Aylık Dergi'nin Ehl-i Sünnet Özel Sayısı Niçin Yapıldı

Abdulaziz TANTİK


Aylık Dergi’nin düşünce hayatımdaki yeri özeldir. Aylık Dergi ile hemhal olmak ve onu başka arkadaşların okumasına vesile olmak için gereken çabayı göstermekten mutlu olurdum. Özellikle Adana orijinli bir düşüncenin varlığı da beni cezbeden boyutu işaret eder. Ramazan Değer üstadımın önerisi ile okumaya başladığım dergi kapanana kadar devam etti. Bu arada dergi, bir sürü aydın ve entelektüeli tanımama vesile oldu. Bir kısmı ile daha sonra farklı zemin ve mekânlarda tanıştım. Yaşar Kaplan ile de cezaevi çıkışında Adana’da bir evde arkadaşlarla birlikte birkaç saat geçirerek yüz yüze tanışma imkânı buldum.

Aylık Dergi, Türkiye ölçeğinde İslamcı müktesebatın gelişiminde önemli bir işlevi olmuştur. Özellikle Türkiye dışından yaptığı söyleşilerle ufkumuzu açıyordu. Kalemlerin özgür karakteri, farklı yaklaşım biçimlerini görmemizi sağlıyordu. Ama Yaşar Kaplan’ın yazdığı makalelerde denge o kadar bariz bir şekilde öne çıkıyordu ki farklı bakışlara müsamaha içinde yaklaşmanın psikolojik vasatını kurmada zorlanmıyorduk.

Türkiye’de Müslümanlaşmanın tarihsel seyri bakımından Aylık Dergi’nin oturduğu zemin önemlidir. Daha öncesinden de bir sürü dergi ve çalışma yayın hayatına girmiştir. Milli Gazete, Yeni Devir gazetesi vesaire de gündemimizde bulunmaktaydı. Daha sonra Mavera dergisi, İslam dergisi, İlim ve Sanat dergisi, Girişim dergisi gibi dergilerde gündeme geldi. Neredeyse çıkan her dergiyi takip etmeye çalışırdım. Ama Aylık Dergi’nin durduğu yeri ve bağımsız yapısını dikkate aldığımızda objektif bakış açısından ayrı bir öneme sahip olduğunu belirtmem lazım. İktibas dergisi de takip ettiğimiz dergilerdendi. Ama her derginin oturduğu bir bakış ve üzerine bina edildiği bir düşünce zemini vardı. Bu da birden fazla bakışın yine birden fazla bakıştan beslenerek ortaya çıktığı bir zemini işaret eder. Geleneksel yapının birden fazla yapısı, modern yaklaşımın birden fazla yaklaşımı, selefi salihin’e kendisini yaslayan selefi yapının yine birden fazla yaklaşımı, siyasal yaklaşım ile sivil yaklaşımın farklılaşması gibi birçok farklı yaklaşımın öne çıktığı bir tartışma zemini içinde buldu müslüman gençler, okuyanlar, hareket içinde yer almaya çalışan insanlar…

Tabi yeterli bir eğitim ve müfredat yokluğu müslüman zihnin karışmasına neden olmaktaydı. Bir çözüm arayışı ve bu çoğulcu bakışlar içinde Müslümanların ümmet olma bağlamının nasıl kurulacağı arayışı da belirgindi. O dönemi bilen insanlarımızın o tarihteki dergilerde yapılan tartışmaları da bileceklerdir. Baba oğul arasındaki tartışmalar, gruplar arasındaki tartışmalar, mealciliğin açığa çıktığı bir zeminde geleneğe yöneltilmiş sert eleştiriler, geleneğin modernist yaklaşıma yönelik eleştirel sert tavırları, siyasal olan ile olmamayı bir doğru hareket olarak görme arayışında olanların tartışmaları vesaire cidden kafa karışıklığını belirginleştiriyordu. İşte bu noktada Aylık Dergi daha çok bir denge işlevi görmeye çalışıyordu. Bir yöntem üzerinden farklılıkları doğru zeminde kurmaya yönelik zihni faaliyetlere imkân tanıyordu. Okuyucularını da buraya doğru bir yönelişe davet ediyordu.

Ehl-i Sünnet özel sayısının hazırlıklarının yapılması, yayına yönelik çabalar, neredeyse o tarihte Müslümanların tanıdığı ve takip ettiği her ismi davet ederek ve ondan yazılar alarak Ehl-i Sünnet özel sayısı hazırlandı. Kimler yoktu ki; Mehmet Said Hatipoğlu, Hüseyin Atay, Sadreddin Yüksel, Zahit Kotku, Sait Şimşek, Süleyman Ateş, Hayrettin Karaman, Abdulkadir Şener, Suphi es Salih ve daha ismini yazmadığımız ama yazılarını okuduğumuz kişiler ile birlikte geçmişte yaşamış büyük âlimlerin müktesebatından konu ile ilgili değerlendirmeler de özel sayıda yayınlandı. Nice bilinen ve bilinmeyen âlim, aydın ve yazarın görüşleri ortaya kondu. Böylece Ehl-i Sünnet gibi temel bir kavramın yayınlandığı dönem açısından nasıl anlaşıldığını görmek, asli olarak kavram tarihte nasıl anlaşılmıştır üzerine bir bakış geliştirmek ve böylece çok temel bir kavram olan Ehl-i Sünnet kavramını doğru bir zeminde Müslümanların anlamasına zemin oluşturmaktı.

Özel sayı yayınlandığı zaman yapılan tartışmaları da izleme imkânı bulduk… Farklı bakışların farklı yaklaşımlarını okuma zemini oldu. Ama özel sayı aynı zamanda birçok farklı yaklaşımın ortak noktada buluşma zemini konusunda bir açıklık kazandırdığını da söylemek durumundayız…

Böyle bir sayı niçin gerekliydi?

Yeterli bir eğitim formasyonuna sahip olmayan ülke Müslümanlarının birçok temel konuda yeterlilikleri tartışmalıydı… Bu yetersizlik üzerinden ise büyük iddialar ve büyük davalar inşa edilmekteydi. Ehl-i Sünnet gibi Müslümanların omurgasını oluşturan bir kavramın, bilinme, anlaşılma ve neye tekabül ettiği konusundaki farklı yaklaşımları dikkate sunarak, ortak bir idrakin ve bilincin oluşumuna katkı sağlanabilir miydi sorusunun tetiklediği bir arayışın sonucuydu. Her yaklaşımın kendisini merkeze aldığı ve merkeze alma üzerinden diğer Müslümanları eleştiriye tabi kılarak gerçek bir Müslümanlığın kendi yaklaşımında mündemiç olduğu bakışı ciddi bir sorun olarak ortada durmaktaydı. Müslüman grupların, yaklaşımların, ortak hareket etme arayışları zaten bilinmekteydi. Vahdet dergisi çerçevesi içinde bu arayışın somutlaşması düşünülmekteydi. Ama bu meselenin kolay olmadığı kısa bir zamanda açığa çıktı. İşte Müslümanların birliğini oluşturacak doğru düşünsel zeminin kurulabilmesinin yolunu somutlaştırmak… Farklı düşünsel yapıların ortak noktalarının açığa çıkarılmasının elzem oluşunu göstermek… Bu farklılığı diğer farklı Müslümanların varlığına halel getirmeden onlarla müslüman hukukuna uygun bir zemin üzerinden bağ kurmanın gerekliliğini belirgin kılmayı da içeren bir yaklaşımı göstermek istemenin sonucuydu Ehl-i Sünnet özel sayısı…

Ehl-i Sünnet özel sayısı aynı zamanda akademik hayatta yerini alan akademisyenler ile akademi dışında kalan medrese kökenli ve özel eğitim ile Müslümanlaşma davasını sürdüren entelektüellerin ortak bir zeminde buluşmalarını, görüşlerini yayınlamalarını ve bunu diğer Müslümanların aynı zeminde onları okuyarak aradaki farklılığı görmek, kavrama yüklenilen anlam ve misyonun nasıl bir tarihsel seyir içinde değişimini de izlemek amacını da taşıyordu. Bu noktada iki türlü bir olguya kaynaklık etmekteydi: öncelikli olarak bu hoca, âlim, entelektüel kişilerin birbirlerinden haberdar olmaları, neler düşündüklerini birinci elden görmeleri ve böylece birbirlerini tanımada aracısız bir zemine sahip olmalarını sağlamak… İkincisi ise, okuyucunun bu farklı kişilikleri birlikte okuyarak ayrıştıkları ve birleştikleri noktaları tespit etmenin mümkünlüğüne sahip olmalarıdır.

Yaşar Kaplan, edebi kişiliği, entelektüel karakteri ve hareket bağlamında bir denge arayışı onu böyle bir sayıya yöneltmiştir diye düşünüyorum. Çünkü ortaya çıkan yeni yaklaşımların Müslümanlar arasında oluşabilecek bir ayrımın uçuruma dönüşme tehlikesi vardı. Radikal müslüman düşüncenin siyasi müslüman düşünceyi tekfir etmesi… Siyasal müslüman düşüncenin radikal müslüman düşünceyi bir tehlike olarak görmesi ve onu dışarıdan bir tehdit olarak algılaması… Geleneksel müslüman düşüncenin, modernist eğilim taşıyan müslüman düşünceyi Müslümanlaşmanın önündeki engel gibi görmesi ve modernist müslüman düşüncenin ise geleneksel müslüman düşünceyi Müslümanlaşmanın önündeki en büyük tehdit ve tehlike ile dinin yanlış anlaşılma zemini olarak tanımlaması gibi farklı yaklaşımlar, giderek müslüman grupları birbirinden uzaklaştırmaktaydı. İşte bu noktada Aylık Dergi üzerinden Yaşar Kaplan, meselenin büyümeden çözümüne dönük bir arayış olarak bu özel sayıyı tasarlamaya başladı. Elbette ki Yaşar Kaplan da istişare ettiği birileri vardır. Onların yaptığı katkıda dikkate değer olarak kabul görmelidir. Aylık dergi bu noktada bir okul görevi görmekteydi. Ehl-i Sünnet özel sayısı ise bu okul olmanın daha büyük bir kesitte de kendisini izhar etmesinin bir arayışı olarak da değerlendirilebilir.

Bugünden bakarak Müslümanların hala ayrımlarını derinleştirdiklerini gözlemlemek çok acı verici bir durumu gösterir. Aralarındaki meseleleri kendilerine ait bir yöntem üzerinden tartışmak ve sonuca taşımak yerine, her kesimin kendi yöntemini yâda yöntemsizliğini dayatarak kendi haklılığını savunuyor oluşu bile Ehli Sünnet özel sayısının varlığının önemini ve anlamını açıklayıcı bir göstergedir.

Müslümanların ayrışma yerine birleşmeyi öncelemeleri asıldır. Farklılıkları yerine ortak düşünce ve duyguyu harekete geçirmeleri ümmet olmanın olmazsa olmazı olarak önümüzde durmaktadır. Bölünüp parçalandıkça Müslümanlar üzerindeki hegemonya büyümeye ve onları bir araya gelebilecek zeminden yoksun kılmaya yaramaktadır. Irak, Suriye, Afganistan, Mısır, Sudan, Pakistan ve benzeri müslüman coğrafyalarda yaşananlar bize bir kez daha göstermektedir ki, Müslümanlar ortak düşünce ve duygu üzerinden kendi farklılıklarını zenginliğe dönüştürmeden modern egemenliğin tasallutundan kurtulmaları mümkün değildir.

Bugün ise Ehl-i Sünnet özel sayısı yerine İslami Bilgi nedir özel sayısı yapmanın başlangıç açısından önemini kavramak elzemdir. Çünkü İslami bir episteme üzerinden oluşturulacak bir usul üzerinden ortak düşünce ve duygu oluşturmak mümkün hale gelebilir. İslam, kendisine has bir bilgi sistematiğine sahiptir. Bu bilgi sistematiği içinde mevcut bilgi ve bu bilgiye dayalı düşünceleri değerlendirmek doğru olacaktır. Kendi epistemik sistemi içinde kendi yöntemini oluşturmak doğru bir müslümanca düşünce ve düşünmeye kaynaklık edebilir. Başka epistemik sistemlerden oluşmuş yöntemler üzerinden İslam anlaşılamaz, ancak değişime uğratılabilir. Bu çok ciddi bir durumdur. Bu ciddiyetle ele alınmalıdır. Yeni Aylık Dergilere ve Yaşar Kaplanlara olan ihtiyaç izahtan varestedir.