir yardımı ulaştırmada zorlandığım bir zeminde sadece boykot yaparak ki bunu Müslümanların çoğunun önemini dahi idrak etmediğini bilerek yaşamanın dayanılmaz acısını hissederken torunu sevmenin, yakınlarına gülücük dağıtmanın oluşturacağı ruhsal daralmayı ayrıca düşünmekte yarar var.

Bir mümin, diğer mümin kardeşinin yaşadığı acıyı kendi derununda derinlemesine hissetmediği sürece kardeşlikten söz etmesi beklenmemelidir. Hani Peygamberimiz, müminleri bir vücudun azaları olarak tanımlıyor ve azanın birinin yaşadığı acıyı, vücudun diğer azaları da hisseder, diyor ya! İşte bu noktada Filistin halkının yaşadığı acıyı her bir mümin kendi varlığında hissetse dünyayı İsrail zalimine dar ederdi. Bu noktada mümin kardeşliğinin pratik değeri bağlamında Müslümanların sınıfta kaldığı bir olguyu işaret ettiği açıkça dile getirilmeli ve böylece kendimizi ıslah etmenin, tövbe etmenin kapısını aralama noktasında bir işaret belirebilir hale gelebilsin…

Evet, Kurban bayramını yaşadığımız bu günlerde acıyı da idrak ederek ilişkilerimizin niteliğini belirlemeliyiz. Yani hiçbir şey olmamış gibi Kurban bayramını fırsat bilerek tatil vesilesi kılmanın mümin vicdanında oluşturacağı girdabı düşünmekte yarar var. Mümin, Allah’a yakınlığı arzular. Bir müminin, mümin bir kardeşinin yaşadığı acıyı dikkate almadan bayramı tatil, gezi ve eğlence vesilesi kılması mümin olmanın haysiyetine yakışmaz! ‘Ben ne yapabilirim ki’ demenin vicdan ve iman karşısında bir karşılığı bulunmamaktadır. Yapılacak çok şey var! Önemli olan müminlerin aynı duygu, aynı irade ve aynı kararlılıkla ayağa kalkması ve yapılan şeyi reddederek onu durdurmanın yollarını aramasıdır. Bu zaten kendiliğinden gerçekleşmiş olur.

En büyük sorun; müminlerin diğer mümin kardeşinin yaşadığı soykırıma karşı bir duyarsızlığı yaşaması ve bunun müminliğine zarar verebileceğini idrak edememesidir. Bu sadece Gazze özelinde değil, aslında yaşadığı ülkede, şehirde, kasabada, köyünde ve mahallesinde de mağdur, mahrum ve muhtaç bir mümin kardeşi varsa ve gereğini yapamıyorsa aynı sorun kendisini baş gösterir.

Müminler bir vücudun azaları gibidir. O zaman vücudumuzun diğer azaları ile birlikte bir yaşamı paylaştığımızı ve onun yaşayacağı her acıyı yaşayacağımızı bilerek hareket etmeyi öncelikli bir yaşam ilkesi olarak öne çıkarmalıyız ki cemaat olmanın neye tekabül ettiğini idrak edebilelim…

Tek başımıza yaşadığımız konforu terk ederek mümin olmanın imkânsızlığını kavrayarak mümin olmayı yeniden tatmalıyız. Tek başına yaşadığımız konfor ise bizi imanımızdan soyutlayarak cehenneme taşıyacak bir olguya dönüşebileceğini unutmamalıyız. Tövbe kapısı her zaman açıktır. Mümin, tövbe ederek hatalarından kurtulabilir bir imkâna sahiptir. Allah’ın verdiği bu imtiyazı kullanmak ise mümin bir kul olmanın olmazsa olmaz ilkesidir.

Ben sevinirken, diğer mümin kardeşim ölüyorsa veya ben et yiyerek, karnımı doyurduğumda öbür kardeşim açlıkla pençeleşiyorsa, o zaman onu düşünmeden bir adım atmamalıyım ki kardeşliğime halel gelmesin… Ne yapabiliyorsam onun için yapmalıyım ve sonra kendime dönmeyi düşünmeliyim…

Dua en büyük silahıdır mümin kulun…

Hiçbir şey yapabilme kudretin yoksa onlar için önce dua et, sonra ne yapacaksan yap ki mümin kardeşliğinin şuuru sende gelişsin… Onları öldüren silahların alımını sağlayan şirketlerin ürünlerini terk ederek, düşmanını besleme ki, daha fazla mümin kardeşini öldürecek imkânlara sahip olamasın düşman… Kendi iktidarını bu meselede taraf olarak öne çıkmasını sağlayacak hareketlere destek ver ki zalim, zulmünü icra ederken bir kez daha düşünsün ki başka müminleri öldürecek bir iradeyi öne çıkaramasın…

Yapılacak çok şey var ve biz onların hepsini yapabilir bir istidada sahibiz. Yeter ki kendimizi tanıyalım, ona göre irademizi güçlendirelim ve katliam yapılırken, bayramların anlamının yittiğini bilelim ki katiller korku içinde varlıklarını yokluğun girdabına düşürsünler…

Zaten yok olacaklar, en büyük azap ile karşılaşacaklar, bundan hiçbir kuşkumuz yok… Elbette ki orada her zulme maruz kalan mümin kul, ilahi rahmet ile affedilerek huzura alınacak ve büyük lütuflarla taltif edilecektir, bundan da bir kuşkumuz yok… Ama ben bir mümin olarak üstüme düşen kardeşlik sorumluluğunu yerine getirmediğimde beni kurtaracak şey ne olacak, azaptan kurtuluşumu ne sağlayacak, işte bu şuur ile bayramını tebrik eder, Rabbimin inayetinin hep mümin kullarının üzerine yağmasını temenni ederim… Bu bayramın  mümin kulların kurtuluşuna vesile olmasını niyaz ederim..

Abdulaziz Tantik